Altın nerede tradutor Francês
203 parallel translation
- Altın nerede? - O şimdi konuşamaz. Yarın kendini iyi hissettiği zaman, bilmek istediğiniz her şeyi size söyleyecek.
Quand il ira mieux, il vous dira ce que vous voulez.
100,000 altın nerede peki?
Et les 700000 livres!
- Sevgilim, altın nerede?
- Où est l'or? - Le marquis!
Altın nerede?
Tu as dit... de l'or!
Hey! Altın nerede?
Tu vas nous dire où il est, cet or?
Peki bu altın nerede saklı?
Où se trouve cet or?
Altın nerede?
Où est l'or?
- Altın nerede?
- Où est l'or?
Bana düşen yarım milyarlık altın nerede demiştin?
Maintenant, où se trouve mon demi-milliard?
Derhal söyle bana. Altın nerede?
Dites-moi, où est l'or?
Kahrolası altın nerede?
Où est l'or?
Altın nerede Mikey? Bu oyunlardan sıkıldım!
Oui, j'en ai assez de cette comédie!
Altın nerede?
Où est ton or?
Beni öldüremezsin. Altın nerede Dan?
Où est l'or, Danny?
İsveçlinin nerede saklandığını öğrenmek altı yılını aldı. - Öğrendiğinde de çok geçti. - Evet.
Il a mis 6 ans à retrouver Andersen, mais trop tard.
Silah, altın torbası ve Ed Carter soyulurken nerede olduğun.
Le pistolet, le sac d'or, et l'endroit où tu étais quand on a cambriolé Ed Carter.
Altın yumurtlayan tavuk nerede?
Où donc est la grosse affaire?
- Luke dedi ki nerede altın varsa...
- Luke a dit que l'or entraîne...
Tadı da altın gibi, nerede bulunuyor?
Et ça en a le goût. D'où ça vient?
Çünkü adam tüm denizleri dolaşıyor ve her tanıştığı kadına "Altı ay sonra nerede olacaksın?" diye soruyor.
- Parce qu'il parcourt les océans, et à chaque femme qu'il rencontre, il dit : "Où serez-vous dans six mois?"
- Altının nerede?
- Où est ton or?
Ben altın madenini buldum, sana nerede olduğunu söylemem.
J'ai trouvé cette mine d'or et ne te dirai certainement pas où la trouver.
Altın post diye birşey var mı, ve varsa nerede?
La Toison d'Or existe-t-elle? Et si c'est la cas où est-elle?
Goldfinger nerede? - Altın harpını çalıyor.
- S'il a des ailes, il vole.
Altınları nerede sakladığını öğreneceğine söz vermiştin. Bir şey bildiğin yok!
Tu m'as promis de trouver la cachette où elle garde son or.
Pekala, altın şimdi nerede beyler?
Où se trouve l'or actuellement?
Altın şu anda nerede?
Où se trouve cet or?
Sizi nerede bulabilirim. Altına ihtiyacım olursa ben sizi bulurum endişe etmeyin, hoşçakalın!
Si j'ai besoin d'argent je reviendrai.
Altının nerede olduğunu biliyorum Bay Helm.
Je sais où est l'or.
Altının nerede olduğunu bilmiyorsunuz... yoksa sadık hizmetkarım Yu-Rang'i kandırmaya çalışmazdınız.
Vous ne savez pas où est l'or, sinon vous n'auriez pas essayé de soudoyer ma loyale Tah-Soh-Nay.
Altın çubuklar nerede? Onları nereye sakladın?
Où sont les lingots d'or?
Altının nerede olduğunu, sadece o biliyor.
Il sait où se trouve l'or.
Altının nerede olduğunu, sadece ben biliyorum,... seninle bir anlaşma yapalım.
Je suis le seul à savoir où il est. Et vous ne l'aurez pas. A moins que vous acceptiez mon offre.
Rüyamda Archangel kulağıma Wonka Altın Bileti'ni nerede bulabileceğimi fısıldıyordu.
J'ai rêvé qu'un ange me soufflait à l'oreille où trouver un ticket d'or.
Sen nerede oturuyorsun, dükkanın altında mı, arkasında mı yoksa üstünde mi?
Et où habitez vous? au dessus, en dessous ou derrière votre magasin?
Nerede şu kahrolası altın?
Où diable est cet or?
Altının nerede olduğunu hala hatırlayabiliyor musun?
Vous rappelez-vous où est l'or?
Nerede şu altın?
Où est l'or?
Sen... işkence altında, Nerede saklandığını söyledin. Bana mı söylüyorsun?
Aux dires de certains, tu as... tu aurais, sous la torture, révélé où il se cache en secret.
Altın ve hisseler nerede?
Où sont l'or et les traites?
- Şuradaki altın, nerede?
- Celui-là, tu vois, où il est?
Şu altı siyah posta güvercinini her nerede satabileceksem oraya.
N'importe où où je peux vendre ces 6 pigeons voyageurs noirs.
Bunu nerede buldun? - Bahçe bankının altında.
- Où avez-vous trouvé cela?
Nerede bu altınlar? Doktor Watson'ın üzerinde durduğu sandıklarda... 30.000 altın var.
La caisse sur laquelle le docteur Watson est assis contiennent 30 000 napoléons emballés dans des feuilles de plomb.
Altının nerede olduğunu bilmek yıllar süren deneyimin bir sonucudur. Hangi mezarın sıcak, hangisinin soğuk olduğu -
Il faut des années d'expérience pour savoir celles qui sont rentables... quelle tombe est chaude et quelle tombe est froide.
Ekibinin nerede olduğuna bak. Ana ısı borularının tam altındalar.
Regardez : votre équipe est juste sous les échangeurs thermiques.
Altın Ses Johnny'yi bulmalıyım. Nerede olduğunu bilmiyorum. Ve sanırım o da kim olduğunu bilmiyor.
Je dois retrouver Johnny le Rossignol Joyeux, qui ne sait même plus qui il est.
- Sıfırın Altı nerede? - Arabaya bin.
- Où est ma Subzéro?
Bir sürü altın parayı nerede bulacağını biliyorum ama bu sırrı kimseye söylememelisin.
Ton père et toi vous voulez être riches? Je sais où il y a de vraies pièces d'or
Alt tarafımın kalanı nerede?
Où est mon dessous?
Bu toplantılara hangi koşullar altında katıldınız? Ne zaman ve nerede?
Dans quelles circonstances avez-vous assisté à ces réunions?
nerede yaşıyorsun 103
neredesin 2085
nerede yaşıyorsunuz 33
nerede oturuyorsun 94
nerede 4371
neredesin sen 33
neredeyiz biz 73
nereden 256
neredeydin 834
neredesiniz 293
neredesin 2085
nerede yaşıyorsunuz 33
nerede oturuyorsun 94
nerede 4371
neredesin sen 33
neredeyiz biz 73
nereden 256
neredeydin 834
neredesiniz 293
nerede kalmıştık 239
nereden geliyorsun 129
nereden biliyorsun 934
neredeyim 174
nerede o 1480
nerede kaldın 193
nereden buldun 91
neredeyse 363
neredeyim ben 198
neredeyse bitti 135
nereden geliyorsun 129
nereden biliyorsun 934
neredeyim 174
nerede o 1480
nerede kaldın 193
nereden buldun 91
neredeyse 363
neredeyim ben 198
neredeyse bitti 135