English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ I ] / Inanın

Inanın tradutor Espanhol

21,730 parallel translation
Ne dediğiniz hakkında hiç bir fikrim yok. - Bana inanın.
No tengo ni la más remota idea de lo que estás diciendo, en más de un sentido.
Lütfen bana inanın.
Por favor, créame.
Bana inanın.
Creedme.
Bunun üzerine uzun uzadıya düşündüm ve inanın bana kızlar için en iyisinin o günü komple atlamak olduğuna karar verdim. Sıradan bir Pazar günüymüş gibi geçireceğiz, özel bir şey yapmayacağız.
Lo estuve pensando mucho, y créanme, creo que lo mejor para las chicas es obviar el día, tomarlo como un domingo cualquiera, nada especial.
Ve hâlâ şüphesi olanlar görün ve inanın.
Y para todos los que sigáis teniendo dudas... mirad y creed.
Her tarafta kötü, inanın bana.
Es una porquería en todas partes. Créame.
Bana inanın ne olur.
Deben creerme.
Ama inanın, daha kolay olacak.
Pero, créame, será más fácil poco a poco.
Hikâyeme itibar ederseniz anlatacaklarıma inanırsanız bir daha asla rahat uyuyamazsınız.
Si le dé crédito a mi historia... si usted cree que las cosas que te digo, que nunca duerme en silencio de nuevo.
İnanın bana, sinirsek durumunuzdan endişe ediyorum.
Créanme, comprendo algo de su ansiedad.
Ayesha'nın 16 yaşında olduğunu söylemelerine inanıyorum.
Dijeron que Ayesha tenía 16.
Yeni Gine'de bir kabile var aynaların çok güçlü olduğuna inanıyorlar ama onu tanımlayacak kelimeleri yok onun yerine aynaları gösterdikleri şeylere göre tanımlıyorlar.
Hay una tribu en Nueva Guinea que creen que los espejos son muy poderosos, no tienen una palabra para eso, así que, muestran los espejos, mostrando lo que hacen.
Sizin kendi Savunma Bakanınız, General Androvich gibi tehditleri. Ki sizi öldürmeye çalıştıklarına inanıyorum.
Amenazas como nuestro Ministro de Defensa, el General Androvich... quien creo que intentaba asesinarle.
İnanın bana çocuklar, onları ben de özleyeceğim.
Creedme, chicos... Yo también les echaré de menos.
Hepiniz inanılmazsınız.
Gracias. Sentaos.
Görevimizin Başkan'ın onay verdiği emirleri yerine getirmek olduğuna inanıyorum.
Creo que es nuestro deber llevar a cabo las órdenes que el presidente firmó.
İnanın bana çocuklar.
Creedme, chicos...
- Kutsal Topraklar'ı almanın bizim vazifemiz olduğuna mı inanıyorsun?
¿ Crees que es nuestro deber reclamar las tierras santas? Sí.
- Evet. Peki hakikati yaymanın Hristiyanlık vazifemiz olduğuna mı inanıyorsun?
¿ Crees que es nuestro deber cristiano difundir el evangelio?
O zaman sen de bizim gibi Kubilay Han'ın yok edilmesine inanıyorsun.
Entonces crees, como nosotros, que Kublai Kan debe ser eliminado.
Tam da bu yüzden bu kapsayıcılığın en büyük tehdidimiz olduğuna inanıyoruz.
Justamente ese carácter inclusivo es lo que más tememos.
Pro Take-Down'ın parlak bir fikir olduğunu biliyorum ve herkes buna inanıyor.
Sé que el Pro Take-Down fue mi idea. Pero cada uno de ustedes creyó en eso.
- Anlatacaklarıma inanırsanız bir daha asla rahat uyuyamazsınız.
Si cree las cosas que le cuento, jamás volverá a dormir tranquila.
Doğaüstü olaylara inanır mısın?
¿ Cree en lo oculto, Marshal?
İnanılmazsın!
Eres increíble.
Olsen, Lermontov'un bunların olacağını bildiğine mi inanıyordu?
¿ Olsen creía que Lermontov sabía que iba a pasar todo esto?
İnanın bana, denedim.
Créame, lo he intentado.
Kardeşin olmasaydı yine de, Rich'e inanır mıydın?
¿ Le cree rico si no era tu hermano?
Bu adamın Kate Olsen'ı kaçırdığını ve öldürmeye çalıştığına inanıyorum.
Creo que es el hombre que secuestró a Kate Olsen e intentó matarla.
