Atın tradutor Espanhol
27,161 parallel translation
İnternet sitesine girip savunduğu şeylere göz atın.
Id a su página web... aprended más acerca de lo que él representa.
Ona mesaj atın.
Envió un mensaje con una oferta.
Bir göz atın.
¡ Y llévensela lejos de mi vista!
Silahlarınızı yere atın.
Deja tu arma en el suelo.
Beni her halükarda öldürecek o yüzden atın.
Me va a matar de todas formas, así que cárgatelo.
Demek istediğim, hadi uzanalım ve rahatlayalım ve beyaz atlı şövalyenin atına binip gelerek bizi kurtarmasını bekleyelim.
Quiero decir, vamos a, calmarnos y relajarnos y esperar... a que tu caballero en brillante armadura se suba a... a su, en su caballo blanco y nos rescate.
O atışı nasıl yapacağını bul ve hayatını yaşa.
Averigua cómo hacer ese disparo, y vive tu vida.
Su sempozyumu hikayesini... olabildiğince arka sayfaya atın.
Así que vamos a, enterrar la historia del simposio de agua tan atrás en el periódico como sea posible.
Artık sadece bir atın olacak!
Ahora podrás tener un sólo poni.
İkimizin de hayatını kurtardım ve sende beni evden mi atıyorsun?
Salvé la vida de ambos, ¿ y me vas a echar?
Anne Hathaway alnını atınca mükemmel oldu.
Sabéis, la cosa comenzó a ir bien en cuanto descarté la frente de Anne Hathaway.
kaka fabrikasında bir göz atın.
Te encargo a la fábrica de caca.
Lucy bir göz atın.
Encárgate de Lucy.
Rusların çok daha fazla erişimi olacak ve Amerikan birlikleri riske atılmayacak.
Los rusos tendrán mucho más acceso y no pone en peligro a los soldados estadounidenses.
Haksız bir savaşta çarpıştığın için gurur duyduğuna dair nutuklar atıyorsun.
Da discursos sobre su orgullo... ¿ NOMBRES? ... de haber luchado en una guerra injusta.
Karşılıklı atışmanın ilk vuruşuna benziyor.
Eso sonó como la primera descarga de un recriminación.
Miranda'nın haberinin olduğunu söylersem o kovulur, yalan söylersem ben atılırım.
Si digo que Miranda estaba implicada, la van a despedir, y si miento, me van a echar.
Pekala henüz atılmadın değil mi?
Bueno, no estás todavía fuera, ¿ verdad?
Scarsdale'deki aile şirketinde muhasebeci olarak çalışan, yaklaşık ki yılını İsrail Savunma Ordusunda geçiren, Quantico'da, şiddet nedeniyle atılmadan önce eğitim gören kişi...
Trabajó de contador para el negocio de tu familia en Scarsdale, sirvió casi 2 años en las fuerzas de defensa de Israel, entrenado en Quantico antes de ser despedido por ser violento contra un compañero NAT.
Alex, yalan söyleyerek herşeyi tehlikeye atıyorsun, o yüzden adam gibi O'connor'a ne yaptığını anlat, ya da bu iş seni mahvedene kadar - - - yeter, yeter
Alex, pones a todos en riezgo al mentir, así que por qué no eres sincera y le dices a O'Connor lo que hiciste, o esto va a ir en contra tuya - y morderte en la... - Basta.
At deve dikeni çalılarının içinden geçmiştir.
El caballo galopó entre acacias espinosas.
İşleme başlamadan önce ultrasona bakıp kalp atışını dinlemen gerek.
Antes de la intervención, tendrás que ver una ecografía y oír el latido.
Çoklu gebelikse, kalp atışlarını.
O latidos, si tienes varias crías.
Niye kalp atışlarını dinliyor?
- ¿ Por qué debe oír latidos?
Duyduğuma göre, bir kadın istenmeyen bir hamilelik yaşarsa vücut, cenini parçalayarak gaz haline getiriyormuş ve gazı osurarak atıyormuş.
Una teoría dice que si el embarazo es realmente no deseado, el cuerpo transforma el feto en partículas de gas que luego expulsa en forma de pedo.
Kapıda bir sürü protestocu varken kalp atışlarını dinlemek zorunda olmak.
Con los manifestantes en la puerta y eso de escuchar los latidos.
Her sayfaya adını imzanı at şimdi.
Ahora firmas con tu nombre en cada página.
Çocukken bile onu döveceğim zaman öne atılırdın.
Cuando eran niños, si yo lo golpeaba, tú me enfrentabas. Tú ibas en contra de todo el pueblo sólo para protegerlo.
Isabelle'e atılacak gerçek bir kanıt olmadığını ikimiz de biliyoruz.
Ambos sabemos que no tienen nada para acusar a Isabelle.
En sevdiğiniz iş olmadığını biliyorum ama çektikleri fotokopileri kayda geçmeyenler bütün teşkilâtı tehlikeye atıyor.
