English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ S ] / Sıcak su

Sıcak su tradutor Espanhol

2,379 parallel translation
Divya şu torbayı almanı istiyorum. Sıcak suya sok.
Divya, quiero que tomes esa bolsa y la sumerjas en agua caliente.
Sıcak su biraz sakat.
um, arenas movedizas, un poco incorrecto
geniş sıcak su yolları hortumlar için mükemmel bir ortamdır.
Las grandes extensiones de aguas templadas son un entorno perfecto para los ciclones
Sıcak su torbası al, yatağa gir.
Métete en la cama con una bolsa de agua caliente.
Bana sıcak su ve bir şişe bitkisel yağ getirin.
Necesito agua caliente y una botella de aceite!
Belki bana bir kazan sıcak su kaynatabilirsin.
Quizá me podrías preparar un jarro con agua caliente.
Sıcak su istemiştim, solucanlı su değil.
Quería agua caliente, no agua con gusanos. ( N.T. juego de palabras )
Hiç sıcak su yoktu.
No tengo agua caliente.
Biraz sıcak su yudumlayalım sonra diğer dükkanı deneriz.
Bebamos agua caliente e intentemos en otra tienda.
Sıcak su torbası yerine şöyle yapsak!
¡ En lugar de la bolsa de agua caliente!
Sıcak su torbasını getir!
¡ Bolsa de agua caliente!
Kocanın sıcak su torbasını değiştirmekten de mi acizsin?
¿ Ni siquiera puedes cambiar la bolsa de agua caliente de tu esposo?
Bu yerden çıkan sıcak suyun etrafındaki daha soğuk deniz suyuyla karıştığı ışıldayan su ve baloncuklarla birlikte bu hidrotermal etkinliğin bir kanıtı.
Este efecto del agua "nebulosa" se produce porque el agua caliente que sale del fondo se mezcla con el agua marina fría que la rodea y eso evidencia la actividad hidrotermal, acompañada de todas las burbujas.
Bu sıcak su 90 santigrat derecenin üzerinde.
Este agua caliente está a más de 90 oc.
Sıcak su küvetiniz olduğunu fark ettim.
Entonces, noté que tenía un jacuzzi.
Yegane dostu yatağını şimdiye kadar sıcak tutan sıcak su torbasıydı.
La única compañía que había tenido Max en su cama... Era su botella de aguardiente.
Kıpırdama yoksa sıcak suyu suratına dökerim.
Dejar de moverse ol se vierta este en su cara.
Yüzeydeki sıcak su ile, derindeki soğuk su arasındaki tepkime lazerlere güç veriyor.
Usa la reacción entre el agua caliente superficial y el agua fría profunda para cargar los láseres.
Bana biraz sıcak su kalsın. Tamam.
No uses toda el agua caliente.
- Ama sıcak su çalışmıyor
-... ¡ y no hay agua caliente!
305'e yeni taşındık.Sıcak su çalışmıyor
Acabamos de mudarnos a la 305. No sale agua caliente.
Sıcak su yok.
No sale "agua" caliente.
Sıcak su çalışmıyor.
No funciona el agua caliente.
305'te sıcak su çalışmıyor
En la 305, donde no sale agua caliente.
Sıcak su da sorun yok.
El agua caliente funciona.
Bakın, resimde kafasına saplanmış bir bıçak çizilmiş bu ürkütücü resim, dört yıl sonranın korkunç öngörüsü oldu.
Se la ve en la foto con un cuchillo dibujado clavado en su cabeza, en un macabro cuadro que, en cuatro años, se revelaría inquietantemente profético.
İşte en uğursuz, en korkunç saati gecenin, bu saatte açılır mezarları ölülerin, cehennemin soluğu imdi sarar dünyayı, sıcak sıcak kan içebilirim bu saatte, öyle korkunç şeyler yapabilirim ki,
Es la hora embrujada de la noche, cuando los cementerios despiertan y el mismo infierno exhala su infección a este mundo. Ahora podría beber sangre cálida, y cometería atrocidades tales que el día se estremecería al verlas.
Sıcak nokta, Kileuea'yı deniz tabanından 10 km yükseklikte dünyanın en yüksek dağı haline getirmiştir.
El punto caliente ha convertido a Kilauea en la montaña más alta del mundo, 9.000 metros desde su base en el fondo marino.
Su sıcak.
El agua está tibia.
Yazık adama, iş için evden gidiyor karısının kendisine aşık olduğunu sanıyor sonra sen gelip adamın yatağında karısına çakıyorsun.
Bueno, el pobre tipo, se va de viaje de negocios. Cree que su esposa lo ama y allí estás tú en su cama, jodiéndolo.
Fakat simülasyonda, bunun ekonomik büyümelerini etkileyeceğini... düşündüklerinden, bir antlaşma imzalamaya sıcak bakmıyorlar.
