Eskiden olduğu gibi tradutor Francês
547 parallel translation
Eskiden olduğu gibi devam edeceğiz.
"Tout continuera comme avant."
Silah kullanmada eskiden olduğu gibi hala iyimisin?
Es-tu toujours aussi adroit avec un fusil?
Hayatımız eskiden olduğu gibi devam etmek zorunda.
Notre vie doit continuer comme par le passé.
Birlikte, eskiden olduğu gibi hoca öğrenci olarak değil iki bilim adamı meslektaş olarak yaşam ve ölümün gizemini çözebiliriz.
J'ai osé espérer que nous deux, non plus en tant que maître et élève, mais collègues, pourrions explorer les mystères de la vie et de la mort...
Eskiden olduğu gibi.
Exactement comme avant.
Niçin eskiden olduğu gibi benim prensim olmuyorsun?
Pourquoi n'êtes-vous pas mon prince?
Eskiden olduğu gibi beraber bir gece geçireceğiz.
Nous passerons une soirée comme avant.
Bize duydukları nefret bitse tıpkı eskiden olduğu gibi işimizi yapmamıza izin verseler ne güzel olur.
S'ils cessaient de nous haïr! S'ils nous laissaient vivre comme autrefois!
- Eskiden olduğu gibi değil.
Pas aussi bien qu'avant.
- Tıpkı eskiden olduğu gibi.
- Comme au Moyen Age.
Tıpkı eskiden olduğu gibi.
Comme avant!
Eskiden olduğu gibi oldukça mutlu ve neşeli görünüyordu.
Elle avait l'air plus heureuse que jamais. Aussi délicieuse qu'autrefois.
Nick, seni böyle görmek harika, eskiden olduğu gibi.
C'est merveilleux de vous voir comme ça... comme avant.
Eskiden olduğu gibi.
Comme vous le faisiez.
- Elimiz kolumuz bağlı artık. Eskiden olduğu gibi yaşamayı dayanılmaz bir şekilde özlüyorum.
- Vous apprenez à lier des pinceaux... alors que vos mains veulent un marteau.
Seni eskiden olduğu gibi, dizime yatırıp dövmem lazım! Çok da eskiden değil üstelik!
Tu mérites une fessée, comme quand tu étais petit.
Belki belki size eskiden olduğu gibi, sıcak bir şey getirebilirim.
Je vous préparerai un repas chaud, comme avant?
Alışkanlıkları geri geldi biliyorsun eskiden olduğu gibi, uyku ilacı alacak.
Ses visions horribles, comme avant.
Bence insanlar eskiden olduğu gibi eğlenemiyorlar değil mi? Hayır.
Parfois, je me dis que les gens ne savent plus s'amuser.
Bazen keşke eskiden olduğu gibi dirsek çürütseydim diyorum. Cumartesileri neşelenmek için gürültü, gezinti ve müzik gibisi yoktur.
Parfois j'aimerais retrouver mes copains, le bon vieux temps, une fiesta le samedi soir, rien de tel, pour le moral.
Eskiden olduğu gibi öp beni anne ben çocukken öptüğün gibi.
Embrassez-moi comme vous le faisiez, quand j'étais tout petit.
Eskiden olduğu gibi harika vakit geçireceğiz.
On retrouvera notre belle vie d'autrefois.
Eskiden olduğu gibi iyi dövüşüyorsan bu sene işimiz garanti.
Si tu boxes aussi bien qu'avant, on est sûrs de gagner.
Eskiden olduğu gibi.
Ça me rappelle mon enfance.
Artık kankan yok ve her şey eskiden olduğu gibi olacak.
Plus de cancan... Et tout recommence comme avant!
Eskiden olduğu gibi Maurice ile olmak istiyorum.
J'aimerais être avec Maurice, comme avant.
Gözlerin eskiden olduğu gibi.
Tu dis père? Tes yeux sont de nouveau comme avant.
Eskiden olduğu gibi bana karşı nazik ol.
Sois gentil avec moi comme tu l'étais jadis.
Günde, 200 ya da 300 kadarını avlayabiliriz. Eskiden olduğu gibi, değil mi, Sandy?
On en tuera encore 200 à 300 par jour!
Eskiden olduğu gibi yine elime bakacaklar.
Lls reviendront me manger dans la main, comme avant.
Sadece eskiden olduğu gibi değil.
Mais ce ne sera pas comme avant, bien sûr!
# Taze toprağın kokusunu alabiliyordum, çok eskiden olduğu gibi. # Ve gündüz sefası çiçekleri, gerçi şimdi oralarda bu çiçekler yetişmiyor.
Je sentais l'odeur de la terre, comme il y a tant d'années, et celle des volubilis, bien qu'il n'en pousse plus, là-bas.
Hiç kimse eskiden olduğu gibi kalmaz, ülkeler de öyle.
Tout change les pays comme les hommes.
Eskiden olduğu gibi.
Comme avant.
- Eskiden olduğu gibi.
Comme autrefois!
- Tıpkı eskiden olduğu gibi.
- comme avant.
Kimse bunu kanıt olarak kabul etmeyecek. İnsanlar eskiden olduğu gibi korkuyla titreyecek.
Si ce sont là vos preuves, vous ne pouvez espérer que l'on croit à sa mort... et les gens de la contrée continueront à trembler comme avant.
Eskiden olduğu gibi artık buraya sık gelmiyorlar. Ve bu durum böyle devam ederse, artık hiç gelmeyecekler.
Déjà ils viennent moins, et si ça continue ils viendront plus du tout.
Tabii... Eskiden olduğu gibi değil.
Bien sûr, ça a changé.
Demeliyim ki, seni görevde donatmak, eskiden olduğu gibi çok kural dışı.
Je dois dire que je trouve cette façon de vous équiper sur le terrain- - en pleine cavale, pour ainsi dire- - parfaitement irrégulière.
Neden arkadaşlarını eskiden olduğu gibi görmüyorsun?
Pourquoi ton attitude avait changé par rapport à tes amis?
Evet, eskiden olduğu gibi.
Il faut s'habituer.
Hâlâ eskiden olduğu gibi bir dolarlık kafa derisi peşindesin.
Tu te satisfais d'un dollar par scalp, comme dans le temps.
Eskiden olduğu gibi.
Ça fait un bail.
Eskiden olduğu gibi, Jimmy.
Comme au bon vieux temps, Jimmy.
Suga eskiden olduğu gibi davranıyor ama İchi her zaman cana yakın davranıp asla karşılık vermiyor.
Quant à ma femme, toujours la même. Mais Ichi s'en accommode parfaitement.
İşler eskiden olduğu gibi değil artık, Ryan.
Les choses ont changé.
Eskiden olduğu gibi Tanrıya hizmet etmeye devam edeceğiz.
- Ce que Dieu demande.
Eskiden bende olduğu gibi. Ben ve Zeena.
Comme moi avant, avec Zeena.
Bütün beyaz adamlar öldürüldüğünde milyonlarca bizonun eskiden olduğu, gibi döneceğine ve her şeyin eskisi gibi olacağına inanıyorlar.
Ils croient que lorsqu'ils auront tué tous les blancs, les bisons reviendront par millions, comme dans le temps, et que tout redeviendra comme autrefois.
Bu merak hiçbir zaman bitmez. Bir erkek bir kadını olduğu gibi sever. Eskiden ne olduğunu ya da gelecekte ne olacağını düşünerek değil.
Une curiosité qui disparaît rapidement si tu aimes une femme pour ce qu'elle est et non pour ce qu'elle pourrait être.