Sé que no es la actividad favorita de nadie, pero cuando la gente no registra sus copias, colocan en riesgo a la división.
Buraya atın.
Tiradlos aquí.
İspanyol kaşifler Güney Amerikaya ulaştıklarında yerli kabile şeflerinden altın kaplı bir şehir olduğu hikayesini duydular. Ama onun yerine atıklarla dolu Guatavita Gölünü buldular.
Cuando los exploradores españoles llegaron a Sudamérica, oyeron historias sobre un jefe tribal cubierto de oro arrojando grandes montones de tesoros al Lago Guatavita como ofrenda.
Ben şahsen küçük bir sırtın kıvrımlarında yada iki meme arasındaki boşlukta.. ... yada yumuşak bir boyunda kullanırım. Kalp atışlarımı hızlandırır.
Prefiero esa ligera curva al final de la espalda, la turgencia de un pecho, la suavidad de la base del cuello acelerando mi pulso cardiaco.
Ortaya çıkarsa, hapishaneye gidecektin, ve hukuk okulundan atılacaktın.
Si se descubría, te iban a mandar a prisión, y expulsado de la facultad de Derecho.
Forumlarda farklı teoriler çılgın atıyor çünkü kitaplarda sadece düğmenin sihirli olduğu yazıyordu.
Los tableros de mensajes son una locura, um, con diferentes teorías, porque los libros - que acaba de decir que la magia del botón.
- Büyük bir adamdı. Dağınık saçlı, siyah kurdeleli at kuyruğu takıyordu.
Era un hombre grande, de pelo desordenado atado en una cola de caballo con una cinta negra.
Babasının borçlu hapsine atıldığını biliyor muydun?
¿ Sabes qué su padre fue llevado a la prisión de deudores?
Ne konuşacağınızı dinlemeye can atıyorum.
Estoy más que impaciente para oír lo que tiene que decir.
Bunlar tüm zamanların en uzak menzilli beş keskin nişancı atışını temsil ediyor.
Estos representan los cinco tiros confirmados más lejanos de francotiradores.
Ama pozisyon alıp, imkansız bir atış yapmış ve her güvenlik kamerasını atlatmayı başarmış.
Sin embargo, se las arregló para ponerse en posición, hacer un disparo imposible y evitar toda cámara de vigilancia.
İmkansız bir atış yapmasını geçtim, bir de hastayken mi yapıyor yani?
No solamente ella hace un disparo imposible, sino que lo hace ¿ mientras estaba enferma?
Senin daha iyi atıştırmalıkların vardır.
¿ Te apetecen unos cereales?
Onu öldüren atışın sahibi Bayan Keen sabah erken saatlerde kasıtsız adam öldürme suçundan yargıç önüne çıkarıldı. Bizimde onayımızla zorunlu denetimli serbestlik ile salıverildi.
Y ya que la Srta. Keen realizó el disparo que lo mató, a primera hora de hoy un juez ha aceptado su inculpación por el cargo de homicidio involuntario, aprobado por nosotros, así como la libertad condicional.
İşe yaramayacağını ve hapse atılacağını söyledim.
Le dije que nunca funcionaría y que lo encerrarían.
Pekâlâ sizi cıbıl götlekler, dişinize göre biriyle atışmanızın vakti geldi :
Muy bien, pendejos encuerados, hora de meterse con alguien de su tamaño.
Tempo ayarlayıcı kalp atışını sağlayacak ama kalıcı bir çözüm bulmamız gerek.
De acuerdo, bien, el ritmo será mantener los latidos del corazón, Pero tenemos que dar un paso más permanente.
Sigortaya bu kadar çok ihtiyacın varsa, belki de kendini dışarı atıp kendine bir iş bulmanın vakti gelmiştir.
Bueno, si usted necesita un seguro tan malo, quizás es el momento para que usted pueda salir y conseguir un trabajo por su cuenta.
Mike'ın sırrını saklıyorum, senin için bir davayı kenara atıyorum, ve sen şimdi ondan emirler alıp bana geliyorsun... çünkü bana güvenmiyorsun?
¿ guardo el secreto de Mike, pierdo un caso por ti y ahora recibes órdenes de él porque no confías en mí?
Eğer birine yumruk atacaksan yıkmalısın diyen de bendim, eğer bahsettiğin bu yola girersek ve yakalanırsak olacak tek şey benim davadan atılmam ve oyunun bitmesi.
También te enseñé que si le vas a dar un golpe a alguien, más vale que los noquees y si hacemos la mierda de la que estás hablando y nos atrapan, lo que pasará es que me correrán de este caso y todo se acaba.
Promnestria'nın kullan at telefonunu izliyordum sanırım az önce kişisel asistan tarzı birini aradı.
Vale, he estado vigilando el teléfono del promnestria y acaba de realizar una llamada a alguna clase de ayudante personal, creo.
- Nasıl yaptığını duymak için can atıyorum.
Me muero de ganas por escuchar cómo lo hizo.