Sinirli tradutor Espanhol
4,131 parallel translation
Neden sinirli olduğunu anlıyorum ama biraz uzaklaşıp büyük resmi görmen gerekiyor.
Entiendo por qué estás enfadado, pero necesito que pares y tengas una visión global.
Ayrıca sinirli bir çiftçi ile bir polis şefimiz de var.
Y luego está el granjero enojado y el jefe de policía.
- Hala sinirli gibi.
- Maldición, sigue ahí.
Sinirli bir striptizci olmayı bıraktığında bir şeyleri gerçekten değiştirdin.
Realmente cambiaron las cosas cuando dejaste de ser una stripper enojada.
Bayağı sinirli miydi?
¿ Está muy disgustado?
Warwick'in sinirli olduğunu biliyordum ama bana karşı bir ordu oluşturacağını hiç düşünmemiştim.
Sabía que Warwick estaba enfadado... ¡ pero nunca pensé que levantaría su propio ejército en mi contra!
Ah, bilmiyorum, küstah bir kayınpederim zalim bir eşim, sinirli ve mutsuz olmam ikisi de çok tanıdık - hepsi bana işimde gibi hissettiriyor.
No sé, tengo un suegro condescendiente, una arpía de esposa, un sentido familiar de estar frustado e infeliz que todo parece como negocios como siempre para mí.
Alçak sesle ama sinirli bir şekilde onunla konuşmaya başladı.
Vi que estaba molesta e intentaba alejarlo.
- Hala sinirli olabilir.
- Aún podría estar enojada.
- Danny Castellano'nun sinirli, terli, duygusuz bebeğinizin biyolojik babası olmasını gerçekten istiyor musunuz?
¿ Realmente quieren que Daniel Castellano sea el padre biológico de un bebé enojado, sudoroso y emocionalmente necesitado?
Bay K, sana sinirli değilim.
- Alto. Sr. K, ni siquiera estoy enojado con usted.
Sinirli biridir, ama böyle bir şey yapmaz.
Tiene temperamento, pero él no haría eso.
Artık her şey geride kaldığına göre Seok ve adamları Lee ve Jung çok fazla sinirli ve hırslıydılar.
Ahora que afortunadamente todo ha quedado atrás, diré que Seok y sus hombres, Jeong Cheong y Jung-Gu, tenían una actitud demasiado altiva.
Burada sinirli olabilecek tek kişi benim!
¡ Oye! ¡ Yo soy la única que tiene permitido estar enojada!
Galiba göz yaşlarıyla sinirli suçlamalarla ve hayal kırıklığının tiz çığlığıyla yüzleşmekten başka çaremiz yok.
Supongo que no queda otra opción que enfrentar los llantos iracundas acusaciones y los agudos quejidos de desesperación.
- Sinirli değilim.
No estoy enfadada.
Bir adam yeteri kadar seks yapmazsa sinirli ve savaşlardaki adamlara benzerler.
Bueno, solo pienso en los demás. Sabes, cuando los hombres en una sociedad no consiguen suficiente sexo, pueden volverse personas desagradables y beligerantes.
Dört yıldır aynı şarkıları söylüyor, Wade'le ayrıldıkları günkü kadar ona sinirli.
Lleva cuatro años cantando las mismas canciones, y está tan enfadada como el día en que Wade y ella rompieron.
Sinirli görünüyorsam üzgünüm, sinirli değilim.
Siento si parecía enfadada, no lo estoy.
Ben hiç sinirli değilim.
No estoy enfadada.
Sinirli olmamın nedeni, Zoe Hart olmayan bir kadınla, barı terk etmen.
No, estoy enfadado porque te fuiste del bar con una mujer que no era Zoe Hart.
Çok sinirli durumda.
Ahora no. Está demasiado alterado.
Eskiden sinirli yaşlı adam Ed'din. Şimdi ise yaşlı adam Ed'sin.
Antes eras "Ed, el viejo iracundo" y ahora eres "Ed, el viejo".
Şu an alabildiğine sinirli ve tuhaf... kuş!
Ahora estoy nervioso y raro y... ¡ un pájaro!
İyi akşamlar bayan. Konuşabileceğim daha az sinirli biri var mı?
Buenas tardes, señorita. ¿ Hay alguien menos agresivo con quien podría hablar?
- Dışarı. Sanırım Lana, Sterling onun damarına bastığı için sinirli.
¡ Fuera! Seguro que Lana está cabreada porque Sterling la saca de sus casillas.
Sinirli olduğunu düşünüp kafanı karıştırdıysan...
Bueno, si estabas "confusa y al borde del cabreo" antes...
Normalde böyle salakça bir laf beni gerçekten sinirlendirirdi. Ama gördüğünüz gibi ben sinirli değilim, tamam mı?
Mira, normalmente, un listillo así me enfadaría mucho, pero como ves, no estoy enfadado, ¿ cierto?
O muydu sinirli hâli?
Eso estaba enojado?
Sinirli olduğunu nereden anladın?
Entonces ¿ cómo sabes él estaba enojado?
Kendi itibarını kazanmak için emeklerimi mahvetmeye çalışan sinirli bir rakibim olduğunu düşünmeye başlıyorum.
Empiezo a pensar que tengo a un competidor frustrado trabajando para estropear mis esfuerzos y conseguir el reconocimiento.
Sorgulamadan sonra, Yolanda, gruba girdiğinden beri tüm oksijeni tüketen ve senin, zapt etmekte güçlük çektiğin birine karşı sinirli olduğunu itiraf etti.
Bajo interrogatorio, Yolanda admitió que estaba molesta por su incapacidad para contener a cierta persona la cual ha tomado todo el oxigeno desde que se unió al grupo.
- O hâlâ biraz sinirli.
- Él aún está al borde.
- Sinirli falan değilim ben.
Yo no tengo mal genio.
- Hayır ama çok sinirli gibiydiler.
- No, pero parecían cabreados.
Senin kadar sinirli ve biraz intikam arayan üç kişiyi bulmak için harika bir yer.
Buen sitio para encontrarse a otros tres tipos igual de molestos que tú, buscando una pequeña venganza.
O adamın New York'ta boynu kırıldı ve bu adam asil bir şekilde sinirli.
Le quebraron el cuello en Nueva York y está absolutamente enfadado.
Beti benzi atmış, sinirli bir şey mi?
¿ Es horrible? ¿ Pálido? ¿ Enfadado?
- O biraz sinirli, değil mi?
- Él tiene mucho carácter, ¿ no?
Daha fazla sinirli kıza değil.
Basta de novias enfadadas.
Bana sinirli bir öğretmen gibi mi bakıyor?
¿ Me está mirando como una profesora enfadada?
Evet. Sinirli dekanlar, çılgın öğrenci birlikleri nerede? Kanguru nerede, Tanrı aşkına?
¿ Dónde está el decano estirado y los alocados de la fraternidad y... por el amor de Dios, dónde está el canguro?
Sinirli olduğun çok açık.
Muy bien, Cam, Cam, obviamente estás alterado.
Biraz sinirli ama kötü birisi değil.
Bueno, tiene su temperamento, pero no es un sujeto malo.
- Bir şeye sinirli olduğu belli.
- Está nervioso por algo.
Üzgün mü, sinirli mi? Hayır.
¿ Nerviosa, molesta?
Benim istediğim fırsatı yakaladığın için sinirli değildim.
No estaba enfadado porque tuvieras una oportunidad que yo quería.
- Sinirli.
- Molesto.
Biri oldukça sinirli.
Alguien está bastante enojado.
- Sinirli mi?
¿ Está asustado?
- Sinirli miydi?
¿ Se enojó?