Kısa tradutor Espanhol
37,082 parallel translation
Kısa süreliğine.
Con tan poca antelación.
Kısa kes.
Termina ya.
Kısa süre içinde, onları almaya birini göndereceğim.
Mandaré a alguien a recogerlo pronto.
Örneğin müvekkiline, " Avukatın olarak asla yasaları ihlal etmeni önermem ama malvarlığını korumak istiyorsan, en kısa sürede onları nakde çevirmelisin.
Podría decirle a un cliente : " Como tu abogado, jamás te aconsejaría que infrinjas ninguna ley, pero si necesitas proteger tus bienes, deberías considerar liquidar lo antes posible.
- Kısa mesajla.
- Un mensaje.
Ben sistemi sıfırladıktan sonra Yönetici kısa bir süre çevrimdışı kaldı.
El director estuvo desconectado un tiempo después del comando de reinicio.
Bugün çalacaklarımız bir bestecinin kısa eserleri.
Bueno, lo que vamos a tocar hoy son pequeños fragmentos del mismo compositor.
Hayat çok kısa.
La vida es demasiado corta.
Kısa ve vurucu bir belgesel harikalar yapabilir. Hele de viral reklam olursa.
Un documental corto y preciso puede hacer maravillas, sobretodo si se transforma en viral.
Bazıları diyor ki "yapan kısa bir video idi."
Algunos lo están llamando "el pequeño video que pudo".
- Koordinat olamayacak kadar kısa.
- Muy cortos para ser coordenadas.
Aslında kısa sürede epey bir mesafe kat etti.
Bueno, en realidad, aprendió mucho en... -... un lapso muy corto de tiempo...
Bu yüzsüz spiker için birkaç kısa bir açıklama yapabilir misiniz?
¿ Podrían darme algunos sonidos para este reportero sin rumbo?
Otobüs, ev ile okul kâbusu arasındaki kısa soluklanmamız.
Es el breve respiro entre las dos pesadillas del hogar y la escuela.
Kısa seksimiz mesaiye girdi.
Nuestro rapidito se pasó de tiempo.
On yıldan kısa bir süre içinde..... bu acımasız Gangster, bir imparatorluk kuracaktır. Milyonları da yanına çekerek..... tüm rakiplerini yok edecektir. Ve Chicago Mafia'sını..
En menos de una década, el despiadado gánster creará un imperio, ganando millones... eliminando a todos los rivales y transformando la Mafia de Chicago en el sindicato criminal de más éxito en el país, conocido como el Outfit.
Capone gibi çocuklar..... en kısa yoldan zengin olmanın yollarını dener...
Los chicos como Capone buscaban ascender de la manera más rápida.
Bu düzende devam edersek 15 saatten kısa bir sürede orada olacağız.
Si seguimos este ritmo, estaremos allí en menos de 15 horas.
Mesafe 11 kilometre. Ana motor kesildikten kısa süre sonra kısımları ayıracağız ve ikinci kısmı ateşlemeye başlayacağız.
Poco después de que se apague el motor principal, separaremos las fases y empezaremos la ignición de la segunda fase.
Üç gün sonra, Kipling'in vücudu Potomac'tan avlanır 241 00 : 19 : 12,519 - 00 : 19 : 14,919 Nadir bir.41 kalibre ile Alnında kurşun deliği var. Bundan kısa bir süre sonra,
Tres días más tarde, pescaron el cuerpo de Kipling en el Potomac con un extraño agujero de bala calibre 41 en la frente.
Harvey eğer o hayvan hakkında aklını başına aldığını söylemeye gelmediysen bu çok kısa bir konuşma olacak. - Sana bunu göstermeye geldim.
Harvey, a menos que estés aquí para decirme que has vuelto a tus cabales respecto a este animal, esto va a ser una conversación breve.
O olaydan kısa bir süre sonra da Jackie Black adında ikinci bir kişiliğiniz olduğunu fark etmişsiniz.
Poco tiempo después, se dio cuenta de que tenía una segunda personalidad : Jackie Black.
San Diego'daki gelecek birkaç ay boyunca karşı tarafın istemediği bir ilişkiye devam etmeye çalışmış. Ta ki, korunan taraf mahkemeye çıkana kadar. Sonrasındaysa uzaklaştırma emri çıkartılmış ki hasta bunu kısa süre sonra ihlal etmiş ve bu da tutuklanmasıyla sonuçlanmış.