Pero en la simulación, no están dispuestos a aceptar un tratado que sienten que limita su crecimiento económico.
Bu sıcak anlarda Eddie kendine basit bir soruyu sormadı... Kim onunu suçlu zekasından şüphe duyabilirdi?
¿ Quién dudaría de su mente culpable?
"Richard Castle, son romanı Sıcak Dalgası ve yeni karakteri Nikki Heat için esin kaynağını, New York'un en iyi..." Bu harika, değil mi?
- "Richard Castle obtiene inspiración para su novela, Ola de calor, y su nuevo personaje, Nikki Heat de la policía de Nueva York." Eso está muy bien, ¿ cierto?
Bir dakikaya yakın süre göğüslerini hissederek teninin, saçlarının kokusunu koklayarak ağladım neredeyse ve bu sırada benim ufaklık o yumuşacık kukuya çivi çakıyordu.
Habrá pasado un minuto o más llorando así, sintiendo el roce de sus tetas, sintiendo el olor, el olor de sus cabellos ; mi polla contra su vientre mórbido que frotaba...
Sıcak kakaonuzu getirdim.
Tengo su chocolate caliente.
Onların evine gidiyoruz ve sonra altımız birden sıcak küvete giriyoruz.
Y, fuimos a su casa y los seis terminamos en un jacuzzi.
Tamam ama şu anda ikimizin işi birbiriyle çakışıyor.
Esta vez tu trabajo y el mío están en conflicto.
Kalın kürkleri öyle bir yalıtım sağlıyor ki sıcak kalmak için çok küçük miktarda enerjiye ihtiyaç duyarlar.
Su grueso pelaje les aísla tanto del frío que necesitan poca energía para mantener el calor.
Rahatsız edici derecede soğuk görünüyor. Ancak su, donma noktasına yakın olsa bile havadan 50 derece daha sıcak olabiliyor.
Parece desagradablemente fría pero el agua en el punto de congelación puede estar 50 grados más caliente que el aire.
Yeni oluşan hava sıcak ve nemli, ve sıcak hava yükselmeye başladığında, etrafındaki hava dönerek onun yerini alır.
El nuevo aire se convierte en cálido y húmedo. Así que mientras el aire cálido continúa aumentando, el aire circundante tiene que arremolinarse dentro y tomar su lugar,
Uçağı Roxborough su havzasına burun üstü çakılmış.
El Mustang cayó en picado en el embalse de Roxborough.
Bu onun, blöfümüzü gördüğü kartı bu tüm kurbanlarına bıraktığı şey ve hala sıcak.
Esta es su marca, es lo que deja en todas sus víctimas. Y todavía está caliente.
Jeff Dunham bu muhteşem insanlar senin bir top vanilyalı dondurma olan programının üstüne çikolatalı sıcak komedi sosu döktü.
Jeff Dunham, esas bellas personas han volcado su postre de comedia casero en tu acto de vainilla.
Dişinin kokusuna ilk tepki verecek erkekler, kuşkusuz en sıcak olanlar.
Los machos más tibios serán inevitablemente los primeros en reaccionar a su aroma.
Sıcak hava akımları ile yükselirken kemiği de vücuduna paralel bir şekilde tutarak hava direncini azaltıyor ve kısa sürede ideal yüksekliğe ulaşıyorlar.
Planear sobre corrientes de aire térmicas llevar el hueso paralelo a su cuerpo para minimizar la fricción y pronto alcanzar la altura perfecta.
Kuyruğunu sıcak kanla ısıtıyor ve yılana gözdağı vermek için sallıyor.
Calienta su cola con sangre tibia, agitándola hacia la serpiente como amenaza.
Sarhoş kaba davranışlarınızla küçük hanımı bıktırmış olmayabilirsiniz ama bu sıcak tavrınızla beni bıktırdınız.
Tal vez no haya molestado a la señorita con su comportamiento grosero y ebrio pero a mí, sí.
Londra'ya gelişi cinayetlerin başlamasıyla, gidişiyse aniden sona ermeleriyle çakışıyor.
Su llegada a Londres coincidió con el comienzo de las muertes y su partida con su abrupto final.
Tüm hayatım odamda geçiyor, Aidan. Aynı şekilde Corey'ninki ve dünyanın dört bir yanından kendilerine sıcak bir yuva bulamayan diğer insanlarınki de.
El mundo de mi habitación y el de la de Corey... y en la de cualquiera que esté buscando algo o a alguien que no encuentran en su hogar.
Bu su sıcak!
¡ Está caliente!
Pekala, tamam, çok iyi. Şu ana kadar sıcak bir battaniye gibiydi.
Hasta ahora, es un osito de peluche.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]