Aslında o tradutor Espanhol
7,653 parallel translation
Aslında o kadar da etkili değil.
No tiene mucho efecto, la verdad.
Aslında o... oldukça güçlü.
Ella ha sido muy fuerte.
Aslında o... O iyi bir çocuktur.
En realidad, es... es un bueno chico. ¿ Sabes qué?
Aslında o tür bir ilişki değil.
No es ese tipo de relación.
Ama yanılıyorum değil mi? Aslında o hiç gitmedi.
Pero estaba equivocado, ¿ a que sí?
Aslında olasılıkları azaltıyor sayılır. Ve kokusuna bakacak olursak... kirpi, köpek, kedi, tilki ya da sığır olmadığını söyleyebilirim.
Eso lo reduce, más o menos, y te puedo decir que, a partir de la evidencia odorífera, no es upino, canino, felino, zorruno, o bovino.
Aslında onunla tanışmadığım için mutluyum. Çünkü o zaman bunu yapmam biraz garip kaçardı.
De hecho, me alegro de no haberla conocido porque entonces habría sido muy incómodo cuando hice esto.
Aslında o bir sivil.
Ella es, en realidad, una civil.
Üzgünüm, aslında o dava hakkında sormak istediğim çok şey var ama işin aslı, buraya size Berlin hakkında soru sormak için gelmedim.
Lo siento. Yo solo... En este cuaderno tengo un montón de preguntas acerca del caso, pero la verdad es que no vine aquí solo para preguntarle sobre Berlín.
Aslında o şerefsizlerin ne istediği kimin totosunda?
¿ Sabes qué? ¿ A quién le importa un cuerno lo que quieren esos malditos? Sin ofender.
Aslında o bizim oğlumuz.
En realidad, es nuestro muchacho.
Aslında o bölümde olmadığım için kıskanıyorum.
Estaba en realidad muy celoso porque yo no estaba en ella.
Poposuna iyi bir şaplak istiyor aslında o.
Sabes que lo que necesita es un buen azote en el culo.
Aslında o gece ne olduğunu hiç öğrenemedim.
El hecho es que... nunca sabré qué pasó esa noche.
Aslında o saatlerde görev dışında olması gerekirdi, ama kızının okul parası için fazladan çalışması gerekiyordu.
Se suponía que estuviese fuera del servicio, pero necesitaba el tiempo extra para la colegiatura de su hija.
- Doğru, pekala yani, belli bir yaştan sonra, bayramlar ebeveynlerimiz içindir, bizim için değil. O yüzden, bizim görevimiz, sorumluluğumuz aslında onlara, 7 yaşımızdaki kadar harika vakit geçiriyormuşuz gibi hissettirmektir.
Luego de cierta edad, la Navidad es para nuestros padres, no para nosotros, así que es nuestro trabajo, nuestra responsabilidad, hacerlos sentir como si la pasáramos tan bien como cuando teníamos siete años.
Aslında o da Dylan'dan özür dilemek isterdi.
Bueno, de hecho, nos gustaría disculparnos con Dylan.
o aslında açıklama yapmayı reddetti kendine ne olacağı çokta umurunda değil gibi duruyordu kızı öldüğünden beri adam bu halde dolaşıyordu zaten
De hecho ha rechazado hacer ninguna declaración. No parece importarle demasiado lo que le pase ahora. Ha sufrido mucho desde que su hija murió.
Aslında basınla birçok görüşme yapacak, o yüzden seninle ilk görüşmesinin hiçbir zararı yok.
Bueno, de todos modos él hará muchas entrevistas, así que no veo perjuicio alguno en que seas la primera.
Aslında bakarsan Sean, o davayı şimdiden açıyorum.
Realmente, Sean, estoy presentando esos cargos ahora mismo.
Çünkü onunla tanışmadan önce sana bir şey söylemem lazım. Normalde bugün söylemeyecektim ve pek de önemli bir şey değil aslında ama onunla tanışacağın için bilmemen durumu tuhaf bir hale sokabilir.
Porque quería decirte algo antes de que le vieras, que no iba a ser hoy, pero ahora sí, y no es gran problema, pero deberías saberlo antes de verle, o podría ser un poco raro cuando lo sepas.
O cesaretten biraz kullanabilirdim aslında. Siz ikiniz ne hakkında konuşuyorsunuz? Sanırıım...
Me haría falta algo de eso ahora.
O kadar da karışık değil aslında.
No tan complicado.
O kadınla ilgili bu öğlen olan aslında neydi?
¿ Qué era realmente lo que pasaba esta tarde con esa mujer?
Ya da herhangi bir alete aslında.
O sobre cualquier otra herramienta, en realidad.
Aslında ben o çöplükten çıkıp çatıda yalnız başıma otururdum. Chelsea Clinton olarak uyanabilmeyi düşlerdim. Saçımdan dolayı.
La verdad es que, solía sentarme sola en la colina junto al vertedero y soñar que me despierto siendo Chelsea Clinton, pero con mi pelo.
Hayır, bak, aslında espri o.
No, a ver, ese es el chiste.
Olay o değil. Çıktığı adamın aslında Küçük Afacanlar'daki olayı yapan üç çocuk olduğunun niye kimse farkında değil anlamıyorum.
