Bir film tradutor Francês
10,307 parallel translation
Bu filmle ilgili pek çok şeyden biri de bu. Doğrudan söylemek gerekirse, Robert McKee ya da bir senaryo okuluna göre bu haliyle bu kadar iyi olmaması lazım diyorsunuz. Kesinlikle kusursuz bir film değil.
C'est un des éléments à propos de ce film, qui fait, à proprement parler, et selon les ateliers d'écriture de scénario de Robert McKee, qu'il ne devrait pas être aussi satisfaisant qu'il l'est.
Haliyle Steven'la bir film daha yaparsak ve gişe yapmazsa bir daha iş yapamamaktan korktuk.
Nous avions peur que si nous faisions un autre film avec Steven et qu'il faisait un flop, nous ne puissions plus jamais travailler.
Bob dedi ki "Benim olan bir film yapmalıyım" "ki insanlar Bob Zemeckis'in Steven Spielberg'siz film yapabileceğini anlasın."
Bob a dit : "Je dois faire un film qui soit le mien " pour que les gens comprennent "que Bob Zemeckis peut faire un film sans Steven Spielberg."
80'lerin başında bir filmde oynadım. İsmi "Scared Straight! Another Story".
J'étais dans un film, au début des années 1980, qui s'appelait Scared Straight!
Mexico City'de bir filmde oynuyordum. Menajerim Bob Durst, Geleceğe Dönüş'ün senaryosunu yolladı.
Je tournais dans un film à Mexico, et mon agent, Bob Durst, m'a envoyé le scénario de Retour vers le futur.
"The Wild Life" diye bir filmde oynama şansı yakalamıştım. ve erkek arkadaşım olan Eric Stoltz'u değerlendiriyorlardı.
J'avais la chance de tourner dans le film Attention délires, et ils s'intéressaient à Eric Stoltz, mon petit ami.
Müthiş bir filmdi... Olmalıydı. Ama bir türlü hayat bulmuyordu.
C'était un super film, il devait l'être, mais il ne prenait pas vie.
- GD HAYRANI ) Bir filme bilet kazanmaktan falan bahsediyorlardı.
Il y avait un concours... Martin Sanchez Fan pour gagner des billets pour aller voir un film.
- YARDIMCI YÖNETMEN )... sinema deneyimi yaratan bir film kuruluşu.
Fabien Riggall Assistant réalisateur
Annemin sinemadan geldikten sonra, "Geleceğe Dönüş" "diye harika bir film izledim" dediğini hatırlıyorum.
Il est absolument parfait. Je me souviens que lorsque ma mère est revenue du cinéma, elle m'a dit : "Je viens de voir ce film incroyable, Retour vers le futur."
Baskıcı, yahudi bir annenin çocuğu olarak "Kim böyle bir film yapar ki" diye düşündüm.
Adam F. Goldberg Créateur "The Goldbergs" ( ABC ) En tant qu'enfant dont la mère est juive et autoritaire, je me suis dit : "Qui pourrait faire un tel film?"
Muhtemelen 15 ve altı yaş grubu, filmi ancak aileleri onlara gösterdiyse bilebilir. Ebeveynleri için önemli bir filmse izleyeceklerdir.
Tous ceux qui ont moins de quinze ans, à moins que leurs parents leur aient montré Retour vers le futur si le film est important pour eux, ils le regarderont.
Çünkü şu an bir film üzerinde çalışıyorum ve gerçekten çok çalışıyorum.
J'écris pour un film en ce moment et j'y travaille très dur.
Hayır, önemli değil. Bu harika bir film. Daniel Radcliffe oynuyor.
C'est un merveilleux film avec Daniel Radcliff.
Yani eksiksiz bir film değil. Ama senaryo gerçekten iyi.
Ce n'est donc pas un film parfait.
Yani, gerçekten film okullarında okutulması gereken bir şey.
Mais le scénario est vraiment bon. RETOUR VERS LE FUTUR écrit par Robert Zemeckis et Bob Gale C'est quelque chose qu'ils devraient enseigner dans les écoles de cinéma.
Film saçmalık derecesinde fazla açıklama ile tam bir üç boyutluluk arasındaki... İyi akşamlar.
On est sur le fil du rasoir, entre une aberrante surexposition...
