Gerekıyor tradutor Francês
792 parallel translation
Uyuz bir köpeği avlıyor olsalar gerek.
"Il sont sûrement en train de chasser un chien galeux."
- Saklanmam gerek. - Kaçıyor musunuz? - Evet.
- Je veux fuir.
Evde yatıyor olman gerek.
Tu devrais être au lit.
Gerek yok. Bayan Chandler oradan arıyordu. O da Chandler'ı arıyor.
Mme Chandler a appelé l'après-midi, elle le cherche aussi.
Ödemene gerek yok, bey ısmarlıyor.
Pas la peine de payer, c'est le propriétaire qui passe commande.
O'nun söylediği her şeye kulak asmamak gerek. Çoğu zaman eksik anlatıyor.
Ne faisons pas trop attention à ses paroles.
Gerek yok, teşekkürler. Kocam yardım edilmekten hoşlanmıyor.
Il ne veut pas qu'on l'aide.
Kimliğinizi göstermenize gerek yok, kokudan anlaşılıyor.
Inutile de me dire qui vous êtes, Je vous ai reconnus à l'odeur.
- Dora onu iyi tanıyor olsa gerek.
- Elle en sait quelque chose.
Ama onlarla arkadaş olmam gerek. Hatırlıyor musun, buna karar verdik?
NOUS en avons convenu.
Bunun için seni takdir etmem mi gerek? Tüm kızlar bu günlerde bunları yapıyor. - Daha fazlasını hem de...
Non, mais on en obtient le minimum vital.
Benimki ise henüz yeni başlıyor. Bunlardan bir an evvel kurtulmam gerek.
C'est moi qui prends tous les risques, à présent, pour m'en débarrasser.
İçmemem gerek aslında. Midemde asit yapıyor.
Je ne devrais pas boire ça...
Tüccar için endişelenmene gerek yok.Güzel ve temiz banknotlarla anında ödeme yapıyor.
Prudent. Trader paie rubis sur l'ongle.
Komiklik yapmama gerek bile kalmıyor.
Je suis drôle sans même essayer de l'être.
Bay Wittol, kafanızın karışmasına gerek yok... çünkü şoförünüz sizin gibi hikaye anlatamıyor.
Bon, vous pouvez arrêter d'être embrouillé, car votre chauffeur ne paraît pas aussi inventif que vous.
Endişeye mahal yok bize geldiğinde ise en küçük bir çaba harcamana gerek kalmıyor.
Mais rassure-toi, avec moi, tu n'auras pas à faire cet effort.
Zale'e karşı savunma çalışıyor olmamız gerek ama sen bu zavallıların kafalarını koparıyorsun,..
Tu es censé travailler ta défense contre Zale. Tout ce que tu fais, c'est démolir ces pauvres gars
"Dedektif daha fazla araştırmaya gerek duymaksızın, "... kurbanların boğulmuş oldukları sonucuna varıyor.
Le policier établit, sans chercher plus loin qui a tué et comment il a tué.
Burada, Miami'de yaşıyor ve telefon edip bir merhaba demem gerek. - Lütfen Sophie.
Elle vit ici, à Miami, et je dois l'appeler pour lui dire bonjour.
Gelmesi gerek, gittikçe zayıflıyor.
Il faut qu'elle vienne. Elle maigrit.
Don Domenico'nun arabayı ve diğer şeyleri bilmemesi gerek. Anlıyor musun beni?
Ne dis rien à Don Domenico.
Mahkeme üyeleri kanıt birçok şeyi su yüzüne çıkarıyor. Bu adamın suçlu bulunması gerek. Ek olarak psikometri incelemesinin sonucunda, bu topuzun tutuklunun sağ elinde bulunduğuna dair bir kanıt var.
Membres du tribunal, les preuves déjà présentées sont plus que suffisantes pour assurer la condamnation de cet homme, mais de plus un examen psychométrique a démontré que cette masse a été tenue par la main droite du prisonnier.
