English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Y ] / Yolu

Yolu tradutor Espanhol

47,004 parallel translation
Ve şuan ki pazarda paramı geri almamın başka yolu yok.
Y por la forma en que es el mercado, no hay forma que recupere mi dinero.
Tek yolu bu, değil mi?
- Es la única manera, ¿ verdad?
- Bir yolu olmalı...
Tiene que haber una forma de...
55 ballahack yolu
Carretera 55 Ballahack.
Ben gidip başka bir çıkış yolu bulayım.
Voy a buscar otra salida, chicos.
Bunu söylemenin kolay bir yolu yok ama Mac ve ben sadece arkadaş değiliz.
No hay una forma fácil de decirlo, pero Mac y yo no somos solo amigos.
Carlito'nun Yolu'na kafiye bulamadığım gece tanışmıştık.
Sí, nos conocimos la noche que no encontraba rima para Carlito's Way.
Yolu görüyor musun?
¿ Ya ves la calle?
Earl yolu gösterecek.
Earl te guiará.
Kovboyları Chisholm Yolu boyunca taşıdılar. Tetonlarda dağcıları... Ve Doğu Yakası'ndan, Batı'ya yerleşimcileri.
Llevaban a los vaqueros a lejanos senderos, caminando por todo el desierto, al igual a colonos de la la costa este al oeste.
Sen hareket et. Yolu kapayan sensin.
Tú eres el que no me dejas pasar.
Gittiğin yolu görüyorum :
Veo el camino que estás tomando :
Bu tahkim yolu Mac'in fikriydi.
Lo del abogado fue idea de Mac. - Que pague él.
- Gitme yolu, gitme yolu!
¡ Así se hace, así se hace!
Burada birini bulmanın tek yolu, Bir helikopterle
La única manera de que encuentres a alguien aquí, es con un helicóptero.
Elimizde bir rehberimiz yok, geri dönmenin bir yolu yok. Kaybolduk.
No tenemos guía, no tenemos forma de volver. ¡ Estamos perdidos!
Özne, Richmond Yolu'ndaki Clayton Hırdavat'ta yarı zamanlı çalışıyor.
"La sujeto trabaja en la ferretería Clayton's, en la calle Richmond".
Yolu bilmesi bile gerekmiyordu.
Ni siquiera necesitaba de indicaciones.
Hayır! Bunu yapmanın kolay bir yolu yok.
No hay manera fácil de hacer esto.
Ama onu gerçekten korumanın tek yolu bu.
Pero este es el único modo de protegerla verdaderamente.
Savaşı bitirmenin tek yolu...
La única manera de poner fin a la guerra...
Tuvalete giderken yolu şaşırmış.
Se perdió buscando el baño.
Savaşı durdurmanın en etkili yolu bu.
Es la mejor manera de detener esta guerra.
Şirkete açtığınız bütün davaları çekmeniz için sizle, hava yolu arasında dostça bir anlaşma.
Es un acuerdo amistoso... entre usted y la aerolínea en la que está de acuerdo... retirar todos los reclamos y demandas de la empresa.
Glacier Yolu.
La carretera del Glaciar.
Bu canavarın peşinden gidip yenebilmemizin tek bir yolu var,
Sólo hay un camino para nosotros para poder detener la fuerza destructiva de nuestro enemigo..
-, ama, bunun yolu,
- O simplemente dispárale.
Yolu biliyorum.
Conozco el camino.
Get-down'ın caz, blues, rock'n'roll veya Meat Loaf gibi olmasının tek yolu...
La única forma de que el get down sea como el jazz, el blues, el rock... -... Meat Loaf o...
Beyler, Cipher'ı bulmanın en hızlı yolu Toretto'dan geçiyor.
La forma más rápida de encontrarla es a través de Toretto.
Körfezden çıkan en kestirme yolu bulun.
La ruta más rápida fuera de la bahía.
Toretto onlara yolu açtı.
Toretto les despejó el camino.
Yolu aç.
Muévete, maldita sea.
Yolu bildiğine göre sen sür.
Usted sabe a dónde vamos. Usted conduce.
Sanki bir seks yolu var ve ben de otostop çekip önüme gelen bütün seks arabalarına biniyorum.
En ese camino sexual, tengo el pulgar hacia afuera esperando a subirme a uno de los autos del sexo.
Ibbotson adında bir çiftçi Aziz Meryem Kilisesi papazına itiraf ettiğine göre Greyhound yolu Hendon'da şeytanın hayatına girmesine izin vermiş.
Un granjero llamado Ibbotson, confesó al sacerdote en la iglesia de St. Mary, Greyhound Road, en Hendon, que había permitido entrar al demonio en su vida.
Ayartılmış bir müteveffa olarak toprağa girmek yerine Ey Ulu Tanrım nehir yolu boyunca yürüyüp...
No será cubierta de tierra como la carne corrupta, sino que será enviada contigo, Señor, a bordo de un amanecer...
... nehir yolu boyunca yürüyüp sanki sevdiği babasıymış gibi gün doğumunda sana uğurlanacak.
Será enviada a bordo de un amanecer a lo largo del río al que amaba como si fuera su padre.
... nehir yolu boyunca yürüyüp gün doğumunda sana uğurlanacak.
A lo largo del río al que amaba como si fuera su padre.
Şu anda bu toprak parçası doğal olarak Çin'le doğrudan bir ticaret yolu imkanı tanıyor.
Dichas tierras ofrecen la posibilidad de una ruta comercial directa con China.
Seni görmek için bir kadın geldi ve yemin ederim onu durdurmanın tek yolu bana verdiğin tabancayı kullanmak olurdu.
Ha venido una mujer y solo podría haberla detenido con la pistola que me diste.
Bunu söylemenin kolay bir yolu yok Ben.
No hay forma sencilla de decirlo, Ben.
Boktan çıkıp doğruluğa uzanan yolu bu kürekle açın.
Usen la pala para salir de la mierda. Y encuentren la verdad.
Dahasını öğrenmek istersen akşam 1682 Greystone Yolu'nda buluşalım.
Si quiere saber más, venga a Greystone Drive 1682 esta noche.
Bana doğru yolu seçmemi sağladı.
Me hizo escoger el sendero de la justicia.
Tek bir çıkış yolu var.
Sólo veo una salida.
Belki de üçümüzün birlikte kalmasının bir yolu vardır.
Puede... que haya una manera de que los tres podamos estar juntos.
- Çıkış yolu yok.
No hay salida.
- Bir şeyi sevmenin tek yolu ona sahip olmak mı?
Oh, ¿ entonces la única manera de que puedas amar a alguien es poseerlo?
Rogers'ın bunu önlemesinin tek yolu, sandığı bulup iade etmek. Sandığı önce biz bulursak, bundan sonra yaşanacakları kontrol edebiliriz.
El único modo de que Rogers lo evite es que encuentre el alijo y lo devuelva, lo que significa que si nosotros lo encontramos primero, podríamos dictar lo que pasa después.
Bunu yapmanın yolu da şöhretlerini aklamak.
- Es nuestra oportunidad para controlar el mensaje que le damos al público.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]