Ama bu imkansız tradutor Espanhol
517 parallel translation
- Ama bu imkansız.
No sería peor que un dentista.
- Ama bu imkansız. - Nedenmiş o?
No tenemos tiempo para viajes ;
Ama bu imkansız. Bunu yapamazsınız!
Pero eso es imposible. ¡ No puede hacerlo!
Ama bu imkansız, değil mi?
Pero no puede ser, ¿ verdad?
- Ama bu imkansız.
- Pero es imposible.
Çok tatlılar, ama bu imkansız.
Son muy amables, pero es imposible.
Ama bu imkansız.
Es imposible.
Ama bu imkansız rüya çok geride kaldı Biddy.
Pero ese sueño se ha desvanecido.
Ama bu imkansız.
Pero es imposible.
Keşke beraber sonsuza kadar yaşasaydık, ama bu imkansız.
No podemos vivir juntos por siempre
Ama bu imkansız, Yüzbaşı Hakar!
Es imposible.
Ama bu imkansız.
Eso no es posible.
- Sevdiğimi biliyorsum, sevgilim, ama bu imkansız.
Sabes que sí, pero te dije que es imposible.
Ama bu imkansız, bugün olanlardan sonra nasıl olur?
Es imposible, ¿ cómo puede? ¿ Después de lo de hoy?
Hımmm, odalarına erişimi olan. Ama, ama bu imkansız.
Con acceso a sus camaras.
Elbette. - Ama bu imkansız bu yüzden -
- Pero eso es imposible, así que...
- Evet. - Ama bu imkansız.
Sí.
Ama bu imkansız.
Una ultima vez.
Ama bu imkansız zaten.
Pero eso es imposible.
- Bunu ben de farkettim, ama bu imkansız!
Eso pensé yo, pero es imposible.
Ama bu imkansız.
- Hay una tecla atascada. - Eso es imposible.
- Ama bu imkansız.
Pero eso es imposible.
Ama bu imkansız görünüyor!
Perdón ¡ Parecía imposible!
- Ama bu imkansız.
Imposible.
- Peki, ama bu imkansız.
- Pues, eso es imposible.
Ama bu imkansız bayım.
Eso es imposible, señor.
- Lassiter? - Ama bu imkansız!
¿ Lass ¡ ter?
Ama bu imkansız, çok yakında başka bir grup olacak.
Es demasiado temprano para otro grupo.
- Beni affedin, ama bu imkansız bu resmen araya girmek Belkide Bey onu canlı bırakacak.
Perdóneme, pero es imposible intervenir oficialmente, o Bey se irá para siempre.
- Ama bu imkansız.
- Pero eso es imposible.
Bu nöbeti atlattı ama bir tanesini daha sağ atlatabilmesi normal şartlarda imkansız.
Ha sobrevivido a este ataque, pero no es humanamente posible que sobreviva a otro.
Ama İçişleri bakanı bu imkansız görünüyor bir erteleme gerektiğini söyledi.
El Ministro del Interior... es imposible que no pueda conceder un aplazamiento.
Bu imkansız görünüyor, kabul ediyorum, ama... başka şansımız yok.
Tengo que admitir que parece imposible, pero... tenemos que hacerlo.
Gerçekleşmek zorunda olan bir şey için savaşıyoruz. Gelmesi imkansız olmayan bir şey için... Belki bu yol uzun ve zor ama... oraya ulaşacağız, daha iyi bir dünya olduğunu göreceğiz.
Nosotros luchamos por algo que tiene que llegar, que es imposible que no llegue, quizás el camino sea largo y difícil, pero llegaremos y veremos un mundo mejor.
Şey... Şey, bu hemen hemen imkansız... Ama elimden geleni yapacağım.
Pues... pero haré lo que pueda.
Bu topraklar görünüşte güzel, orası kesin. Ama açlığı ve günahı saklamak imkansız.
El mundo tiene una cara amable, pero no pueden ocultarse el hambre y el delito.
Kötülükten kaçamayız. Bu konuda haklısın. Ama savaşmak da imkansız demiştin.
No podíamos huir de la maldad... y es cierto, pero dijiste que no podemos luchar contra eso.
Ama Teğmen, üzgünüm, bu imkansız.
- Teniente, no puede ser. Es imposible.
Onunla bu konuşarı tartışmak imkansız. Seninle bunları konuşup tartışabiliriz ama onunla...
Es imposible discutir con él del mismo modo que lo haríamos entre nosotros.
Ama bu tamamiyle umutsuz ve imkansız bir vaka.
- Pero es una situación insostenible.
Ama bu imkansız. Ben... Ama bunu kaçıramazsınız!
No se lo pierdan, es una ocasión única... una cosa que ocurre rara vez durante las excavaciones.
Ama açıkçası bu imkansız.
Pero eso es imposible.
Sanırım sizinle aynı seviyede olmaya kalkıştı. Ama bu tabii, imkansız.
Supongo que intentaba colocarse al mismo nivel que usted pero eso, claro, es imposible.
Ama bu imkansız.
Pero eso es imposible.
Ama şu durumda bu imkansız.
Pero, bajo estas circunstancias, no es posible.
Yo, öleli çok olmuş. Ama bu imkansız, peder.
Pero es imposible, padre.
Üzgünüm. Yine arayacağım. Ama bu kolay sıkılan şampuanları satmamak imkansız.
Lo siento, pero no puedo evitar que ese producto se venda tanto.
Ama.... Bu imkansız.
Pero... es imposible.
Pek anlamadım bu işi ama evde birinin olması imkansız.
No lo comprendo. No es posible.
Bu imkansız, buradaydı! Buradaydı ama şimdi yok.
¡ Alguien se lo robó!
Ama doğruyu söylemek gerekirse, bu konuda daha fazla diretmem imkansız.
Pero a decir verdad, no puedo exigir demasiado.
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu mümkün değil 32
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu mümkün değil 32