Barneys tradutor Espanhol
185 parallel translation
Ben konuşurken gidemezsin öyle, ben olmasam Barneys'de tişört satıyor olurdun.
No te vayas, pequeño bobo. Si no fuera por mí serías un vendedor.
Sabahtan beri sana ulaşmaya çalışıyorum.
¿ Qué rebajas de Barneys?
Barneys'deki açık arttırma mı?
¿ De verdad?
Barney'e gidip yeni kıyafetler al.
Vaya a Barneys a comprar ropa.
Evet. Barneys büyük bir satışa sahip.
Hay rebajas en Barney " s.
- Niçin mi aldım? Çünkü Barneys'te aynaya bakıyordum. İnanılmaz gözüküyordum.
Porque en el espejo de Barney " s me veía fabulosa.
Sıska aynalar. Barneys'in sıska aynaları var.
Espejos para vernos flacas.
Eğer böyle gözükeceğimi bilseydim Barneys'ten bu elbiseyi alır mıydım?
¿ Hubiera comprado este vestido si me hubiera visto así en Barney " s?
Barneys'e bu elbiseyi iade edeceğim.
Se lo devolveré a Barney " s.
Kravatlarını Barney's'den alır.
Compra las corbatas en Barneys.
O galiba senin Barney's'in depo satışında geçirdiğin hafta sonuydu.
El fin de semana que pasaste en la liquidación de Barneys.
Bugün Barney's deydim.
Estuve en Barneys hoy.
- Barney'de ne kadar olduğunu tahmin et.
Adivina lo que cuesta en Barneys.
Samantha'ya göre, cerrahlık Barneys'de olmak gibiydi. Bir kez kapıdan girdiğinizde iyi bir alışveriş yapardınız.
Para Samantha, estar en el cirujano era como ir en Barneys si uno entraba, tenía que comprar.
İş dünyasındaysan, ki öyle sayılırsın Barneys veya Saks'tan alışveriş et.
Si eres una empresaria, y en cierto modo lo eres deberías comprarropa en tiendas más finas.
Barneys'te alışveriş demek.
lr de compras a Barneys.
- Bunu Barneys'ten aldım.
- Lo compré en Barneys.
- Barneys'tekilerin hepsi iyidir.
- Son buenos en Barneys.
Gördün mü, Barneys'in satış elemanları, resmen medyum gibiler.
Verás, los vendedores de Barneys son casi videntes.
Bugün Barneys'teki performansınla aklımı başımdan aldın.
Estoy anonadada por lo increíble que estuviste hoy en Barneys.
- Barneys'e gittim.
- Fui a Barneys.
Ve Barneys'e gideceğini söyledi... Düşündüm, benim de bir şeylere ihtiyacım var, onunla orada buluşayım dedim.
Y dijo que iba a Barneys y pensé : ¿ Qué más da?
Merhaba, ben Barneys'teki tezgâhtarım, Danny.
Hola, soy el vendedor de Barneys, Danny.
Geçen gün Barneys'ten çıktıktan sonra, öğle yemeğine gittik.
Después de ir a Barneys el otro día, fuimos a almorzar.
Seninle tekrar Barneys'te karşılaşmak ne tuhaf.
Qué raro encontrarnos en Barneys otra vez.
Barneys'den alınmış. Ama hizmetçi tarafından dikkatle seçilmiş.
Lo compró en Barney's pero lo eligió la criada.
Mağazaya gidip takım elbiseleri denerken osuralım.
Vamos a Barneys a tirarnos pedos en los trajes.
Barney's'in yakınında kiralık bir daire tutarken yanında hayvan hastanesi olduğu gerçeğini önemsememiştim.
En mi ansiedad por conseguir un apartamento cerca de Barneys no tomé en cuenta que, al lado, estaba el hospital veterinario.
Los Angeles'a yeni bir ayakkabı almadan hayatta gitmem. Hadi Barney's'e gidelim.
Vayamos a Barneys.
- Barneys'e yakın olanda.
El que esté más cerca de Barneys.
Hızlı aramada Barneys var.