Yazarların söylediklerinin arkasında daha fazlası yatıyor mu bilmiyorum. Ama film iflas etmiş bir bilimadamıyla takılan yeniyetme bir gitarcıyla ilgili.
Je ne sais pas si les scénaristes en savent plus qu'ils le disent, que ce qui est dit dans le film, à propos de cet adolescent qui joue de la guitare et qui se retrouve à traîner avec un scientifique qui a fait faillite.
"Bu bir zamanda yolculuk filmi ve zamanda yolculuk filmleri gişe yapmaz".
Ou encore : "c'est un film sur le voyage dans le temps, " et ce genre de film ne rapporte pas d'argent. "
O zaman kötü bir zamanda yolculuk filmi yapmazsın, iyisini yaparsın.
Dean Cundley Directeur de la photographie "Les gens n'iront pas." Dans ce cas, on ne fait pas de mauvais film sur le voyage dans le temps.
Herkes bir sonraki filmini istiyor.
Tout le monde voulait produire son prochain film.
Sadece filmi yapabilme arzusuyla bir karar verdim.
J'ai pris une décision basée sur l'envie de faire le film.
Stüdyonun başkanı, filme belirli bir tarihte başlamazsam, işi yapmayacakları ültimatomunu vermişti.
La direction du studio m'a posé un ultimatum, si on ne commençait pas à tourner le film un certain jour, ils ne feraient pas.
Eric de iyi bir oyuncu olduğu için bir karar verip onu filme aldım. Ama sonradan ortaya çıktı ki onun oyunculuk dürtüleriyle bizim yaptığımız türde komedi pek uyuşmuyor.
Éric est un très bon acteur, et j'ai décidé de le mettre dans le film, mais il s'est avéré que son instinct et le genre de comédie que nous faisions ne collaient pas.
Tanrım, bir işe altı haftasını vermiş bir aktör olsan ve öylece...
C'était très triste. Si j'étais acteur depuis six semaines dans un film, et que...
"Film için bir şarkı yazmaya ne dersin?" dediler.
Puis ils m'ont demandé si on aimerait écrire une chanson pour ce film.
Onlara gururumun okşandığını, ama film müziği yazmayı bilmediğimi ve "Geleceğe Dönüş" isimli bir şarkı yazmaktan mutlu olmayabileceğimi söyledim.
Je leur ai dit que j'étais flatté mais je ne savais pas comment écrire pour un film spécifiquement et que je n'étais pas surexcité à l'idée d'écrire une chanson qui s'intitulerait Retour vers le futur.
Ama özellikle film için yazılmış bir şeyden daha çok işe yaradığı ortaya çıktı.
Mais en fin de compte, ça fonctionne mieux de cette manière, mieux qu'une chanson qui a été écrite spécialement pour le film.
Bunu filmi sevdiğimiz için yaptık. Dışarıda Delorean'lar ve zaman makineleriyle dolu bir dünya olduğunu bildiğimizden değil.
Nous l'avons fait par amour pour le film, pas parce que nous savions qu'il existait un monde avec des DeLoreans et des machines à voyager dans le temps.
Öngösterimler genelde çok korkutucudur. Çünkü filmi ilk kez bir izleyici grubuna gösterirsiniz. Ve neler olacağını gerçekten bilemezsiniz.
C'est toujours terrifiant, car vous montrez le film au public pour la première fois et vous ne savez pas comment il va réagir.
İnternet yok, "Hey, harika film" diyecek bir şey, Twitter falan yok.
L'Internet n'existait pas. Il y avait des signaux de fumée pouvant vous avertir que c'était un bon film. Il n'y avait pas Twitter, rien.
Filmle ilgili ipucu veren herhangi bir şey yoktu.
Il n'y avait aucune image nous informant de quel film il s'agissait.
Sonra da "Bir Robert Zemeckis Filmi".
Puis : "Un film de Robert Zemeckis."
Filmi gördükten sonra, bir Delorean almak istedim.
Après avoir vu le film, j'ai voulu m'acheter une DeLorean.
Delorean hala ortalarda olsaydı şimdiki gibi bir ikon olamayacağını hissediyorum. ( BILL SHEA - GD KOLEKSİYONCUSU ) Çünkü insanlar "araba işte" deyip geçeceklerdi.
Si la DeLorean existait encore, et même si elle est dans le film, elle ne serait pas aussi emblématique, car les gens diraient : "Ce n'est qu'une voiture parmi tant d'autres."
