English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Y ] / Yaptılar

Yaptılar tradutor Espanhol

9,614 parallel translation
Bana bu işareti yaptılar çünkü, toplum içinde beni küçük düşürmek istediler.
Querían que yo supiera que cada vez que ellos lo deseen, pueden subir mi camisa y satanizarme.
- Sana ne yaptılar?
¿ Qué te han hecho?
- Yüzüme bak, ne yaptılar sana?
Mírame. ¿ Qué te han hecho?
- Bana bir şey yaptılar.
- ¿ Estás herida? - Me hicieron algo.
- İçimden yumurtalar aldılar onları bebek yaptılar ve dondurulmuş tüpe koydular.
- Me sacaron óvulos de dentro, los convirtieron en bebés, y los metieron congelados en el tanque.
Onu gerçek bir çocuk yaptılar.
Ellas lo hicieron real.
Onu gerçek bir çocuk yaptılar.
Lo hicieron real.
Ailen kötü bir şey yaptılar ve Özür dilediler.
Tus padres hicieron algo mal. Se han disculpado.
Ne yaptılar, göbeğini mi kaşıdılar?
¿ Te rascaron la panza?
İyi şeyler de yaptılar. Kendilerini kahraman yaptılar.
Convirtiéndose en héroes.
O zamanki tıpta bilinen tüm testleri yaptılar ama bir şey bulamadılar.
Le hicieron todos los análisis que existían en esa época, pero no detectaron nada.
Hakları o yıl onlara sattım ve hemen ilk boruyolunu yaptılar.
Esto es ficción. Les vendí los derechos ese año, y construyeron el primer oleoducto de inmediato.
Kaçak çalıştıkları için onlara ne yaptılar biliyor musunuz?
Ya sabes lo que hacen ellos, porque son todos ilegales?
Hayatımı tanrının iradesine döndürene kadar yaptılarıma rağmen kendimi kabullenemedim.
Solo cuando le entregué mi vida a Dios, pude aceptarme a mí misma... A pesar de lo que hice.
Bu adamlar beni kaçırdı, boynuma bir iğne yaptılar ve burada uyandım.
Y estos hombres me cogieron, me pincharon en el cuello con una jeringuilla, y me desperté aquí.
Bunlar Hessler ve Savino. İşimizi bizim yerimize yaptılar çünkü mihver güç kalmadı.
Quienes creo que acaban de hacer nuestro trabajo, porque nos hemos quedado sin países Potencias del Eje.
Ama Ronnie'yle Amber kibar Phil'i hak etmiyor. Kadınıma yamuk yaptılar.
Pero Ronnie y Amber no se merecen al buen Phil.
Onlar, beni ilk yenileme yaptılar.
Hicieron la primera iteración de mí.
Bizi yok etmek için bir virüs yaptılar.
Hacen un virus para destruirnos.
Ne yaptılar?
¿ Qué han hecho?
- Bu gençler ne yaptılar?
¿ Qué han hecho estos jóvenes?
- Sana içeride ne yaptılar böyle?
¿ Qué hicieron para usted allí?
Bunu yaptılar mı?
! ¿ Han hecho eso?
- O halde dün gece niye tekrar patlama yaptılar?
- ¿ Por qué hubo explosiones anoche?
Yani, bu koğuşu sadece benim için yaptılar yani sen de karşı kapıya geçebilirsin ve, ve böylece tüm gece konuşabiliriz.
Construyeron esta parte para mí, así que podrías dormir al lado, y... podríamos conversar en la noche.
Canım sana ne yaptılar böyle?
Querido, ¿ qué le hicieron?
Ona bunu yaptılarsa, suçlu bulunduğunda Amerikalıların sana neler yapacağını düşün.
Si le hicieron eso a ella, solo imagina lo que los americanos van a hacerte a ti cuando seas extraditado.
Pekçok zalimlikler yaptılar.
Han cometido atrocidades.
Bence bunu bilerek yaptılar.
Creo que se lo hicieron ellos mismos.
Soy isimlerini Galavan yaptılar.
Cambiaron su nombre a Galavan.
Bridgit'e köle muamelesi yaptılar resmen. Duvara zincirlediler.
Trataron a Bridgit como a una esclava, la encadenaron a la pared.
Hâlâ bizimle birlikte geride kalan milyonlarca Eva Smith ve John Smith var. Hayatları, umutları, korkuları acıları ve mutlu olma şansları bizim hayatlarımızla düşüncelerimizle, söylediklerimizle ve yaptıklarımızla iç içe olan insanlar.
Hay millones y millones de Eva Smiths y John Smiths... todavía entre nosotros, con sus vidas y esperanzas y miedos, su sufrimiento y posibilidad de felicidad... todos entrelazados con nuestras vidas, y lo que pensamos,
Eyalet Savcısı iken yaptıkları, vali iken şu an yapıyor oldukları,... seçmenlerin bana yönelik algıları hakkında bilgi veriyor.
