English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ Y ] / Yağmur yağıyordu

Yağmur yağıyordu tradutor Inglês

367 parallel translation
O gece yağmur yağıyordu...
It rained that night...
Yağmur yağıyordu, orada yatıyorduk.
Raining - Lying there -
Yağmur yağıyordu.
It was raining.
Yağmur yağıyordu. Havanın kararmasını seyrettim ve ışıkları bile açmadım.
It had begun to rain outside and I watched it get dark... and didn't even turn on the light.
Yağmur yağıyordu. Ben...
And it was raining, and I...
Tepeme yağmur yağıyordu.
I was kind of busy keeping the rain off my neck.
Dışarıdaki son dövüşümde yağmur yağıyordu.
My last fight outdoors, it rained.
Yağmur yağıyordu ve kamyon çok yavaş gidiyordu
Weather raining, and it's muddy and the track is very slow
Sanırım o gün de yağmur yağıyordu.
I thought, it's raining today too
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu ; kiliseye gitmeye cesaret edemedim.
It was raining so hard I didn't dare go to the church.
- Yağmur yağıyordu.
- It rained.
Dışarıda yağmur yağıyordu. Camda buğu oluşmuştu.
It was raining outside, and... there was a... mist on the window...
- Deli gibi yağmur yağıyordu.
Rained like the devil.
Gök gürlüyor, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu.
A thunderstorm, rain coming down in sheets.
Çünkü yağmur yağıyordu.
Because it rained.
Bakın şimdi, dışarıda yağmur yağıyordu.
Now, after all, it was raining outside.
O zaman da yağmur yağıyordu.
It was raining then too.
Yağmur yağıyordu
We had some rain
Pekala, yağmur yağıyordu ve saçı sırılsıklamdı.
Oh, yeah. Well, it was raining and her hair was all wet.
Biraz soğuktu, yağmur yağıyordu.
It was a little cold, it rained.
Yağmur yağıyordu ve yolun ortasına atladı.
You see, it was raining and she ran across the road.
Yağmur yağıyordu, hava soğuktu, insanlar açtı ama her pencerenin arkasında elinde tüfeğiyle bekleyen bir adam vardı.
In the rain, cold and hungry, but behind each window, there is one man and a rifle.
Yağmur yağıyordu.
Ιt was raining.
Yağmur yağıyordu.
Ιt was rain.
Yağmur yağıyordu. Görüş mesafesi düşüktü ve arabamı durduramadım.
It was raining, visibility was low, my car simply couldn't stop.
Aynı kahvelere uğruyor aynı saatte aynı gara iniyorduk, üstümüze aynı yağmur yağıyordu handiyse aynı işi yapıyorduk.
I thought I passed them by, but we stopped in the same cafes. We were at the station together, had the same rain and nearly the same work.
Yağmur yağıyordu da umurumuzda bile değildi.
It was raining, but no matter.
- Yağmur yağıyordu.
- It's been raining up-country.
Sabah akşam bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu.
There reigned a rain-darkness, pelting rain by day and pelting rain by night.
- Yağmur yağıyordu!
- Lt was raining!
Yağmur yağıyordu. Binadaki herkes katledilmiş.
The house was murdered.
Tamam, şimdi... - yağmur yağıyordu.
All right, now, it was raining.
Yürüttüğümüz araştırmanın başarısızlığı yüzünden tamamen hayal kırıklığı içindeydim o arada yağmur yağıyordu, fırtına, lastik patlamıştı.
I was so totally frustrated because of our... Our failure with the research. And then there was the rain, the storm, the flat tire.
Yağmur yağıyordu. Şakır şakır.
It was raining... very hard.
Evet, yağmur yağıyordu.
Oh, yeah. Yeah, it was raining.
Dışarıda yağmur yağıyordu.
It was raining.
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu.
It had poured.
Yağmur yağıyordu o zaman.
It was raining then.
Karanlıktı, yağmur yağıyordu.
It was dark, raining.
Yağmur yağıyordu ve seni evime davet ettim.
I mean, it was raining outside and I invited you to come into my home.
O zaman biraz yağmur yağıyordu.
About time there was some rain.
Seninle tanıştığım gün de yağmur yağıyordu.
It was raining the day I met you.
Yağmur yağıyordu efendim.
It was raining, sir.
Kuru bir hava vardı. Buna rağmen yağmur yağıyordu.
The night was dry, yet it was raining.
Kurşunlar yağmur gibi yağıyordu.
The bullets were sure flying thick and fast in here.
Yağmur mu yağıyordu?
The rain?
Rüzgâr öfkesini kusuyor yağmur adeta çekiç gibi yağıyordu.
The wind yelled its anger and the rain pounded like armies of hammers.
Yağmur da yağıyordu.
It was raining.
Mermiler yağmur gibi yağıyordu.
There was nothing we could do.
Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu.
The rain was coming down in sheets.
Bir gece yağmur yağıyordu. Sürekli yağdı durdu.
Rained all the time.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]