"O, Universal film tarihinin bir parçası".
" Elle fait partie de l'histoire du cinéma des studios Universal.
O filmi izleyen çocukluğuma, "Bir gün o araba" "üstünde çalışacaksın" diyebilseydim, "Kafayı yemişsin" derdi.
Si, quand je regardais ce film étant petit, j'avais su qu'un jour je travaillerais sur cette voiture, je ne l'aurais pas cru.
İlk filmde kullanılan kamyoneti bir yarışmada hediye olarak vermişler.
Celui qui a été utilisé dans le premier film était destiné à un concours, et il a été offert.
Bir kez daha nesilden nesile geçiyor ve bu hiç değişmeyecek.
Ce film traverse les générations, et ce n'est pas près de s'arrêter.
Ama tam anlamıyla içine girmem bir yıl sonra, filmin VHS'si çıktığında oldu. Sanki biri düğmeme bastı. "Geleceğe Dönüş" hakkında başvuru kaynağı haline geldi.
Ce n'est qu'après quelques années, lorsque le film est sorti en vidéo... que je me suis vraiment impliqué, que je suis devenu un vrai geek. est devenu le site incontournable pour obtenir des renseignements sur Retour vers le futur.
Bir şekilde filmde, çizgi filmler, çizgi romanlar Telltale Games'in bilgisayar oyunları kağıt oyunları ve eski taslak senaryolarda görünmüş her şeyi araştırdık.
Dans le fond, tout ce qui se trouve dans le film dans les dessins animés, les bandes dessinées, dans le jeu vidéo Telltale, dans les cartes de collection, les anciens brouillons de scénarios... nous analysons tout ce qui est possible.
Film elbette sadece bununla ilgili değil. Ama annem için filmin, geçmişe gidip annesiyle takılan bir çocukla ilgili olmasını sevdim.
Bien entendu, ce n'était pas le sujet du film du tout, mais j'ai adoré le fait que, pour ma mère, il s'agisse d'un film sur un garçon qui retournait dans le passé pour passer du temps avec sa mère.
Ve belki de bilinçaltımda "Filmi izlerlerse anne babam" "bir araya gelebilirler" vardı.
Inconsciemment aussi peut-être, je me disais : "Mes parents se remettront peut-être ensemble " s'ils regardent ce film. "
Her şey bir... Galler Prensesi'yle oturup acılar içinde film izledim.
En résumé, j'ai souffert le martyre en regardant le film avec la princesse de Galles.
Filmi sevmiş ve bir Delorean zaman makinesi sürmek istemiştik.
Nous adorions le film et nous voulions conduire une DeLorean à voyager dans le temps.
İnsanlar bize hep, ilk filmin sonu yüzünden, "filmin bir seri" "olacağını biliyordunuz" der.
Les gens nous disent toujours : "Vous saviez que vous alliez faire une suite " à cause de la fin du premier film. "
İlk filmin sonunda kahramanlar arabaya binip günbatımına doğru başka bir maceraya yol alır.
À la fin du premier film, le héros monte dans la voiture et conduit au soleil couchant, vers une prochaine aventure.
Çünkü film denen şey bir kutu ton balığı olsaydı, her üç kutunun birinden parmak çıkardı.
S'il s'agissait d'une boîte de thon, ça équivaudrait à y trouver un doigt dans une boîte sur trois.
Woody Allen'la bir televizyon filmi yapıyordum. Setlerde her zaman yaptığım gibi, çalışanlarla konuşuyorduk.
Je faisais un film pour la télévision avec Woody Allen, nous parlions, comme cela arrive souvent sur un plateau...
O filmde resmen güzel bir kadın gibi duruyor.
Il a l'air d'une belle femme dans ce film.
Ben dedim ki, "Başka bir şey izlemek ister misin?" O da dedi ki...
Et je lui propose d'aller voir un autre film. Et alors, elle me dit direct...
film 81
filmi 23
film bitti 17
filmler 43
film mi 28
film yıldızı 27
bir fikir 16
bir fahişe 36
bir fare 26
bir fincan kahve 36
filmi 23
film bitti 17
filmler 43
film mi 28
film yıldızı 27
bir fikir 16
bir fahişe 36
bir fare 26
bir fincan kahve 36