Lo que hizo como fiscal del estado, lo que está haciendo ahora como gobernador, informa la percepción de mí de los votantes.
Am bu ihtiyaç kendi rızası ile yönetilenlerin bilgilendirilmesiyle olur tıpkı Kurucu Baba'ların Amerika'ya yaptıkları gibi.
Pero esa necesidad está ahora realmente informada por el consentimiento de los gobernados justo como los fundadores de Estados Unidos lo quisieron.
Yok, her zamanki gibi Raymond Haçlıların başındaydı ben de birkaç sağlam dörtnal hamlesi yaptım.
No, lo normal, Raymond fue el rey del croisé y yo entré con unos buenos raddoppios.
- Nereye iniş yaptılar?
¿ A dónde aterrizaron?
Kendi kıyılarımız dışında İngitere adına, diğer takımların yaptığından daha iyisini yaptık.
Ya sabes, habíamos hecho mejor que ningún otro equipo había hecho nunca, para Inglaterra, además de en nuestras propias costas.
Tanıdıkları ödeme yaptı ve serbest bıraktılar
Su gente pagó, y le dejaron irse. ¿ Cuánto piden?
Ne olduysa SDS'i suçladılar ve kartel de misilleme yaptı.
Como sea, culparon al SDS y el cártel tomó represalias.
Diğer kiracılar senin böyle bir şey yaptığını görünce " Bu ne ya?
Si los demás inquilinos ven que te vas de rositas de algo así, empezarán a pensar, " ¡ Vaya, qué demonios!
Bayan verma... kapalı kapılar ardında kızıma ne yaptı da kızımı karaktersiz olarak adlandırmaya çalışıyorsun?
Lo que Niyaz le hizo a mi hija tras puertas cerradas.. .. usted acaba de hacerle eso a mi hija abiertamente.
Bütün gece kendimden nefret ederek nerede yanlış yaptığımı ve nasıl bu noktaya geldiğimizi düşündüm..... şimdi fark ettim ki, o tamamen ben değildim yaptığım her şey Langston'lar içindi hayatımı onlara verdim babam onların yüzünden mahvoldu, insanları öldürmek zorunda kaldı ve karşılığında o ne aldı, ben ne aldım?
Tuve toda la noche para pensar cómo llegué a esto. ¿ Dónde me equivoqué? Para odiarme a mí misma.
- Hayır, kendileri yaptılar ne yaptıklarını bildiklerini sanmıyorum hepsi ahırda zincirliydi dördüncü kez öldürülmeyi bekliyorlardı onları konuşurken duydum merak ediyordum, bu yüzden ahır duvarının arkasından süzülüp onları takip ettim, bacak desteği olan beyaz bir adam perişan olmuştu ve acısını hafifletmek için çabalıyordu zenci arkadaşı ona sadece gitmeyi iste dedi tekrarlayıp duruyordu "sorun yok, sadece gitmeyi iste." ve ben bunun kesinlikle gerekli olduğunu biliyordum bu onun zihninde ifadesizleşir, hiçbir şeyi düşünmez ya da hiç kimseyi ve sadece o zaman adamlar kayboldular.
Ellos mismos se lo hicieron. Ni siquiera creo que supieran lo que estaban haciendo. Todos estaban encadenados contra el granero... a la espera de ser asesinados por cuarta vez.
Dostum, bunu her kim yaptıysa istedikleri savaşsa, kapılarına getiririm.
Oye, tío, quienquiera que haya hecho esto, si están buscando una guerra, me aseguraré de que la encuentren.
Uyarı atışı yaptım ama durmadılar.
Hice un disparo de advertencia, pero no pararon.
Yaptılar.
Sí.
Japonlar, Truva atıyla yaptığımız girişin farkına vardılar ve güvenlik duvarlarını yeniden düzenliyorlar.
Los japoneses han sido alertados de la entrada de nuestro troyano, y están poniendo cortafuegos.
Oleg peçetesini parti şapkası yaptı. Tatlılarınız.
Oleg está usando la servilleta como un gorro de fiesta.
Troy, Güney Afrika'da Johannesburg'da golf oynamak için aşılarını yaptırdı ve pasaportla vize için başvurdu.
Troy consiguió sus lanzamientos, pidió el pasaporte y un visado de visita para jugar al minigolf en Johanesburgo.
Birçok hata yaptım. Bazıları büyük, bazıları küçük hatalar.
He cometido muchos errores, grandes y pequeños.
Sizinle tombala oynayan yaşlılar arasında seçim yaptık.
Era entre ustedes y una fiesta de bingo en el asilo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]