Işe tradutor Espanhol
2,057,764 parallel translation
Kızlarının duvağını takıp İlk Komünyon'una gittiği muhteşem anı dört gözle beklerler.
Ellos viven para ese glorioso momento en que su hija se pone un velo y toma su primera comunión.
Bırak biraz soğusun.
Deja que se enfríe un poco.
Hatta "Yeni çağın kadınlarıyız" lafını okul marşına eklediler, kadınlar burada potansiyellerini gösterebilecekti.
Incluso pusieron en su canción "Somos mujeres de una nueva era", y se suponía que eran mujeres listas para alcanzar todo su potencial.
Sözüm ona güvenli bir yerdi.
Se suponía que era un lugar seguro.
" Tanrı bunu affedebilir mi, bilmiyorum.
" En verdad no sé si Dios puede perdonar esto.
Bu herhalde tahmin edebileceğiniz en kafa karıştırıcı şeylerden biriydi.
Eso fue el principio de una de las peores confusiones que se pueda imaginar.
Bir şey onu sıkmış ve kızdırmıştı, öfkesini de benden çıkarıyordu.
Él estaba muy molesto y enojado por algo y realmente se desquitaba conmigo.
15 yaşından beri rahipliğe hazırlanıyormuş.
Desde los 15 años, se preparaba para ser sacerdote.
Ve etkisini göstermeye başladığında bana iyice yaklaştı ve dedi ki
Y mientras comenzó a tener efecto, se acercó mucho y dijo :
Bana yaklaştı.
Él se acercó.
Kapının kapandığını duyduğumda az önce olan her şeyi adeta unuturdum.
Escuchaba que la puerta se cerraba, y era como olvidar todo lo que había pasado.
"Dersin hangi sınıfta Jean?" Ben de "Bilmiyorum" dedim.
¿ Dónde deberías estar? ". Yo dije : "No sé".
Tanrı'nın eşi olmak için sunağa yaklaşıyor ve ölene dek Tanrı'ya sadık kalarak hizmet edeceğine yemin ediyor.
Ella se acercó al altar para convertirse en esposa de Dios, prometiendo servir a Dios fielmente hasta la muerte.
Bunun adı Koy Rıhtımında Rahibeler, "Sittin'on the Dock of the Bay" gibi.
Este se llama "Hermanas en el muelle de la bahía", como "Sentado en el muelle de la bahía".
Bunun adı da Cübbeli Ulaşım.
Este se llama "Tránsito en misa".
Yavaş yavaş açan bir gül goncası gibiydi.
Era como un pimpollo que gradualmente se abría.
Akşamları büyük sessizlik denen bir şey yapardık.
Teníamos lo que se llamaba el Gran Silencio en la noche.
Ama Cathy bir sorunum olduğunu fark etti.
Pero Cathy se dio cuenta de que yo no estaba bien.
Nasıl yardım edebileceğini sordu, yatağımın ucuna oturup elimi tuttu ve "İyileşeceksin" dedi.
Me preguntó si podía hacer algo por mí y se sentó en la orilla de la cama. Me tomó de la mano y dijo : "Vas a estar bien".
Cathy hem bana hem ona hitap etme cesaretini göstermişti.
Ella tuvo el valor no solo de dirigirse a mí, sino que también se dirigió a él.
"Onun garip biri olduğunu biliyorum ama gitmek zorundasın."
"Sé que él es raro, pero tienes que ir".
Başkalarının beni taciz etmelerine izin verirken kapıda beklerdi.
Y cuando dejaba que la gente me hiciera cosas, él se paraba en la puerta.
Sonra, diğer insanlar beni taciz ederken Maskell kapıda beklemeye başladı.
Así que lo que comenzó a pasar fue que Maskell se paraba en la puerta mientras otras personas me hacían cosas.
Sanki artık Maskell koruyucum olmuştu.
Fue como si Maskell se convirtiera en mi protector.
Gerçek adı Bob muydu, bilmiyorum. Belki Maskell'ın ona taktığı isimdi bu.
No sé si Bob era su nombre real o si solo era un seudónimo que Maskell le puso.
Ve bana arkamdan tecavüz etmeye başladı. Ve içimden çıkmıyordu.
Y procedió a violarme por atrás y no se retiró.
Ve neden bahsettiğini şimdi anlıyorum.
Ahora entiendo a qué se refería.
Odadan çıktığımda acaba arkamdan gülüyorlar mıydı?
Me veo saliendo de la oficina y me pregunto si se sentaron a reírse.
Ben de ona ofisinde bize dokunduğunu söyledim.
Y le dije que que él se ponía un poco físico en su oficina.
Ve teker teker kurşunları çıkardı. Dedi ki babam orospuluk yaptığımı öğrenirse...
Sacaba las balas una por una mientras decía que si mi padre se llegaba a enterar de que yo me estaba prostituyendo...
