Yaptınız mı tradutor Espanhol
8,656 parallel translation
Herhangi bir temizlik yaptınız mı?
¿ Ud. no practicó ninguna limpieza?
Böyle uzun bir sorgulama yaptınız mı? 7 saat boyunca. 7 aylık bebeğini öldürmekle suçlanan bir adamın sorgulamasında.
Una detención tan larga, 7 horas de interrogatorio, un hombre que se acusa de golpes mortales a una niña de 7 meses, un crimen merecedor de 20 años de prisión.
Onun için de striknin testi yaptınız mı?
¿ Analizaste su sangre para ver si tenía estricnina en su organismo?
Sizi, hayat hikayenizi ve yaptıklarınızı öğrenmeye ihtiyacımız var.
El Tribunal debe saber quién es, de donde viene, su trayectoria.
Bayan Obama için yaptığınız elbise beni resmen büyülemişti. - Eyalet yemeğiydi sanırım...
Estaba completamente impresionada con el vestido que hizo para la Sra. Obama.
Çuç beraber gittiğimiz her yer, beraber gördüğümüz her şey yaptığımız her şeyden sonra "öyle olmamalı" nın bir önemi olduğuna inanıyor musun?
Chu... con todos los lugares en los que hemos estado, todo lo que hemos visto... mierda, todo lo que hicimos... ¿ y aún piensas que el "debería" importa?
Görevini ve neden Yakuza ile anlaşma yaptığını bilmediğimiz müddetçe onun ve Kuzey Koreli patronlarının bir adım gerisinde olacağız.
A menos que sepamos cuál es esa misión... y por qué está tratando con la Yakuza... iremos un paso por detrás de ella y sus jefes de Corea del Norte.
Bana ihtiyacınız olursa ofisimde, üzgün olduğumda yaptığım şeyi yapıyor olacağım.
Si alguien me necesita, estaré en mi oficina... haciendo lo que normalmente hago cuando estoy triste...
Tek yaptığınız, arkamda bırakmayı az çok başardığım şeyleri tekrar tekrar hatırlatmak.
Lo único que hacéis es recordarme algo que se me está dando muy bien dejar atrás.
- Torunuma zarar vereceğimi mi sandınız... sizi korumaya çalıştım benden nefret etmenize şaşmamalı, çünkü daima ikinizden de nefret ettim. - Ne yaptın?
¿ Qué hiciste?
Selam... üzgünüm rahatsız etmek istemedim, benim adım Robin seni tanıyorum... yani kim olduğunu biliyorum demek istedim amcam Langston Mobilya'nın en parlak dönemi boyunca orada muhasebecilik yaptı Richard Burke, o hep Margaret Langston'ın orayı yöneten tek kişi olduğunu söylerdi.
Hola. Lo siento. No quise molestarte.
Yaptığımız şey sadece, çok güçlü ve yüksek enerjili bir rock'n roll müzik yapıyoruz.
Lo que hacemos es... tocar un rock muy poderoso, con mucha energía,
Bu bizim yaptığımız bir salgın ama iyi olanı. Doğru amaçlar için.
Esta es nuestra versión de la plaga, pero una buena, por todas las razones correctas.
Sizin yapamadığınızı yaptım.
He hecho lo que usted no ha podido.
Yaptığınız şey bu mu, saldırıyor muyum diye bakmak mı?
¿ Es eso lo que está haciendo para ver si pierdo los papeles?
Bizim yaptıklarımızı anlayabilecek kadar aklı başında mı bu adamın?
¿ Y crees que es lo suficientemente racional como para que podamos hacerlo?
Bu küçük kasabaya da Colorada'daki bütün küçük kasabalara yaptığınızın aynısını mı yapacaksınız?
¿ Planea hacer lo mismo en esta pequeña ciudad lo que hizo... en todas esas otras pequeñas ciudades de Colorado?
Bu Allah'ın belası dağda ne yaptığımızı bilmeden, kaybolmuş bir şekilde 150, 200, 250 kilo parayı sürükleyerek dolanalım.
Vagaremos sin más por estas jodidas montañas sin saber dónde diablos vamos, perdidos, cargando con 150, 200 o 250 kilos de dinero.
Marilyn iyice tutarsız davranmaya başladı annesinin ona yaptıklarını ve bu yüzden ondan ne kadar korktuğunu mırıldanıyordu.
Bueno, Marilyn decía muchas incoherencias, pero murmuraba que tenía miedo, de lo que su madre le había hecho.
Yaptığımızın aynı zamanda uyanıkça ve stratejik bir hamle olduğunun farkındasın değil mi? Letterman gibi skandaldan önce davranıyoruz.
Entiendes también que lo que hicimos fue la movida mas prudente, ponernos en frente de la polémica, al estilo Letterman.
Size söylüyorum, yemin ederim, ne yaptım sanıyorsanız yanlış adamı yakaladınız.
Te digo, te lo juro, lo que sea que pienses que hice, tienes al tipo equivocado.
Hata yaptığımızı söyleme sakın.
No me digas que han cometido un error.
Onu kaynağımız yapmak için elinden geleni yaptın.
Vamos, vamos, Claire.
En ufak bir iş yaptığınızı görürsek seni de o ikisini de uyuşturucu ve fuhuştan yargılatırım.
Si vemos alguna actividad, voy a llevarle a usted y esos dos a narcóticos con cargos por tráfico.
Kürtaj yaptırdınız mı?
¿ Abortos?
Sanırım kimin yaptığını bulmalıyız.
Bueno, supongo que tenemos que averiguar quién lo hizo.