Harry'nin hikayesine, Olsen'ı kaçıranın bu adam olduğuna inanıyor musun?
¿ Cree lo que dice Harry de que fue el secuestrador de Olsen?
Arkadaşlarınız doğru seçimi yapacağınıza inanıyor.
Sus amigos cuentan con que tome la decisión correcta.
Cidden yetişkin bir adamın benim tişörtümü çıkarmamı isteyeceğine inanıyor musunuz?
¿ De verdad cree que un adulto me pediría que me quite la camiseta?
İnan bana, o gardiyanların vardiyaya başlamadan önce pornosunu izleyip ne varsa boşaltmasını istersiniz, yani bence ellemeyin.
Y créanme, es mejor que algunos guardias vean su pornografía y se descarguen antes de ir a trabajar, así que déjenlos.
Lucifer hakkında anlattıklarınıza da inanıyorum.
Y creo lo que ha dicho sobre Lucifer.
Hayır, inanıyorum ama uyuşturucu veya her neyle uğraşıyorsan onun parasıyla aldığımız için devletin eve el koymasını istemiyorum.
No, te creo. Es que no quiero que el estado nos embargue la casa porque la hemos comprado con dinero de las drogas o lo que sea en lo que estés metido.
İnan bana tatlım, kocanı satırla öldürüp bunun için New York City mahkemelerinde yargılanınca yalnız kalmanın ne demek olduğunu anlıyorsun.
Confía en mí, cariño, cuando matas a tu esposo con un cuchillo de carnicero y eres procesada por eso en Nueva York, sabrás lo que es estar sola.
Yani elbette dediklerine inanıyorum çünkü böyle canavarların var olduğunu biliyorum.
Así que, por supuesto, creo lo que dice porque sé que existen semejantes monstruos.
Bunun gerçek olmasını isterdim, Mack. İnan bana. Ama bu konuda duygularımızla hareket edemeyiz.
Ojalá fuera cierto, Mack, créeme... pero en esto no podemos dejarnos llevar por nuestras emociones.
Doğaüstü olaylara inanır mısınız?
¿ Creéis en lo sobrenatural?
Ayrıca kırmızı elbiseli bir adamın bacadan girip hediye dağıttığına inanıyordum.
También creía que un tipo con un traje rojo bajaba por la chimenea a entregar regalos.
O sevimli cadının ve hamile sarışının başaracağına yarı inanıyordum ama...
Estaba medio esperando a la... bruja bonita o a la... rubia embarazada, pero...
Sen Aya'nın gerçekten sözünde duracağına inanıyorsun.
Realmente crees que Aya va a cumplir sus promesas.
Phillips tarafı sızıntının bizim taraftan geldiğine inanıyor.
La campaña de Philips cree que la filtración salió de nuestra oficina.
Dünyanın baştan düzenlenmesi gerektiğine inanıyor.
Cree que el mundo necesita un nuevo comienzo.
Kadere inanır mısınız Bay Queen?
¿ Cree en el destino, Sr. Queen?
Felicity'ye söylemek istiyorsun biliyorum bana inan, hala olmayı çok isterim ama burada oğlun için doğru olanı yapmalısın.
Sé que quieres decirle a Felicity. Y créeme, me encantaría ser tía. Pero tienes que hacer lo correcto para tu hijo.
Birkaç telefon görüşmesi sayesinde kibar bir sesle insanların size anlatabileceği şeyler inanılmaz.
Es increíble lo que la gente le dirá con un par de llamadas y una voz amable.
- Kısacası aptalın tekiydim. - Buna inanıyor olamazsın.
A final de cuentas, fue una estupidez.
İnan bana, bir insanın intikam plânlarını ikinci kez mahvetmek hiç hoş değil. Yani Bay Darhk'ın gelmesini beklemek zorunda kalacağım ve B plânıma başvuracağım.
Créeme, no hay nada guapetón en arruinarle los planes de venganza a alguien por segunda vez, lo que significa tendré que esperar a que llegue el Sr. Darhk y seguir con el plan "B".
Taiana, bunu almak istiyorsan beni öldürmek zorunda kalacaksın. Ve ben öldürmeyeceğine inanıyorum.
Taiana, si quieres que te lo devuelva, tendrás que matarme, y apuesto lo que sea a que no lo harás.
Öncelikle.. .... bu rengin sana inanılmaz yakışacağını düşünüyorum.
Primero, creo que este color se vería genial en ti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]