Hayat hikayemizi öğrenirdi, özel hayatımızı ve olan biteni öğrenirdi.
Él se enteraba de lo que pasaba en tu vida, se enteraba de tu vida personal y de qué qué estaba pasando.
Birden benim adımı anons ederlerdi :
De repente se escuchaba una llamada por el altavoz :
Gerçekten çok saf olmalıymışım çünkü bunun son derece uygunsuz bir şey olduğu aklımın ucundan geçmemişti.
Debo haber sido demasiado ingenua porque no se me ocurrió que esto era algo totalmente inapropiado.
Dinle ne alakası olduğunu ben de bilmiyorum.
Si tenía algo que ver con religión, no lo sé.
Bazı zaman dilimlerinde ne olduğunu hiç hatırlamıyorum.
Hay períodos en los que no sé qué pasó.
Hafızamda çok eksik nokta var, onunla olduğum anlardan sadece bazı kesitler hatırlıyorum.
Hay muchos vacíos en mi memoria. Sé que estuve con él, pero solo recuerdo fragmentos.
Suratımda bir panik ifadesi vardı.
Sé que yo tenía una mirada de pánico.
Baloncuklar birbirine değer.
Las pompas se tocan.
Ve doğru, patlarlar. Ama bazıları gökkuşakları içinde birleşip süzülürler ve var olurlar ve birlikte patlarlar.
Y, cierto, se rompen, pero algunas se acoplan en una unión de arcoíris y flotan, y existen y explotan juntas.
Dışarıda yemek yemeye falan çıkmıyorduk.
No se trataba de salir a cenar ni nada así.
Hayatının bir dönüm noktasındaydı çünkü geçici yemininin bitiş tarihi yaklaşıyordu.
Ella enfrentaba una encrucijada en su vida porque se acercaba el fin de sus votos temporales.
Ona ne olduğunu veya nereye gittiğini hiçbirimiz anlamamıştık.
Y no nos quedó muy claro qué le pasó o a dónde se fue.
Birisi yazın ona yaklaşmış ve demiş ki "Kızları incittiğini duydum. Kızlara istemedikleri şeyler yaptırıyormuşsun."
Alguien se le acercó en el verano y le dijo que oyeron que él lastimaba a las chicas, que obligaba a las chicas a hacer cosas que no querían.
Cathy ortalıkta değildi.
Cathy no se encontraba en ninguna parte.
Keough'dan ayrılıp rahibe olarak bir devlet okulunda öğretmenliğe başladığındaki fotoğrafı bu.
Así lucía ella cuando se fue de Keough para enseñar en una escuela pública aún siendo monja.
Rahibe Cathy bana her şeyin nasıl olduğunu sordu ve ne demek istediğini anladım.
La hermana Cathy me preguntó cómo iba todo y yo sabía a qué se refería.
"Halledeceğim, merak etme" dedi.
Y ella dijo : "Ya se harán cargo, no te preocupes".
Rahibe Cathy onu ve erkek arkadaşını dairesinden göndermiş.
Cathy les dijo a ella y a su novio que se fueran del departamento.
Cathy'yle öldürüldüğü günden bir gün sonra buluşacaktık aslında.
Se suponía que Cathy y yo nos reuniríamos el día después de que fuera asesinada.
Dedi ki "Rahibe Cathy'yle yakınsınız, biliyorum."
Dijo : " Sé que eres amiga de la hermana Cathy.
"Ama nerede olduğunu biliyorum."
Y dijo : "Pero yo sé dónde está".
işe yaradı 291
işe gidiyorum 30
işe yarar 73
işe yaramaz 340
işe yarar mı 34
işe yaramazlar 21
işe yaramıyor 223
işe gitmem lazım 28
işe geç kaldım 21
işe yaramayacak 101
işe gidiyorum 30
işe yarar 73
işe yaramaz 340
işe yarar mı 34
işe yaramazlar 21
işe yaramıyor 223
işe gitmem lazım 28
işe geç kaldım 21
işe yaramayacak 101
işe yarıyor 218
işe yaramadı 112
işe yarıyor mu 48
işe yarayacak mı 29
işe yararsa 16
işe yarayacak 86
işe yaradı mı 49
işe gitmeliyim 40
işe yaramazsa 22
işe yarayacaktır 19
işe yaramadı 112
işe yarıyor mu 48
işe yarayacak mı 29
işe yararsa 16
işe yarayacak 86
işe yaradı mı 49
işe gitmeliyim 40
işe yaramazsa 22
işe yarayacaktır 19
işe yarayabilir 73
işe koyul 52
işe dönmeliyim 23
işe bak 97
işemem lazım 42
işe alındın 47
işe dönelim 19
işe koyulalım 99
işe koyulun 35
işe koyul 52
işe dönmeliyim 23
işe bak 97
işemem lazım 42
işe alındın 47
işe dönelim 19
işe koyulalım 99
işe koyulun 35