Haklısın. Yapmam gereken bu. Çünkü bu iyi yaptığımız bir şey.
Tienes razón, eso es lo que debería hacer, por que es lo que se nos da bien.
- Ama bir sorun var. Belki yanlış bakıyorumdur ya da bir hata yaptım. Bir de siz bakar mısınız?
Y además hay algo, que quizás no estoy mirando correctamente, o he cometido un error. ¿ Si pudieras echar un vistazo?
Tao, vefat eden kader dostlarımızın memleketimize yollanması için demiryolu ile çok anlamlı bir pazarlık yaptı.
Tao negoció con el ferrocarril el importante compromiso de retornar los cadáveres de nuestros camaradas caídos a la tierra natal.
Bunu yaptığın için deli derdim sana ama o kızı nasıl gördüğünü anladım.
Bueno, me gustaría decir que estás loco por hacer esto, pero veo lo que significa esa chica.
Başlarda en zorlandığımız şey Dustin'in yaptığını kabullenmek oldu.
Lo más difícil en un principio sólo estaba aceptando los hechos acerca de lo que hizo Dustin.
Ve baskını yaptığımız zaman seni de herkes gibi kelepçeleyeceğiz.
Y cuando entremos, te vamos a esposar... igual que a todos.
Yaptıklarımızın bir bedeli vardır.
Las acciones tienen consecuencias.
Dinleyin, umarım o adamı öldüreni yakalarsınız ve umarım onun hile yaptığını da anlarsınız.
Escuche, espero que atrapen a quien matara a este tío. Y espero que descubra cómo hacía trampas.
Yaptığınız şeye hayranım, efendim. CIA'e soruşturma açıyorsunuz.
Admiro lo que está haciendo, Señora, ordenar una investigación de la CIA.
Ama nasıl birine dönüştüğünü bilmiyorsun bakın vaiz yaptığınız her şey için minnettarım, gerçekten... onunla işim bitti
Conocí a tu madre cuando era una niña... Pero no conoce a la mujer en que se ha convertido. Mire, Predicador, aprecio todo lo que ha hecho.
Hayatta kalmak için, komşularımızın ne yaptığını bilmemiz gerekiyor.
Para sobrevivir, debemos conocer cada paso que nuestros amistosos vecinos están dando.
Scott E ile yaptığımız gibi öğleden sonrasını zaman öldürerek geçirebiliriz.
Pasar una tarde de la forma en que Scott E y yo solíamos hacer.
... dünyayı daha huzurlu bir yer hâline getirmek için yaptığımız şeyleri daha ayrıntılı konuşmak için Başbakan'ı yarın bana katılmak üzere kahvaltıya davet ettim.
... invitado al Primer Ministro a unirse a mi mañana para desayunar y poder discutir con más detalle los esfuerzos que ambos estamos haciendo para asegurar un mundo más pacífico.
Ne yaptığını bulmamız lazım.
Tenemos que volver sobre sus pasos.
Bence Bay Logan'ın tüccarlığı bizim bilimimizle birleşince burada yaptığımız şey mutlu evlilikler yaratmak olacak.
Creo que usando nuestra ciencia y combinándola con el comercio del Sr. Logan, lo que en realidad estamos creando aquí es un matrimonio feliz.
İlk seks yaptığımız Washington Üniversitesi laboratuvarının başka bir versiyonu.
Otra versión del laboratorio donde nos acostamos por primera vez.
Sanırım Bayan Johnson'la zamanında Washington Üniversitesi'ndeki laboratuvarımızda ve şimdiki kliniğimizde öncü ruhun fitilini ateşleyip yaptığımızın aynı şey olduğunu söylersem abartmış olmam.
Creo que no es aventurado afirmar que, en los laboratorios de esta Universidad y ahora en nuestra propia clínica privada, la Sra. Johnson y yo hemos recogido el testigo de aquel espíritu pionero.
Yaptığımız işin, yaptığım işin çalışma anlayışının bilime nasıl bir katkı sağlayacağını anlayabilecek yeterliliktesin.
Pudiste hacerte una idea del trabajo, de qué tipo de contribución a la ciencia estamos haciendo, estoy haciendo.
Eğer kızımız olursa saçını böyle yaptırırız.
Si alguna vez tenemos una hija deberíamos hacerle un peinado como ese.
Evet, öyle sanırsın, değil mi? Yaptığımız çift çalışmalarından başka bir kanıta ihtiyaç duymayacağımızı.
Sí, cabría pensar, cómo no, que todo lo que necesitamos hacer es dejar que el trabajo con esas parejas hable por sí mismo.
Çocuklarımız için yaptığımız şeyler. Ondan başkasının istemeyeceği birkaç hastalıklı küçük sürtük için evlendiğini duydum.
Bueno, ahora está casado, por lo que he oído, con una prostituta enfermiza a la que nadie más querría.
Yaptıklarını yanlarına kar mı bırakacağız?
¿ Vamos a dejar que se salgan con la suya en esto?
Bizim yaptığımız resim değil mi? Neden "Yüzyılın Mahkemesi" diyorlar?
¿ Eso no es... nuestro vandalismo?
Annemle sen sanki mülakat ayarlıymış gibi numara mı yaptınız?
¿ Mamá y tú pretendíais que yo tuviera una entrevista?
Bir kamyon bize çarpıp arabamızı ters çevirdi. Aynadan, kızımın yeni yaptığım saçlarını görebiliyordum. Arabayla birlikte dönüp duruyordu.
Chocamos con un camión, el auto dio tumbos, y vi en el espejo retrovisor cómo las trenzas daban vueltas y vueltas.