Zorundayiz tradutor Espanhol
110 parallel translation
Bir suerue korkunc seyi izlemek zorundayiz.
Cosas mas peores tendreis que ver.
Bir filo söz konusuysa bunu hemen bilmek zorundayiz.
Si los "japos" estan montando una flota, hemos de saberlo ya.
- Bir tane elde etmek zorundayiz.
- Necesitamos uno, sea como sea.
Hayatlarimizi anlatmak zorundayiz.
Debemos contarles nuestras vidas.
Ama simdi mucizelerin gerçeklerine uyum saglamak zorundayiz.
Pero ahora tenemos que ajustarnos a las realidades de los milagros.
Bir sekilde Cisco'nun anilarina ulasmak zorundayiz.
Tenemos que acceder a la memoria de Cisco de alguna manera.
- Iris'i bulmak zorundayiz.
Tenemos que encontrar a Iris.
Neden biz yasamak zorunda zorundayiz?
¿ Por qué tenemos que vivir?
Ancak bunu yapmak zorundayiz.
Pero debemos prevalecer.
Bizimle çalisacak güçlü insanlar bulmak zorundayiz.
Tenemos que encontrar gente fuerte que trabajaría con nosotros.
Bu seyler tarafindan kontrol ediliyoruz ve onlari durdurmak zorundayiz.
Estas cosas nos están controlando y los tenemos que detener.
Ona elbette gerçegi, bütün gerçegi, yalnizca gerçegi söylemek zorundayiz. Aribau'nun haberini nasil çaldigini da söylemeliyiz.
Claro que tendremos que contarle la verdad, toda la verdad y nada más que la verdad, incluido que robaste la historia de Aribau.
- Zorundayiz!
- Tenemos que hacerlo!
Fransa'dan gitmek zorundayiz.
Tuvimos que irnos de Francia.
Partide her zaman ve her yerde gerçekleri söyemek zorundayiz.
Se debe decir la verdad al partido,... siempre y sobre todas las cosas.
Doğru plani düşünmek zorundayiz... kizi geri getirebilmek için.
Sólo vamos a pensar el plan correcto... para recuperarla.
Gitmek zorundayiz!
Tenemos que hacerlo!
Kutuyu açmak zorundayiz. içinde Eric olsa bile umurumda degil.
No me importa, si Eric está adentro
Provayi hep tekrarlayabiliriz, ama er yada geç... Yapmak zorundayiz.
Podemos practicarlo para siempre, pero tarde o temprano tendremos que hacerlo.
Ideal bi beden yapmak zorundayiz, dunyanin bugune kadar gordugu en insani topluluk.
Debemos construir un ideal. La sociedad más humana que el mundo haya podido contemplar.
Söylemek istedigim, hayatta kalmak zorundayiz.
Lo que tengo que decir es, debemos sobrevivir.
Caprica'ya geri dönmek zorundayiz.
Tenemos que volver a Caprica.
Simran, geçmişte kapılarını sonsuza kadar kapatmak zorundayiz.
Simran, tendrás que cerrar las puertas del pasado para siempre.
ustesinden gelmek zorundayiz bunun. diger tarafdan, bu cocuklar sizin avantajlarinizdan faydalancak anladiniz mi?
Tendrán que olvidarse de eso porque los niños caminarán sobre Uds.
Bize ne yaptiklarini ve bizi nasil düzelteceklerini bulmak zorundayiz.
Vamos a descubrir qué nos hicieron y obligarles a arreglarlo.
Beyaz fotografi onsuz cektirmek zorundayiz.
Tendremos que tomar la foto blanca sin él.
Onsuz yapmak zorundayiz.
Tendremos que cantar villancicos sin él.
Hemen birakmiyoruz fakat, tedricen yapmak için bir zaman planlamasi olusturmak zorundayiz.
Aún no pararemos pero a fin de hacerlo gradualmente tenemos que crear lo que llamamos una línea de tiempo.
Acikcasi, Silver`i oldurmek zorundayiz.
Obviamente tenemos que matar a Silver.
SORUMLULUĞU ÜSTLENMEK ZORUNDAYIZ. İnsanlar korkmuş durumda.
La gente está asustada.
"Bombalamak zorundayiz" der Churchill.
"Debemos bombardearlos", dice Churchill.
Adamlarimiz lojistik destek alamiyor,... o nedenle yenildiler diye açiklamak zorundayiz.
"debemos explicar que nuestras tropas no pudieron" "suministros y por eso fueron vencidos" "debemos usar la palabra"
- Bu senin fikrin, sen ileriye tasimak zorundayiz.
- Fue tu idea, tienes que avanzar.
ovali Bu yalniz hareket Bu gerekli degildir, yalniz onu yapmak zorundayiz.
Este acto del yanero solitario no es necesario, no tienes que hacerlo solo.
- Biz bu arkadasi yapmak zorundayiz.
- No tenemos que hacer esto amigo.
- Onu durdurmak zorundayiz.
- Tenemos que detenerla. - Vamos.
Sonunda büyümek zorundayiz.
Habrá que madurar eventualmente.
O nedenle yasamak istiyorsak, kaçmak zorundayiz.
Si queremos vivir, tendremos que escapar.
Güç ve para sahibi bir adam çocuğunu kaybediyor, ve biz hemen onunla mi ilgilenmek zorundayiz?
¿ Un tipo con plata y poder pierde a su hija, y nosotros debemos hacernos cargo rápidamente?
Basarip limonlari limonataya dönüstürmek zorundayiz.
Tuvimos que hacerlo, convertir limones en limonada.
TJ, bunu çözmek zorundayiz.
TJ, tenemos que resolver esto.
Guc kullanmak zorundayiz. Hizli hareket edin.
Entramos duro, entramos rápido.
Bundan hic hoslanmadim, Fakat Memmo ne biliyorsa, bunu ogrenmek zorundayiz.
No me gusta esto, pero lo que sea que Memmo sabe, tenemos que conocerlo.
Onu bulmak zorundayiz.
Tenemos que traerlo.
O fotografa ulasmak zorundayiz.
Tenemos que quitarle esa foto.
Ona yardim etmek zorundayiz.
Debemos ayudarla.
Hepsine yardim etmek zorundayiz.
Debemos ayudarlos a todos.
Frank'le konusmak zorundayiz.
- Tenemos que hablar con Frank.
Uzgunum, gitmek zorundayiz.
Lo siento, tenemos que irnos.
BULMAK ZORUNDAYIZ.
Debemos.
Feda olmak kelimesini kullanmak zorundayiz ".
"sacrificio".