Adam ölmüş tradutor Espanhol
762 parallel translation
- Adam ölmüş efendim.
- Está muerto, señor.
- Adam ölmüş Bay Bligh.
- Está muerto, Sr. Bligh.
Bu adam ölmüş şerif.
Éste está muerto, alguacil.
- Bu adam ölmüş.
- Está muerto como una piedra.
Hey, bu adam ölmüş.
Eh, este hombre está muerto.
Adam ölmüş.
Está muerto.
- Adam ölmüş.
- Que ha muerto.
Adam ölmüş.
El hombre esta muerto. Yo no...
- Bir adam ölmüş. 3. katta hâlâ biri var.
Un muerto, y hay alguien en el tercero.
- Adam ölmüş.
Está muerto.
Adam ölmüş efendimiz.
El hombre ha muerto, señor.
Guy dedi ki, yüzden fazla adam ölmüş.
Guy dice que más de cien hombres murieron.
Eğer çatlamışsa Quatermass, o içerideki 3 adam ölmüş demektir.
- Si no, esos hombres morirán.
Adam ölmüş, buna şüphe yok.
No hay duda, está muerto.
Nehir. Adam ölmüş işte.
¡ La corriente!
- Tamam, ama bu adam ölmüş.
- Bien, pero está muerto.
Sahne düzeni, "çabucak." "O da dikkatli olsaymış. Adam ölmüş olsa bile suçlusu ben değilim."
Cuando pierdes la guerra, hay que irse con el ganador.
Bir yıl önce burada yangın çıkmış ve bir adam ölmüş.
Hace un año, hubo un incendio aquí y murió un hombre.
Gelişimizden bir ay önce üç adam ve onbir katır aynı şekilde ölmüş.
Un mes antes de nuestra llegada, tres hombres y once mulos habían muerto de la misma manera.
Devriyelerden 20 adam öldürülmüş,... 100 tanesi de tren kazasında ölmüş.
Han muerto 20 hombres de las patrullas de captura y 100 personas más en el tren.
Bu adam uyumuyor. Ölmüş.
Este hombre no está durmiendo, está muerto.
Ölmüş, yaşlı bir adam için dua etmek istemem, çünkü onun bir derdi yok.
No rezaría sólo por un hombre que está muerto, porque él está bien.
Bu adam en az iki saat önce ölmüş ve Moriarty asla vakit kaybetmez. Alo?
Este hombre lleva muerto al menos dos horas... y Moriarty no pierde el tiempo.
Şehirlerde durum farklı. Orta yaşlı dullar, kocaları ölmüş. Hayatlarını servet biriktirmek için çalışmaya adamış kocalar.
En las ciudades es diferente, están llenas de viudas de mediana edad, cuyos maridos se han pasado la vida haciendo fortuna, trabajando.
Adam bir kazada ölmüş.
El hombre murió en un choque.
Adam ölmüş!
¡ Está muerto!
- Bir adam ölmüş.
- Murió un hombre.
Otopsiyi yapan doktorun söylediğine göre adam boğularak ölmüş.
Ahogado. Herida en la cabeza, atiborrado de whisky.
Pazartesi sabahı. Bu Backalis denen adam da aynı sabah 3 : 00 ve 6 : 00 saatleri arasında ölmüş.
Backalis entre las 3 y las 6 de la misma madrugada.
- Gelişim dostluk için olmasaydı, birçok adamın ölmüş olurdu.
Si no hubiese venido en son de paz, tus tres guerreros estarian muertos.
Eğer o adam bu gemide bulunduysa, sen ve tayfanızın çoğu daha Santiago yolunu yarılamadan ölmüş olacaksınız!
¡ y la mayoría de la tripulación morirán a mitad de camino a Santiago!
- Adam ölmüş.
- El conductor está muerto. - La joven también.
Bir adam ve karısı ölmüş. Lütfen dikkat.
Ha muerto un matrimonio.
Onu bir mezara kadar izledik. Orada dört gün önce ölmüş Lazarus adında bir adam yatıyordu.
Le seguimos hasta una tumba donde yacía un hombre llamado Lázaro... que llevaba cuatro días muerto.
O adam Firavun'u kurtarmamış olsaydı bugün ölmüş olsaydı ya da eğer yarın ölürse Ben ne olacağım?
Si ese hombre no hubiera salvado al Faraón si hubiera muerto hoy o muriese mañana.. ... ¿ quién seria yo?
Bu kadında diğer adamın kollarında ölmüş.
Ella murió abrazando al otro tipo.
Ölmüş olmalı. Nerede bu adam?
Debe estar muerto. ¿ Dónde está?
Yaşlı adamın yasını tutanlar belki farketmemişti ama, Cenazeyi izleyenler arasında ölmüş eşi de vardı.
En el funeral del anciano, sin que los dolientes lo supieran... su esposa muerta estaba observando.
Şu anda ölmüş olması gereken adam böyle düşünmüyor ama.
Este hombre ahora habría muerto si yo pensara así.
Bunun sorumlusu olan adam şimdi ölmüş bulunuyor.
Ahora el hombre responsable de eso está muerto.
Orayı, karısı ölmüş sakallı bir adam işletir.
Lo llaman así porque tiene barba y sus dos esposas murieron.
Adam ölmüş müydü?
- En realidad, todos... ¿ Estaba muerto?
Eğer sızarsa, bu adam ve gazetesini ölmüş bilin.
Si las hay, el indiscreto y el periódico morirán para siempre.
Ölmekten korkmayan yegane adam zaten ölmüş olandır.
Al único hombre al que no le importa morir es el que ya está muerto.
Ian senin için ateş yakmasaydı kurukafa mağarasında - Ölmüş olacağının farkında mısın seni yaşlı aptal adam? - Ben....
¿ No comprende, viejo estúpido, que se habría muerto en la Cueva de Cráneos si Ian no hubiese hecho fuego para usted?
Ölmüş bir adamın dirildiğini konuşuyorlar.
Dicen que un hombre en betania se ha levantado de entre los muertos.
Daha sonra bir akademik denklem oluşturabilirim. Yirmi adam, on beş kadın, dokuz çocuk ölmüş ve üç metre ilerleme olmuş.
Luego podemos hacer un balance puramente académico murieron veinte hombres, quince mujeres y nueve niños y avanzamos tres metros.
Ölmüş bir adamın çocuğu.
Es la hija de un hombre muerto.
Böyle bir adam kazıkta ölmüş olamaz.
Un hombre así no podría haber muerto en la hoguera.
Dinle, Janos Gajdor... Herkesin, ölmüş bir adamın itiraflarını anlatabilecek kadar aklı vardır.
Vea, Gajdor ; cualquiera puede alegar la confesión de un muerto.
Öncelikle ölmüs bir adamın sessizliğini düşünün.
Considerad primero el silencio de un hombre que está muerto.
ölmüş 552
olmuş 102
ölmüş mü 150
olmuş mu 16
ölmüştü 64
ölmüştür 17
ölmüşler 29
olmuş yani 32
olmuş bil 39
ölmüş olamaz 20
olmuş 102
ölmüş mü 150
olmuş mu 16
ölmüştü 64
ölmüştür 17
ölmüşler 29
olmuş yani 32
olmuş bil 39
ölmüş olamaz 20
ölmüş olmalı 19
adam ol 18
adam deli 37
adam haklı 53
adam kim 19
adam öldü 39
adam nerede 23
adam kaçırma 35
adam değil 16
adam mı 39
adam ol 18
adam deli 37
adam haklı 53
adam kim 19
adam öldü 39
adam nerede 23
adam kaçırma 35
adam değil 16
adam mı 39