Gelıyor tradutor Francês
260 parallel translation
Gel, araba gece yarısı kalkıyor!
Viens, la voiture part à minuit!
Lütfen içeri gel Elizabeth. Bu odada kaybolan bir şey gözüne çarpıyor mu?
Elizabeth... manque-t-il quelque chose dans cette pièce?
Şimdi sadece sundurmanın arkasında dikilen annemi görüyorum... her ne yapıyorduysam beni eve gel diye çağırıyor.
Je revois ma mere, debout sous le porche. Elle m'appelait pour que je rentre.
Bu çocuk ne yapıyor? Buraya gel lütfen.
Par ici, s'il vous plait.
Jüri beni çağırıyor! Lourdes, gel!
Lourdes, viens avec moi.
Ama gel gör ki hala 3 yıldızlı otellerde kalıyor!
Mais je t'en fous, elle ne descendait que dans les hôtels à trois étoiles.
Gel. Şuna bak hala espri yapıyor!
Fais le mariole, c'est ça!
- Buraya gel José Luis! "Boğarak İdam" ın satış rekorunu kıran son kitabı "Habil'in Gecesi" ni imzalıyor.
"Abel nocturne", qui connaitra sûrement le même succès que "garrotage publique".
Gel-git başlıyor!
La marée.
Sadece yaşam fonksiyonları gel git yapıyor.
Sinon que ses fonctions vitales sont en déclin.
Ayaz çiçekleri solduruyor ve ölüm meleğinin çanı onun için çalıyor.
Oh! Le gel enlèvera le rouge des joues, l'ange noir de la mort accomplira son oeuvre.
Gel gör ki, ağzını bıçak açmıyor.
Mais elle garde silence.
Acıyor mu, gel bir de Aurora baskın.
- Ça fait mal? - Oui. - Allez vous soigner.
O kolay işte. Yan dükkânda satılıyor... - Çabuk gel!
Y en a justement à côté, chez M. Jones.
Birisi kapıyı kırıyor! Çabuk gel!
Quelqu'un essaie de forcer la porte.
Anlıyor musun? Yarın gel ve beni gör.
Passe me voir demain.
Avluda yüksek bayrak,'seni bekliyorum,'demek. Hatırlıyor musun? Gel.
Tristan est un océan d'harmonie aussi profond qu'une étreinte.
- Bunu hatırlıyor musun? - Buraya gel Noel Joy. - Gel de saçlarını tarayayım.
Laisse-moi te peigner les cheveux.
- Aşağı gel Giacinto, üç adam seni arıyor!
Giacinto! Y a trois types qui te demandent!
Kapıyı açıyor, "merhaba" "haydi içeri gel."
Il ouvre la porte : "Bonsoir, entrez."
Üzerlerinde delikler açılıyor. Gel de şuna bir bak.
Elles fontjaillir des fuites!
Evlat! Annen heryerde seni arıyor. Çabuk gel.
Gamine Ta mère a la moitié de l'équipe qui te cherche!
- Ne, nerede olduğunu hatırlamıyor musun? - Gel al.
- Quoi, tu ne te souviens plus où elle est?
Bulldog, buraya gel, düşman yaklaşıyor. O kahrolası uçağı buraya getir.
Amenez cette foutue machine.
Gel-git başlıyor. Gel ve gör.
La marée est en train de changer.
Buraya sana bilgi vermeye gelmiştim... zemindeki buz eriyor... ve taşınma günü yaklaşıyor.
Je suis venu ici pour vous informer... que la période de gel... et le déménagement est pour bientôt.
Gel, Yor.
Venez, Yor.
Yor, bizimle gel.
Yor, viens avec nous.
Gel. Park kapanıyor. Hadi, terhaneye gidelim.
Ça va fermer, allons dans le "sauna".
Bankadan çıkıyor dedim! Haydi buraya gel!
Elle part de la banque!
Baba, bir dakika gel, biri senin arabanı kullanıyor!
Papa, viens voir, il y a quelqu'un à ta voiture!
Gel. Bak, rigor mortis beyinde başlıyor. İç organlara yayılıyor ve kaslara yerleşerek son buluyor.
Tu vois, la rigidité cadavérique apparaît dans le cerveau, puis elle gagne les organes internes et finit par se fixer dans les muscles.
Gel Charlie. Charlie evde kalıyor.
- Ne prends pas de coup de soleil.
Chow arıyor, gel ve onunla konuş!
Tu vas bien lui parler, au moins?
Çabuk gel hayatım, başlıyor. - Tamam.
Viens chéri, ça commence
Mike, gel. Her zamanki yaramazlığını hatırlıyor musun?
Tu te rappelles comment on fait le sale gosse?
Gel buraya, kraliçem. İçim içime sığmıyor.
Viens, ma reine, je sus pléthorique.
Gel hadi, Freddie içki içmek için can atıyor.
Nous vous attendons. Freddie meurt de soif.
Kapıda kapalı yazıyor.'Kapalı'kapalı demektir.Şimdi git, daha sonra gel.
Ça dit "Fermé". "Fermé" veut dire fermé. Revenez dans quelques heures.
– Gel canım, şarkımız çalıyor.
Vient ma cherie, ils jouent notre morceau.
Bir ara beni görmeğe gel. Ben ultrasonik delgi kullanıyorum. Bir kedi yavrusu gibi mırıldanıyor.
Venez me voir, ma roulette ultrason ronronne comme un chat.
- Johnny gel, Gösteri başlıyor. - Biliyordum!
Viens vite, ça va commencer.
Herkes seni arıyor, bu yüzden hemen gel.
Vous aurez toute la meute à vos trousses.
Söz verdiğim gibi, 100 altını vermek için Edo'da bekliyor olacağım. Gel ve al, eğer hâlâ yaşıyor olursan.
je te donnerai 100 pièces d'or une fois à Edo.
"Evine gel gezgin, dostların seni çağırıyor."
"Retourne-toi ô vagabond ton pays te rappelle"
"Evine gel gezgin, sevdiğin seni çağırıyor."
"Viens chez toi ô vagabond, ton amant t'appelle"
Gel, bu sandalyeler sırtımı acıtıyor.
Viens, ces chaises m'esquintent le coccyx.
Eğer aşağıda olmazsam, odaya gel. Oda numarası 2-2-0-3, yazıyor musun?
Si je suis pas en bas à la fête, monte. 2203.
Ama karnım ağrıyor. Babamın iyileştirmesini istiyorum. Buraya gel canım.
On peut revenir demain pour prendre ses affaires.
Neresi ağrıyor? Gel bakalım.
Où est la douleur?
Gel gelelim Fortinbras'ın oğlu pervasız, azgın bir delikanlı. Norveç'in sınır boylarından bir sürü gözü pek haydut topluyor. Para, pul ve yiyecek aşkına, amansız bir saldırıya hazırlıyor onları.
Or, voici que le jeune Fortinbras, plein de fougueuse ardeur, a rassemblé aux confins de la Norvège des aventuriers sans feu ni lieu qu'il engage dans une action dans le seul but, nous le savons, de nous reprendre
geliyorum 2650
geliyor 1263
geliyorsun 30
geliyor musun 650
geliyor musunuz 91
geliyormusun 18
geliyoruz 309
geliyorum efendim 21
geliyor mu 41
geliyorlar 662
geliyor 1263
geliyorsun 30
geliyor musun 650
geliyor musunuz 91
geliyormusun 18
geliyoruz 309
geliyorum efendim 21
geliyor mu 41
geliyorlar 662