English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ S ] / Saçmalıyor

Saçmalıyor tradutor Espanhol

864 parallel translation
- Stacey, babam dedi ki... - O hep saçmalıyor zaten.
- Stacey, papá dijo que...
Yardımcım saçmalıyor, güverte altında bilinmeyen bir yolcunun olduğunu iddia ediyor.
Un oficial alucina, dice que un pasajero desconocido está bajo cubierta.
Dostumuz ne saçmalıyor?
¿ Qué farfulla ese tipo?
Saçmalıyor.
Bromea.
Saçmalıyor, yalan söylüyor, öldürmekle ilgili şakalar yapıyorsun.
No bromeo con esas cosas.
Kim saçmalıyor, bir düşün bakalım!
También es responsabilidad tuya.
Neler saçmalıyor böyle?
¿ A causa de qué viene todo esto?
Radyodaki neler saçmalıyor?
¿ De qué hablan estos de la radio?
- Saçmalıyor.
- Está hablando estupideces.
Virginie saçmalıyor!
Esa Virginie es tonta...
Şimdi de saçmalıyor muyum?
¿ Ahora soy tonto?
Saçmalıyor!
¡ Es un idiota!
Hem saçmalıyor hem de yalan söylüyor.
Está balbuceando y mintiendo.
Küçük ressam saçmalıyor galiba!
El pintorcito hablando basura.
- Saçmalıyor işte
- ¿ No lo sabe?
- Saçmalıyor işte!
- Boludeces.
Bu ne saçmalıyor?
¿ Qué diablos dice?
Saçmalıyor Lara.
Es despreciable, Lara.
Saçmalıyor.
Despreciable.
Şimdi de o mu saçmalıyor, ha?
¿ Ahora el es un idiota?
- Sadece saçmalıyor.
- ¿ Qué tonterías esta contando?
Saçmalıyor.
¡ Balbucean!
Bubber saçmalıyor.
Bubber está enfadado.
Bubber saçmalıyor çünkü geçen gece havai fişekleri patlatıldı.
Bubber está enfadado porque tiraron todos sus fuegos artificiales anoche.
- Saçmalıyor muyum? - Hayır saçmalamıyorsun.
- ¿ Soy ridícula?
Saçmalıyor, değil mi Jonathan?
No te parece lamentable, Jonathan?
Bunu kaydederek o şeyi boşa harcıyorsun. Çünkü saçmalıyor sadece.
Escuchad, estáis malgastando esa cosa en esto, porque son locuras.
- Boş ver. Saçmalıyor işte.
- No le haga caso. habla cosas sin sentido.
- Saçmalıyor yine.
- ¡ Habla cosas sin sentido, ya sabe!
Bütün bu saçmalığa inanıyor musun?
¿ De verdad te crees esas chorradas?
Bu yüzleri değiştirme saçmalığına inanıyor musun?
¿ Cree esa tontería de la sustitución de caras?
- Saçmalık. Bir sürü şey bizi acıtıyor ama yine de onları yapmaya devam ediyoruz.
- Tonterías, hay tantas cosas que nos perjudican y sin embargo seguimos haciéndolas.
Bu saçmalığı uyduruyorum ve sonra gerçek çıkıyor.
Pensar que he montado esta comedia y era verdad.
Daha önce sadece romantik bir saçmalıktı ama şimdi sanki bütün samimiyetiyle içimde çalıyor sanki yüreğimin atışı davula eşlik ediyor.
Antes era sólo romántica, sólo una tontería. Pero ahora resuena dentro de mí, verdadera y honesta... como si mi corazón tocara el tambor.
Saçmalık. Bize bir şey söylemeye çalışıyor.
Tonterías, intenta decirnos algo.
Kalmak isterdim ama bu saçmalık iştahımı kapatıyor. Kusuruma bakmayın.
Lo siento, pero esta comida italiana me ha estropeado la digestión.
Altın yüksüğü dokuzuncu kattan aldığı saçmalığını anlatıyor.
- Pues de eso se trata. Ella tiene la tonta historia de haber comprado un dedal de oro... en el noveno piso.
Bütün bu saçmalıklarına rağmen okulda sıkı çalışıyor.
Incluso con sus tonterías, trabaja muy duro en la escuela.
Dinle Pedrucho, bu saçmalıkların bana sıkıntı yaratıyor.
Mira, Pedrucho, tus tonterías me están creando problemas.
Saçmalık! Canım karıcığım! Yaşıyor!
¡ Absurdina, esposa mía!
- Saçmalıkla canımı sıkıyor, dert değil.
- Me molesta.
- Bunlar ne saçmalıyor böyle? - Kısacası sizinle yatmak istiyoruz.
Quisiéramos dormir con Vds.
Saçmalık belki ama evde artık erkek olmasa bile varmış gibi geliyor bana. Anlıyor musunuz? Evet.
Es idiota, porque no hay hombres casa, pero me gusta tener la impresión de que si. ¿ Me comprende?
Hakikaten zavallı çocuğun çarmıha gerili olduğu düşüncesi gözlerimi yaşartıyor,... bundan başkalarına bahsedince saçmalığın daniskası haline gelse bile.
En realidad, se me arrasan los ojos en lágrimas pensando en ese pobre chico crucificado, aunque al contarla es una historia un poco ridícula.
Müşteri Bay Eric Praline Cardiff Arms Park'taki bu büyük olayın ihtişamı ve hatta saçmalığı karşısında afallıyor.
El Sr. Praline, que está maravillado por lo absurdo del acontecimiento... se ha quedado desconcertado.
- Bu saçmalığa inanıyor musun?
- ¿ Crees en esas tonterías?
Antonelli'yi al, tüm bu askerlik saçmalığına bayılıyor.
Envía a Antonelli, a él le gustan esas estupideces militares.
Bu saçmalıklara sen inanıyor musun?
¿ Te crees todas esas gilipolleces?
Ama oradaki adamlar sonunda, hikayenin sadece bir saçmalık olduğunu itiraf edecek kadar terbiyleri vardı. Beni anlıyor musun?
Pero al menos tenían la decencia de admitir que eran una basura.
Oh, bu saçmalığa inanıyor olamazsınız.
- La subyugación de la mente. - Eso son tonterías.
Gerçekten bu saçmalıklara inanıyor musun?
¡ No me jodas! ¿ Crees en toda esa mierda?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]