Durante los siguentes meses en San Diego, el paciente persistió en mantener contacto no deseado hasta que al final, la demandante consiguió un abogado y se presentó una orden de restricción, la que el paciente violó al poco tiempo
Eleanor suçlumuz işte bu kısa listenin içinde.
Eleanor, nuestro criminal está en esta lista muy corta.
Kısa kes Elton John.
Termínala, Elton John.
Tabii. Kısa bir soru.
Seguro, pregunta rápida :
ALEC kısa süre önce halkla ilişkiler hareketi denebilecek bir şey yaptı, suçu doğru ele alacağını söyledi.
ALEC tomó una iniciativa de RR. PP. Diciendo que se ocuparía de los crímenes.
- Çok kısa sürecek zaten.
Esto solo tomará un segundo.
Gerçi yüzünde "Ölülerin Şafağı" ifadesi vardı ama tipik hayaletler veya ruhlar genelde daha kısa süreli olur.
Aunque parecía del Amanecer de los muertos, pero el típico fantasma o aparición suele ser más... efímero.
Peki ya bunca yılı kısa yolu aramak yerine bilimsel şeylerle harcadıysak?
¿ Y si hubiéramos pasado todos estos años haciendo ciencia en vez de buscando atajos?
Ajan May evrak işlerini kısa kesmek için erkenden haber verdi.
La agente May llamó antes para acelerar el papeleo.
Kısa süre içinde halletmem gerek.
Debería terminar rápidamente.
Küçük kısa nefesler al.
Solo haz respiraciones rápidas y cortas.
Geçen sefer üstünkörü yapmıştım ancak en kısa zamanda tekrar yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Acabo de dejarlo caer disimuladamente porque creo que es algo que deberíamos empezar a hacer muy pronto.
En kısa zamanda bunu telafi etmeliyiz.
Que tenemos que volver a encarrilarnos.
Olayın kısa versiyonu bir prenses olduğumu her zaman bilmiyordum.
- Bueno, la versión corta es... No siempre supe que era una princesa.
Ders için sessiz bir kısa film çekiyoruz da fazla film rulomuz yok.
Estamos haciendo este corto mudo para clase, y no tenemos toneladas de película.
Pazarlık yaptığımızı onaylamak için bana bir kısa mesaj çakarsın.
Oye, envíame un mensaje confirmando que he intentado regatear contigo.
Vernon, kısa gagalı baştankara!
Vernon, Es un mito de los arbustos.
- Kısa gagalı baştankara!
Un mito de los arbustos.
Kısa gagalı baştankara bu.
Es el mito de los arbustos.
Sanki bir romanın olay örgüsünü unutmuşum da birdenbire hikâyede önemli yer tuttuğu belli kısa boylu, dağınık bir kadın belirivermiş gibi.
Es como si hubiera perdido el hilo de una novela, y de pronto, ahí está esta mujer bajita y desordenada, la cual, claramente, es importante para la historia.
- Sonra Adam'la Grace'in başına gelen şey durup da hayatın aslında ne kadar da kısa olduğunu düşünmemi sağladı.
- Y entonces, lo qué sucedió con Adam y Grace, simplemente me hizo parar y pensar... lo malditamente corta que es la vida.
Mümkün olduğunca en kısa zamanda ara. Benim için en önemli şey bu şu an.
Tan pronto como sea posible, es la cuestión de llamarte ahora.
Zira süre olarak kısa lakin içi fazlasıyla dolu olan hayatımda ilk defa bir amacım vardı.
Porque por primera vez, en mi breve pero muy larga vida, tenía un propósito.
Baş komiser Jaffe ile kısa bir görüşme yapma fırsatım oldu ve kendisi ölümlerin çete ilişkili olduğunu belirtti.
He hablado brevemente con el Superintendente Jaffe, quien dijo que esto está claramente relacionada con pandillas.
En kısa sürede hayata geçirilmesine karar verildi.
Es una orden con efecto inmediato.
Bence, bu sefer çalışacağım Kısa filmimde.
Creo que esta vez trabajare en mi corto. - Corto.
En kısa sürede parayı getireceğim.
Te daré el dinero en cuanto pueda.
Şu anda, sadece mükemmel kısa bir açıklama, yani haberlerin vereceği kısa açıklama.
Gracias, Jake.
Hayatımda ilk kez faturaları bu kadar kısa sürede hallettim.
Durante todo el tiempo que estuve trabajando, no me preocupé por lo que Tara estaba haciendo con... él, lo que significa que por primera vez en mi vida, terminé la conciliación de gastos en tiempo récord.