Benim için sorun değil tradutor Francês
605 parallel translation
Benim için sorun değil. Zaten uzatmaları oynuyormuşuz gibime geliyor.
Le temps vécu, c'est de la vie gagnée.
Benim için sorun değil.
Avec moi, ça va bien.
Seninle olduğum müddetçe benim için sorun değil.
Je m'en moque, tant que je suis avec toi.
Eğer Susan bu şekilde istiyorsa, benim için sorun değil. "
Si Susan l'aime, je dois l'accepter. "
Bütün meseleyi unutmak istersen benim için sorun değil.
Oublions tout ceci, ça ne fait rien.
Benim için sorun değil, Joe.
Ça me va.
Benim için sorun değil bu, fakat bu konuda neden yalan söylediniz.
Pas de mal à ça. Pourquoi mentir?
Peki, madem bu saçma geleneği yerine getirmek istiyorsun benim için sorun değil.
Mais si tu tiens à cet interrogatoire, d'accord.
Benim için sorun değil.
C'est un article très demandé.
Benim için sorun değil.
Cela me convient.
Kadınlar benim için sorun değil, her yerde bulurum.
Les femmes ne sont pas un problème. J'en trouve partout.
Benim için sorun değil, Bay Ogata.
Cet endroit me convient.
Ah, benim için sorun değil, biliyorsun.
Ça ne me dérange pas, vous savez.
Benim için sorun değil.
Moi, je m'en fiche.
Benim için sorun değil. Ne kadar erken, o kadar iyi.
Le plus tôt sera le mieux.
Bu benim için sorun değil.
Ça ne me dérange pas.
Bakın, rahatsız edilmek istemiyorsanız benim için sorun değil.
Je m'en vais, si vous ne voulez pas être dérangée.
Benim için sorun değil.
Je veux bien vous ennener.
İşten arta kalan zamanlarında da dilediğin gibi resim yapabilirsin, benim için sorun değil.
Tu peux dessiner autant que tu veux, mais après le travail, je n'ai rien contre.
Ama bu benim için sorun değil.
Mais ça ne me déplaît pas.
Benim için sorun değil.
Ce n'est pas un problème.
Hayır. Benim için sorun değil.
Mais non, c'est parfait.
Benim için sorun değil ama bu oyun gözlem yeteneklerini sınamak için.
Si, mais à ce jeu, il faut avoir une bonne vue.
Paramı verdiği sürece benim için sorun değil.
Du moment qu'il paye cash, je vais pas aller me plaindre.
Benim için sorun değil.
Je n'y vois pas d'inconvénient, mais je vous préviens :
Benim için sorun değil Bay Locke.
Ça me semble très bien, M. Locke.
Lance'e yardım etmek benim için sorun değil, sen neden sorun ediyorsun anlamıyorum.
Je veux bien aider Lance, je ne vois pas ce qui te dérange.
Benim için sorun değil.
Ça ne me gêne pas.
- Benim için sorun değil, Rudi.
- Ça me convient, Rudi.
Benim için sorun değil. Herhangi bir yöne gidebiliriz,
Pour moi, ça revient au même.
Benim için sorun değil. Sen gelirsin filan, oturur konuşuruz. Güzelce bir konuşuruz ha?
Tu viens jusqu'ici, comme ça, on s'assoit et on cause gentiment.
- Benim için sorun değil.
- Pas de problème.
Benim için sorun değil.
Je me contente de peu.
Genelev işletmen benim için sorun değil.
Ça m'est égal que tu tiennes un bordel.
- Benim için sorun değil, Doktor. - Sadece söylüyorum biz şansımızı deniyoruz
C'est un gros risque, docteur.
- Dönmek istersen, benim için sorun değil.
Si tu veux rebrousser chemin, pas de problèmes.
Benim için sorun değil.
- Pas de problème.
Benim için sorun değil efendim.
Ce n'est vraiment pas un problème.
Geçimsiz bir kayınpeder benim için hiç sorun değil.
J'accepte d'avoir un beau-père difficile.
Benim için hiç sorun değil.
Après tout, c'est pas mes affaires.
Benim için sorun değil.
Ca m'est egal!
Bu benim için hiç sorun değil ama bu konuda yanlış anlaşılmalara izin vermeyelim.
Moi ça me botte! Mais quand même, ne jouons pas au plus malin!
Onun için sorun değilse benim için de değil.
Je n'ai pas d'objections, s'il n'en a pas.
Senin için sorun değil, ama benim için.
C'est bon pour toi, OK. Mais moi, ça me passe le temps.
Benim için hiç sorun değil. Kendine ait bir odası olabilir.
Donnez-lui ce qu'elle demande, je m'en moque.
Benim için ahırda uyumak sorun değil.
Moi, je peux très bien dormir sur la paille.
Benim için hiç sorun değil.
Ça ira peut-être.
Senin ve sizin için sorun yoksa benim için problem değil.
Ça va pour moi si ça va pour toi, si ça va pour lui,
İçkiyi bırakmak benim için hiç sorun değil.
Oui, ça s'appelle le syndrome du dipsomane.
Hiç sorun değil. Benim için sakıncası yok. Zamanımı harcıyor sayılmam.
Je ne perds pas mon temps, ça me fait plaisir.
Müfettiş Todd'u arayacağınızı ve benim için işleri yoluna koyacağınızı umuyordum ama sorun değil.
J'espérais que vous appelleriez l'inspecteur Todd pour me sauver la mise, mais tant pis.
benim için fark etmez 98
benim için uygun 18
benim için üzülme 18
benim için bir zevkti 58
benim için zevkti 116
benim için farketmez 29
benim için öyle 32
benim için önemli 63
benim için yap 39
benim için 458
benim için uygun 18
benim için üzülme 18
benim için bir zevkti 58
benim için zevkti 116
benim için farketmez 29
benim için öyle 32
benim için önemli 63
benim için yap 39
benim için 458