No entiendo cómo nadie se da cuenta de que está saliendo con un hombre que en realidad son tres niños haciendo lo de Pequeños traviesos.
Burada çok zaman geçirirdi. Aslında, geleceğin Pelicanları için... bir tesis kuruyordu eğer o...
De hecho, ahora estaría preparando la gira de mañana de Los Pelícanos...
Aslında şeker ayıcığı ya da şekeri ilave ettiğin zaman güçlü bir yakıcı maddeye benzer. Hızlı tepki gösterir.
De hecho, es un oxidante tan poderoso que cuando le pones las gomitas o el azúcar, reacciona violentamente.
Aslında bu o kadar basit değil.
De hecho, no es tan simple.
Bilmiyorum ama işin aslı bir Helitaşır veya Quinjet filom yok. Ya da artık emrim altında binlerce ajan yok.
No lo sé, pero la realidad es que ya no tengo una flota de portahelicópteros o jets o miles de agentes a mi disposición.
Aslında bana kalırsa, o asla burada olmamalıydı.
Sinceramente, si hubiera dependido de mí, no hubiera ingresado aquí nunca.
Burası o kadar da kötü değil aslında.
En realidad no es tan malo estar aquí.
Aslında, o zamandan beri hiçbir şeyden o kadar hoşlandığımı sanmıyorum.
De hecho, no creo que haya disfrutado tanto desde entonces.
O terimin aslında hâlâ kültürel olarak konuyla ilgisi var.
Ese término de hecho todavía es culturalmente relevante.
Aslında bir nevi bunu konuşmak için geldim sana... Henüz bilmiyor. Bugün ona söylemem gerektiği hissiyle uyandım.
Bien, es más o menos por lo que he venido a hablar contigo, de hecho, aún no lo sabe, y simplemente me he despertado como si tuviera que decírselo hoy mismo así que me preguntaba si podrías dejarme tu coche,
Demem o ki, birileri bugün elimizde temizlenmişi olan peri masallarının aslında peri masallarının orijinal amaçlarına zarar verdiğini düşünebilir.
Mi punto es que uno podría argumentar que las versiones suavizadas actuales son contraproducentes para el propósito original de esos cuentos.
Aslında savaş öncesinden kalma 1935 model bir Marklin o. Monroe'nun büyükbabasının Offenburg'ün dışındaki Karaorman'a bağlı evinin... bahçesinde gömülü olduğu için kurtulmuş savaştan.
En realidad, es un Marklin de 1935 antes de la guerra, que sobrevivió a la guerra siendo enterrado en el patio trasero en la casa del bosque negro del abuelo de Monroe, justo a las afueras de Offenburg.
Yani, aslında... Louise ile çalışma fikrini tekrar gözden geçiriyorum. Evet, o biraz...
Es decir, en realidad... en realidad estoy reconsiderando trabajar con Louise.
Efendim... o gün aslında görev başında olması gereken kişi bendim.
= Durante estos meses, se registraron como desaparecidas más de 10 personas. = - Señor... En realidad era yo el que estaba de guardia aquel día.
Detoksa girip seni çölde diri diri gömmenin hayalini gördüğündeyse aslında hepimizin dış dünyadan onay görmeyi bekleyen o yanını yok etmeye çalışıyor.
Y en rehabilitación, cuando en sus alucinaciones te entierra viva en el desierto, está intentando matar esa parte que tiene, que tenemos todos para que nos aprueben en el mundo real.
Pekala, git ve Leonard Mills'e deki... aslında Joliet'teki tüm soyadı Mills olanlara deki cehenneme kadar yolları var.
Bien... ve y dile a Leonard Mills o, dile a cualquiera... de Joilet que se apellide Mills... que se pueden ir al infierno.
Adalet Bakanlığına aday olarak gösterilen adam aslında karısını döven bir canavar ya da dikkatli olması gereken yerde dikkatli olmayan bir adam.
Un hombre que nominaría un fiscal general que pega a las mujeres... o es un monstruo... o es alguien cuya atención no está donde debe.
Aslında, o korkunç bir suçun kurbanı.
La verdad es que, ella fue víctima de un crimen horrible.
O, tüm okyanusa karşı bağırıyor, aslında.
Prácticamente grita a lo largo de todo el océano.
Aslında bundan o kadar da nefret etmedim.
En realidad, no odiaba esto.
Ve baba o yerli Amerikalı broşürünü okudum aslında süper ilginç görünüyor.
Sabes, papá, leí ese folleto sobre los estudios nativo Americanos, y de veras parece súper interesante.
Aslında, efendim. O artı birden çok daha fazlası.
De hecho, señor, es más que un más uno.
O aslında, bir akrandan daha fazlası.
Lo que pasa es que, ella es más que una compañera.
Çünkü sekiz dokuz ay kadar önce iptal ettim aslında.
Porque la cancelé hace... ocho o nueve meses.
oldu 1287
öldü 1127
oliver 252
orospu çocuğu 971
ohio 157
olive 40
ohhh 77
omar 42
özür dilerim 10391
ozur dilerim 18
öldü 1127
oliver 252
orospu çocuğu 971
ohio 157
olive 40
ohhh 77
omar 42
özür dilerim 10391
ozur dilerim 18