Eskiden tradutor Francês
17,145 parallel translation
Onu eskiden olduğu gibi getir yoksa bu eve bir daha asla dönme.
Ramène-le tel qu'il était... ou quitte cette maison à tout jamais.
"... eskiden gördüklerimi... "... göremem artık.
Les choses qu'hier j'admirais Je ne fais que chercher en vain.
Polis Teşkilatı, eskiden Kulelerin olduğu yerde adı yazılı plaket verdi.
La police lui a donné une plaque à Ground Zero avec son nom maudit sur elle.
Hayatımız işten ibaret olmadan önce, eskiden birlikte yaptıklarımız gibi bir şeyler yapmak istemiştim.
J'ai... pensé qu'on pourrait faire un truc comme avant, avant que tout ne soit que boulot et que tu sois tout...
Eskiden olsaydı, Wendy Rhoades'la konuşmak için beni eken Bobby'ye "Git kendini becer." derdim.
Autrefois j'aurais dit à Bobby d'aller se faire foutre pour m'avoir énervée d'avoir parlé à Wendy Rhoades toute la nuit.
Burası eskiden canlı mekandı. Gençlerin ısındığı eski günlerde.
La terre de mes débuts, la terre de mes nombreuses conquêtes.
Eskiden bu adamın dublörüydüm.
J'étais son double cascadeur.
Eskiden bana, tehlikeli hareketleri kendinin yaptığını söyletirdi.
Ce type faisait croire à tout le monde qu'il faisait lui-même ses cascades.
Pat, eskiden aktristin.
Tu étais une artiste.
Eskiden param vardı.
Avant, j'avais du fric.
Seni, aynı eskiden olduğun şekle soktum.
Vous êtes à nouveau le même.
Eskiden tanıdığım biri diyelim.
Quelqu'un que je connaissais.
Babam eskiden "Judy şapkalı bir köpekle bile konuşabilir" derdi.
Mon père disait : "Judy parlerait à un chien qui porte un chapeau."
Tamam, eskiden normal ranzamda, normal mahkum hayatını yaşıyordum ve şimdi yüzde birlik kısımdayım.
Ma vie en prison était normale, j'avais un lit normal, et me voilà privilégiée.
Eskiden yaşıyor olmasını dilerdim.
J'espérais qu'il soit vivant.
Leo Richardson ile aranızda eskiden kalan bir sorun olmadığına emin misiniz? Olsaydı eğer bu kadar zamandır onun için çalışıyor olmazdım.
Vous êtes sûr de ne pas entretenir une rancoeur à l'égard de votre patron?
Eskiden her şeyin içine sıçıp sonra da özür dileyip... yeniden her şeyin içine sıçana dek kendimizi iyi hissedebiliyorduk.
Avant, on pouvait merder, s'excuser et se sentir mieux jusqu'à la fois suivante.
Eskiden beyazdı.
Avant, il était blanc.
Ama eskiden burayı saray sandığımı hatırlıyorum.
Malgré tout, cet endroit était un palais à mes yeux.
Eskiden iyi bir editördü.
- C'était un bon rédacteur.
Ben de eskiden bu uzaylı saçmalıklarından nefret ederdim.
J'ai détesté cette merde d'alien.
Eskiden.
C'est du passé.
Eskiden kardeşimle beraber burada oynardık.
Mon frère et moi avions l'habitude de jouer ici étant enfant.
Bay Clissold eskiden beri değerli bir müşterimizdi.
- C'est horrible. M. Clissold était un client de longue date.
Eskiden Frierson ile çalışmış emekli bir polis memuru var.
Il y a cet officier à la retraite qui a travaillé avec Frierson.
Biliyor musun, eskiden babam da bana "Red" derdi.
Mon père m'appelait "Red".
Eskiden bu bacaklar 400 kilo kaldırırdı.
Je levais 400 kg avec ces jambes.
- Bu adamlar eskiden Alibi'a gelirlerdi.
Ces gars avaient l'habitude de venir à l'Alibi
Burası eskiden bankaydı.
Avant, c'était une banque.
Eskiden çalıştığın kimya tesisine ve yanındaki iskâmbil kağıdı şirketine girmek için yardımına ihtiyacımız var.
Tu vas nous aider à entrer dans ton ancienne usine et dans la société de cartes qui est à côté.
Eskiden işe gelirken her sabah buradan yürürdüm.
Je passais par là tous les matins pour aller travailler.
Eskiden bir nehir vardı burada.
Il y avait une rivière pourtant.
Eskiden orada çalışıyordun. Kazadan önce.
Vous y étiez employé, avant votre accident.
Ağıt yakma gibi, eskiden kalma bir âdetimiz vardır orada.
Là-bas, on a une vieille tradition qu'on appelle le keening.
Eskiden olduğum gibi biri olamam.
Je ne puis être ce que je fus.
Kız kardeşimin dairesi eskiden buradaydı.
L'appartement de ma soeur était par ici.
Ya da en azından eskiden öyleydi.
Ou c'était le cas, du moins.
Eskiden olduğum adamın yarısıyım resmen.
Je suis littéralement la moitié de l'homme que j'étais.
Ona eskiden kim olduğunu hatırlatmaya çalışıyorlar.
De lui rappeler qui il était.
- Ne olduğunu değil, eskiden ne olduğunu.
Pas ce que c'est, ce que c'était.
Dönüştüğü her gece eskiden olduğu şeyi biraz daha hatırlıyor.
Chaque soir, il se transforme, Il se souvient d'un peu plus de qui il était.
Eskiden tutardı.
Ça l'a déjà fait, à la maison du lac.
Artik, eskiden oldugumuz kisiler olmadigimizi unutmamak için çok zorluyoruz kendimizi.
Ça nous force à nous rappeler qu'on est plus les mêmes.
Eskiden iyi biri olduğunu söyledin.
Il est ta famille. Tu disais qu'il était quelqu'un de bien.
Eskiden sendim, ya da eskiden sen bendin güçlü, kendine güvenen, esmer ama bunların hepsinden kahramancılık oynamak için vazgeçtin ve bak sonu ne oldu.
J'étais toi, ou tu étais moi.. forte, confiante, brune... Mais tu as tout gâché pour jouer à la super héroïne, et regarde où ça t'a menée.
Harika süper kahraman macerana insanlara yardım etmek istediğim için katıldım. Ve eskiden dünyaya çok öfkeliydim. Ama o öfke hiçbir şey başaramadı.
Je voulais rejoindre ton incroyable aventure de super héros parce que je voulais aider des gens, et l'ancienne moi était tellement en colère contre le monde, mais cette colère n'a jamais rien accompli.
Eskiden böyleydim. Kendi kurallarından başka kurala uymayan isyankâr esmer bilgisayar korsanı.
C'est l'ancienne moi, une hackeuse brune et rebelle qui n'écoutait les règles de personne d'autre que les siennes.
Tatsu Yamashiro onu koruyan bir tarikatın üyesi, eskiden koruyan yani.
Tatsu Yamashiro fait partie de ceux qui le gardait
Eskiden sahip olduğum kaynaklara sahip değilim.
Je n'ai pas les moyens que j'ai eus autrefois.
Eskiden Ra's Al-Ghul'dum.
J'étais Ra's Al Ghul.
Eskiden geçmişiniz hakkında yalan söyleyebilirdiniz.
Avant, vous mentiez sur votre passé.