Birlikte tradutor Francês
81,648 parallel translation
Tatlım, birlikte gideceksek çıkmalıyız!
Chérie, il faut qu'on y aille!
Melissa Saugraves adlı kadınla birlikte çalışırdık.
Melissa Saugraves est une femme... C'était une collègue.
Kendi ağzınla söyledin, o kadınla birlikte olmamalı.
Tu l'as dit toi-même, il n'a rien à faire avec elle.
Ama bu kışı hep birlikte atlatacaksak...
Mais si nous devons survivre à cet hiver...
Ailelerimiz yüz yıllarca savaş alanında birlikte kan döktü.
Pendant des siècles, nos familles ont combattu côte à côte sur le champ de bataille.
Şimdi de hain aile üyelerimizin hepsi aynı taraf için savaştığına göre meşru hükümdarlar olarak onları birlikte öldürürüz diye düşündüm.
Et puisque tous les traîtres de nos familles sont désormais du même côté, je pensais que nous, les légitimes, nous pourrions les tuer ensemble.
Kuzeydeki Kral olarak o yabanileri Kuzeyli hanelerle bir araya getirdi. Böylece ortak düşmanın karşısına birlikte çıkabilecekler.
En tant que Roi du Nord, il les a ralliés aux autres familles du Nord, afin de combattre leur ennemi commun.
Birlikte bu zulme son verebiliriz. "
Ensemble, nous pourrons achever cette tyrannie. "
Onların yardımıyla birlikte Çılgın Kral'ın kızı barbarlardan oluşan bir orduyu kıyılarımıza çıkardı.
Avec leur aide, la fille du Roi Fou a amené une armée de sauvages sur nos côtes.
Halk tabakasından olsan seni taş adamlarla birlikte hayatını geçirmen için derhal Valyria'ya gönderirdim.
Si vous étiez un roturier, je vous aurais déjà envoyé à Valyria, vivre avec les hommes de pierre.
Bununla birlikte Dothraklar'ı ve Lekesizler'i kullanmayacağız.
Nous n'utiliserons ni les Dothrakis, ni les Immaculés.
Bununla birlikte, ağır kalbini hafifletmek için bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
Cependant, on ne peut rien faire pour alléger votre cœur lourd.
Seninle birlikte mi?
Avec vous.
Birlikte durduğumuzda onun kalçamda olmasına ihtiyacım var.
Il m'en faudra une sur la hanche quand on fera front.
Belli ki birkaç yüzyıldır bu botlarla birlikte dünyayı arşınlamışsın.
Ça fait des siècles que tu te balades dans ces bottes.
Eğer hayatta kalma şansımızı istiyorsak, Başımızı almamız gerekiyor Düz ve başlat Birlikte çalışma.
Si on veut survivre à ça, faut se reprendre et bosser ensemble.
Hudson, Irving ile birlikte.
C'est Hudson. Avec Irving.
Birlikte çok şey yapabiliriz.
On ferait beaucoup.
Diğerleri denedi ama başaramadı. Ama sen ve ben Divan'ın içinde birlikte çalışarak demokrasi ve hukuk kurallarını Gotham'a geri...
D'autres ont essayé et échoué, mais avec toi et moi infiltrant la Cour, on restaurerait la règle de la démocractie et la loi
Birlikte koca bir hayat paylaştılar.
Ils ont partagé une vie ensemble.
Diğer şeylerle birlikte araba hırsızlığı yapmış ve şunu dinle onu savunan yüksek ücretli avukata ödeme yapan Carmine Falcone'dan başkası değil.
Il a fait de la prison pour vol de voiture, en plus d'autres choses, et a eu ce... cet avocat hors de prix qui a obtenu son plaidoyer a été payé par nul autre que Carmine Falcone.
Birlikte Gotham'a ödeteceğiz.
Ensemble, nous allons faire payer Gotham.
