English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ F ] / Fıkır

Fıkır tradutor Espanhol

2,438 parallel translation
Seni baştan çıkarır, hem de fıkır fıkır
# Seguro te hace reír #
Daha kırk fırın ekmek yemem lazım.
Tengo mucho para trabajar.
Ancak rüzgarın tarihi etkileyişinin belki de en önemli yolu binlerce yıl boyunca kıtaların tüm iklimini ve karakteristiğini belirleyerek dünyanın bir kısmındaki insanlara sınırlamalar getirirken diğerlerine muazzam fırsatlar sunmasıdır.
Pero, quizá, en lo que más haya influido el viento sea en las características climáticas de continentes completos a lo largo de miles de años imponiendo limitaciones a los pueblos de algunas partes del mundo y ofreciendo grandes oportunidades para otros.
Kılıç, kılıfını ruh ise bedenini yıpratır.
Tengo una carta aquí de su ginecólogo.
Patates kızartmasının yağları resmen gözeneklerimden fışkırıyor.
La grasa de las patatas literalmente está sudando por mis poros.
Ev yapımı kızartma fırını.
Parece un horno de pan casero.
Bu çok şık bir fırın.
Hermoso horno.
Onları bir kez daha hayal kırıklığına uğratma fırsatı elimize geçti, biz de kaçırmadık.
Vimos una oportunidad de volver a decepcionarlos y la aprovechamos.
Ne yazık ki bir önceki fırsatı sen depoma saldırırken kaçırdık.
Nos hechamos de menos cuando asaltaste mi almacén.
İnsanlara yas tutmaları ve ölülerini gömmeleri için fırsat verelim. Önemli olan şey, bu mucizenin bir neşe bir canlılık yaymasıdır.
Darán tiempo a la gente de... llorar y enterrar los muertos, es importante que el milagro transmita un sentimiento de generosidad y alegría.
Sakın kızımın "fırınına" yaklaşma.
No estés cerca del horno.
Fıstık ezmesi her yerde vardır.
Todo el mundo tiene crema de cacahuete.
Bazı bulutsuların merkezinde sıcaklık mutlak sıfırın 10 derece altına kadar düşmektedir.
En el centro de algunas de esas nubes, la temperatura es tan baja que llega a los 10 grados sobre el cero absoluto.
Çok nadir olarak güneş sistemi kendini öyle bir ayarlar ki bu görünmeyen krallığa anlık bir bakış fırsatı tanır.
Y, muy de vez en cuando, el sistema solar se arregla de modo que podamos vislumbrar este reino invisible con nuestros propios ojos.
Her gün atmosferinin uç kısmından en faal taç parçacıklarının bir kısmı fırlamaktadır.
Cada día, justo en la parte superior de la atmósfera, algunas de las partículas mas energéticas de la corona escapan.
Aynı hırsızlık sırasında. Hırsız aynı zamanda mikrodalga fırını da çalmış.
Y durante ese mismo robo, el ladrón también se llevó este horno microondas.
Dünya'dan üç kez daha büyük, fırtınalarla yüzlerce yıldır kasıp kavrulan sıkışmış gazlardan oluşan dev küreler.
Gigantescas bolas de gas agitado, donde furiosas tormentas tres veces el tamaño de la Tierra se han descargado por cientos de años.
Derek'in parası için onunla birlikte olduğu aşikardı, sanırım ondan sıkılmış ve bir kenara fırlatmış.
Es obvio que Derek se aprovechaba de su dinero, pero supongo que se hartó de ella y le dio el bote.
Yaratıcılık sıfır.
No tienes sentido del drama.
Eski bir araba antenini aldım, kalbi kırık bir İrlanda cücesinin göz yaşında bir gece terbiye ettim, sonra fırından gök kuşağı çıkana kadar 180 derecede pişirdim ve işlem tamamlandı.
Tomas una antena vieja de auto, la marinas toda la noche en las lágrimas de un duende decepcionado, la horneas a 350 hasta que salga un arcoiris del horno y ya está.
Bademli fındıklı... Çok gevrek. Bir ısırık istemediğine emin misin?
E - es de almendras... turrón... es como crujiente.
Hepiniz nasıl "fındık" kırıldığını biliyor mu?
¿ Sabía que todos ustedes saben cómo utilizar... una "nuez" cracker?
¶ Xmas Gecesi, kıyafetlerimiz hazırdır. ¶ ¶ Kurşun geçirmez yelek... ¶ ¶... asbest çoraplar ve bir fıçı. ¶
# En nochebuena nos ponemos nuestra ropa más gay # # chalecos de kevlar # # medias de amianto y un tonel #
İki kızım var ve adliye binası yakınlarında eskiden çok sevdiğim fıskiyeli bir çeşme vardır. Görmeleri için onları götürdüm... ama... çalışmıyordu.
Tengo dos hijas, y cerca de los tribunales había una fuente que me encantaba así que las llevé a verla, y no funcionaba.
Bernie, eğer dediklerini yapmazsam Knuckles'a anlatacağını söyledi ve işte, prova sonrası onun odasına gittim ve ama Bernie'nin ufaklık "sıfır" çekti!
Bernie dijo que se lo diría a Knuckles a menos que... Como sea, luego del ensayo fui a su camerino y... Sí.
Burada böyle zayıf ve savunmasız olduğum müddetçe şunu da söyleyebilirim ki kendimi şu an sana sırılsıklam aşık hissediyorum. Minnettarlıktan da olabilir gerçi.
A pesar de que estoy siendo amarga y vulnerable podría igual decirte que me estoy sintiendo muy enamorada de ti ahora mismo o podría ser simplemente gratitud.