Tiene a Barneys.
Mağaza olan Barneys olup olmadığını bilemezsin.
No sabes si es la tienda.
Kim Barneys Mağazası'nı hızlı aramaya kaydeder ki?
¿ Quién tiene Barneys?
Tricia Watson, Barney's'in dinozor olmayıp mağaza olarak kalmasını sağlayan büyük annelerden biriydi.
Tricia Watson era una de esas madres modernas por quienes Barneys era una tienda, no un dinosaurio.
Jackie, seninle gurur duyuyorum. Barney's'de bir bayan satış elemanısın.
Oh, Jackie, estoy muy orgullosa de ti Eres una dependienta de Barneys
El kremi satan adam Barney's'deki en düşük rütbedir.
El hombre de la crema de manos es lo más bajo de Barneys
New York'taki Barney's New York'ta çalışarak ne kadar şanslı olduğunu biliyor musun?
¿ Sabe lo afortunado que es por estar trabajando aquí en Barneys, en Nueva York?
Çünkü Bernays, Freud'un insan hakkındaki fikirlerini alıp,... kitlelerin manipülasyonu için kullanan ilk kişiydi.
Porque Barneys fue la primera persona en usar las ideas de Freud sobre la mente humana, para manipular a las masas.
Dünya Barışı İçin Program Bernays, bu düşünceyi hem yurtiçinde,... hem de yurtdışında pazarlama konusunda olağanüstü başarılı oldu.
Barneys demostró mucho talento para extender esta idea en su país y en el extranjero.
Wilson'ın Paris'te verdiği resepsiyon,... Bernays ve diğer Amerikalı propagandacıları şaşkına çevirmişti.
El recibimiento de Wilson en Paris sorprendió a Barneys y a otros propagandistas La propaganda había hecho de Wilson un liberador del pueblo
Kalabalıkların Wilson etrafında dalgalandığını gören Bernays,... barış zamanında da böylesine büyük kitleleri ikna etmenin mümkün olup olmadığını düşünmeye başladı.
Barneys se preguntó si podría hacer lo mismo que Wilson pero en época de paz
Bernays New York'a döndü ve Broadway civarlarında küçük bir büroda Halkla İlişkiler Konseyi'ni kurdu.
Barneys volvió a Nueva York y fundó una oficina de relaciones públicas en Broadway
Bernays, bu yeni kalabalıkların düşünme ve hissetme biçimlerini değiştirmek ve yönlendirmek için çeşitli yollar bulmayı kafasına koymuştu.
Barneys quería encontrar la manera de manejar a esas multitudes Para ello, volvió a los escritos de su tío.
Bernays bu kitabı okudu. İnsanların içinde gizli kalmış irrasyonel güçler fikrinden çok etkilendi.
Barneys lo leyó y se sintió fascinado por el relato de las fuerzas internas que dominan a las masas
Epey yüksek bir ücret karşılığında,... Bernays'e sigaranın penisi simgelediğini,... erkeğin cinsel gücünü hatırlattığını söyledi.
Y por un pastón le contó a Barneys que el cigarrillo era un símbolo fálico Que otorga un poder masculino y sexual.
- Barney's'e.
- En Barneys.
Bu bölümde Freud'un Amerikalı yeğeni Edward Bernays'den bahsedeceğiz.
Este episodio tiene como protagonista al sobrino americano de Freud, Eduard Barneys.
= ENRICO CARUSO = Dünyanın en iyi sesi
En esa época, el joven sobrino de Freud, Eduard Barneys,
Bernays'in ailesi Amerika'ya 20 yıl önce göçmüştü.
Los padres de Barneys habían emigrado a USA 20 años atrás
Basında Amerika'nın savaş emellerini desteklemesi için Bernays görevlendirildi.
Barneys fue contratado para promover las actividades bélicas de Estados Unidos en la prensa.
Eddie dünyanın böyle işlemediğini biliyordu. Bernays, popüler sınıfların zihinleri üzerinde deney yapmaya koyuldu.
Barneys empezó sus experimentos con las mentes de las clases populares