Nygma ile birlikte Başkan James'i kaçırdıklarını biliyorum.
Je sais qu'elle et Nygma ont kidnappé le maire.
Birlikte çalışmak.
On doit travailler ensemble.
Kaçmamızı sağlayacağız, birlikte. Böylece birbirimizi dışarda öldürebiliriz.
Alors on collabore pour s'évader, de manière à pouvoir se tuer mutuellement une fois dehors.
Bu şehri birlikte temizleyebilirdik.
Nous aurions pu nettoyer la ville ensemble.
Bullock, Alfred ile birlikte Kathryn'i garajdan çıkarın.
Bullock, tu prends Kathryn avec Alfred et vous passez par le garage.
Günlerdir ortalıkta yoktu ve sonra kendisi ile Penguen hakkındaki kuş kafeslerinde tutulup birlikte kaçmalarını içeren çılgınca bir hikakeyle mi ortaya çıktı?
Il a disparu depuis des jours, et il est réapparu avec une histoire folle sur lui et le Pingouin étant enfermés dans des cages d'oiseaux et s'étant échappés ensemble?
Sonra biz olmamız gereken şekliyle birlikte olacağız!
Et nous serons ensemble comme prévu!
- Birlikte olmak istediğini sanmıştım.
Que tu voulais qu'on soit ensemble.
Oswald, seninle bu şehre birlikte hükmedeceğiz.
Toi et moi nous allons diriger cette ville ensemble.
Birlikte yaparız.
On le fait ensemble.
Artık biriyle birlikte yaşıyorum. Suçluların dakika başı özel vaktimizi bölmesini istemiyorum.
Je vis avec quelqu'un maintenant, je ne peux pas laisser les criminels interrompre constamment notre temps seul à seul.
Hep birlikte konuştuk ve... Takıma hoş geldin.
Donc on en a parlé ensemble, et bienvenue dans l'équipe.
Gelecekte, Iris, ben ve Savitar'la birlikte o da vardı.
Dans le futur, avec moi, Iris et Savitar, il était là.
Ama birlikte yüzleşeceğimizi biliyorum.
Je sais que nous y ferons face ensemble.
İki hızcı oğlumla birlikte olduğum bir kafeden daha güvenli neresi olabilir?
Nomme-moi un endroit plus sûr qu'un café avec mes deux fils bolide.
H.R.'la birlikte Yorkin'i bulmanın bir yolunu bulduk ve delice bir şey.
Avec H.R on a trouvé un moyen de trouver Yorkin, et c'est... fou.
Hayır, hep birlikte başardık.
Non, nous l'avons fait tous ensemble.
Geleceği hep birlikte değiştiriyoruz. Manşet manşet.
Nous changeons tous le futur, un gros titre à la fois.
Wally ile birlikte olmak istiyorum.
Je veux être avec Wally.
Evet ama her zamanki gibi birlikte çalışıp bir plan bulacağız.
Oui, mais comme toujours, nous allons travailler ensemble et trouver un plan.
- Bence birlikte dehşete düşelim.
On devrait être terrifiés ensemble.
- Tabii, birlikte olsun.
D'accord. Ensemble.
Bu insanlarla birlikte karşında durmak.
C'est ici, à se dresser à leur côté, contre toi.
Eski dostumla birlikte
Mon ami Huckleberry
- Tamam, birlikte.
C'est bon?
En azından birlikte bekar oluruz.
Au moins on sera seuls ensemble.
Ve onunla birlikte olmak istiyor.
Et elle veut être avec lui.
Size söylemekten ne kadar korksa da birlikte olmaları ne kadar tehlikeli olsa da tek önemli olan, birlikte olmaları.
Peu importe à quel point elle a eu du mal à vous le dire, peu importe à quel point c'est dangereux pour elle, Tout ce qui compte, c'est qu'ils soient ensemble.
Oğlanla birlikte bu gece gidiyoruz.
Lui et moi partons dès ce soir.