Peki ya, neden fırsatları kendin yaratıp, şansını zorlamıyorsun? Belki kapıları kırıp, zorla yapmak gerekiyor, ama neden olmasın?
Así que por qué no vas, tomas un ariete, y fuerzas un par de puertas, ¿ eh?
- Hayır. Aslında bence Mason Lockwood, ilk fırsatta kalbine bir kazık saplayacak. Sonra da bana saplayacak.
No, de hecho, creo que a la primera oportunidad que tenga Mason Lockwood clavará una estaca en tu corazón, y después, en el mío.
Sınır tanımayan doktorların güç kazanmak için özel bir fıstık ezmesi yağı yediğini ve buna da dolgu fıstık dediğini biliyor muydun?
¿ Sabías que Médicos Sin Fronteras da de comer una mantequilla de cacahuete especial para ganar peso y que la llaman "Mantengorda"?
Kavrulmuş fıstık kokusunu andırıyor biraz.
Huele un poco como a cacahuetes tostados.
Hey, içeriye biraz gaz pompaladık mı, Jesse tavşan gibi dışarı fırlayacaktır.
Hey, lanzaremos algo de gas, haremos que Jesse salga corriendo como la rata que es.
Artık hepimiz sıfır ve biriz. Güzel iş.
Todo lo que somos es ceros y unos.
Annelik ve babalık yükünü paylaşmaya hazırım. Bu fırsatı hak ediyorum, çünkü işleri hallettim. Çünkü artık daha iyiyim.
Y estoy preparada para compartir la carga de ser padres, y merezco la oportunidad, porque lo trabajé, porque estoy mejor... y porqué soy la madre de Lucas.
Sayın Hâkim, 2 yıl önce, Illinois yasama meclisi 109'a karşı sıfır oy ile Peterson Kanunu'nu kabul etti ki bu da bizi eğer sanık bu ölümden yararlanıyorsa, bu kayıt gibi başkalarından duyulan kanıtları dinlemeyi sağlayan tek eyalet yaptı.
Su Señoría, hace dos años la legislatura de Illinois, en una votación 109 a 0 aprobó la ley Peterson, que nos convierte en el único Estado que autoriza como evidencia las habladurías como este video cuando el acusado se beneficia con la muerte.
Çok sıkı fıkıyızdır.
Nos llevamos muy bien.
Eğer fırın başında durmak istemiyorsan şunu söyleyeyim ki, mutfaktan çık.
Y si no puedes soportar el calor, yo digo, mantente fuera de la cocina, literalmente.
Hayır, Küçük bir fırtınadaki büyük kıvrımlı dalga çalışması gibiydi.
No, grande y arremolinado como un señor de negocios.
Pekâlâ dinle beni, silah kılıfında emniyeti de açık.
Muy bien, señora, esta a-r-m-a está segura en su funda, y el seguro está colocado.
Müdür Vance'in kendisinin önüne attığı fırsat kırıntılarıyla neşeli bir şekilde oyalanıyordur.
- Sí. Persiguiendo alegremente las migajas de oportunidad que el Director Vance le va tirando.
Sanırım artık o fıstıkları alabilirim, tatlım.
Creo que te aceptaré esos cacahuetes ahora, cariño.
Ben Chris'le sıkı fıkıyımdır.
Bueno, yo estoy firmemente con Chris,
Bence, Apollo 11'in fırlatılması muhtemelen insanlık tarihindeki en önemli andır.
En mi opinión, el lanzamiento de Apolo 11. Es probablemente el momento más importante en la historia de la humanidad.
Sıfırın altında gaz çıkışı.
- Se esta liberando un gas bajo cero.
Çıtır kısımları reçelli, tereyağlı ve fıstık ezmeli sandviç, kek ve Cips mi?
¿ PBJ's sin corteza, Twinkies y Doritos?
Marin Enstitüsü'ndeki fırsatı kaçırınca hayal kırıklığına uğramıştık.
Nos decepcionó saber que rechazaste esa beca... en el instituto marino.
Kızartmalar fırında, sebzeler en üst rafta "
Asado en el horno, marihuana en el estante superior, con amor, Papá "
Burası da tanıdık olan kısmı. İnsan, kömür, fırın.
Y este es el grupo familiar - hombre, carbón, horno.
"süpersimetrik parçacıklar" dır ki teorinin dediğine göre bütün bildiğimiz sıradan maddeler bu tür bir karşıt görüntüye sahip, çok zayıf olan kütleçekimi gücü haricinde sıradan maddeyle hiçbir şekilde etkileşime girmeyen bu karanlık bilginin içerisindeki extra parçacık kümeleridir.
La teoría favorita para explicar lo que es la Materia Oscura es que es una partícula supersimétrica... es decir todas las partículas ordinarias que conocemos tiene ese tipo de imagen especular, por lo que hay un juego extra de partículas que se encuentran en el sector oscuro que no interactúan de ninguna manera con la materia ordinaria excepto a través de la fuerza gravitatoria, que es muy débil.
Bilimcilerin bu karanlık madde parçacıkları için başka bir adları daha var, ağır parçacıklarla zayıf olarak, etkileşime giren "wimp" ler.
Los científicos tienen otro nombre para estas partículas de materia oscura... partículas masivas de interacción débil, o "wimps" en forma abreviada.
Fırınlayarak, kaynatarak, buğulayarak, kızartarak sevdiğini bildiğim ateşli her şeyi.
Horneando, hirviendo, vaporizando, escalfando... todo caliente como sé que te gusta.
Jay'in model olma şansı sıfır bedendi. Diğer yandan Simon da sıkı pratik yapıyordu.
Así que Jay tenía un tamaño de cero posibilidades de convertirse en un modelo, pero Simón estaba practicando duro.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]