Her şeyi kartlarında görüyorsun. Sen o kadar esrarlısın ki, kartlar bile anlatmayı başaramıyor. Şu iş için ne yapmak gerek?
Tu es si mystérieux que même les cartes ne voient rien.
Gerek yok, Teresina hazırlıyor.
Teresina s'en est déjà chargée.
Okuldan daha muhteşem bir şey daha bilmiyorum bir politikacıdan bunu duymak sizi şaşırtmıyor olsa gerek.
Il n'est rien de plus magnifique que l'Ecole, pas étonnant de la part d'un homme qui travaille dans la politique.
Doktor herşeyi iyiliğimiz için yapıyor, ona teşekkür etmemiz gerek.
Quoi qu'elle fasse, elle le fait pour notre bien.
Akan su yolunu bulur, ve şimdi Ralph'e bir lağım çukurunda banyo yaptırıyor olsa gerek.
Qui se ressemble s'assemble, et dans le cas de Ralph, la réunion se fait dans le caniveau.
Dilediği zaman bir şehri yok etme gücü olan biri bir kızı öldürmek gibi bir hevese gerek duymaz. Yanılıyor da olabilirim.
Quiconque a le pouvoir de détruire une ville à sa guise, ne prendrait aucun plaisir à tuer une fille, mais je peux me tromper.
Vatandaşlarım. Sizlere olmayı sürdürmek isterdim ama gitmem gerek, görev çağırıyor.
Je souhaiterais pouvoir continuer à m'adresser a vous, mais le devoir m'appelle.
Ama... Ancak bu insanların yaşıyor olmaması gerek.
Mais ces gens ne devraient pas être en vie.
Burada İspanyol bir hatunla yaşıyor olması gerek, ama gelmedi.
Elle vit ici avec une Espagnole, mais personne ne l'a encore vue.
Renata'nın kastettiği, buraya yerleşmiş olmanız doğaya olan tutkunuzdan kaynaklanıyor olsa gerek.
Nature ou pas, tous les maris tueraient leur femme s'ils pouvaient ensuite profiter de leur fortune.
Kış yaklaşıyor ahbap... ve bu sürüyü Belle Fourche'a götürmemiz gerek.
L'hiver est proche cher ami... et il faut que ce bétail arrive à Belle Fourche.
Bunun için iki saat gerek bana. Ben dönene ve Ulzana'nın peşine düşene kadar, o 4 saat kazanıyor.
Je serai de retour dans environ quatre heures, ce qui donne également quatre heures d'avance à Ulzana.
Beni cesaretlendirmenize gerek yok. Bence cennet beyaz bir gece kulübü. Assolist olarak da ebediyen bendeniz ve herkes bana bayılıyor.
J'imagine le Paradis comme une boîte de nuit toute blanche dont je suis la vedette pour l'éternité et où on m'adore.
Beni tanıyor olman gerek.
Tu me connais mieux que ça.
Sahtekarlık hakkında... ve bütün sahtekarlıkları bitirmeyi planlayan kitabın yazarı da tam bir sahtekar! Biz onun filmini yaparken o da kitabının çalışmalarını yapıyor olsa gerek. - Hadi bakalım.
Plus tous ceux qu'il préparait alors!
Soylu geçmişimden arınmam gerek çünkü namussuz rakiplerimle mücadele etmemi, o aile bağları güçleştiriyor. Geleneği olmadığı için karşımdaki amansız bir düşman olup çıkıyor yalnızca kendi geçmişi, bugünü ve yarınıyla.
Je dois me libérer de mon passé nobiliaire, car ces liens genent dans la lutte avec un ennemi sans scrupule, sans passé - un ennemi dangereux, qui lui-meme est son passé, son présent et son futur.
... ile konuşmam gerek. Efendim, bize bir iyilik yapıyor olacaksınız.
Rendez-nous ce service.
Son maddeye gerek yoktu, ama bir hava katıyor.
Dernière phrase inutile, mais elle sonne bien.
Söylediğim her şeyi onaylaman gerek, anlıyor musun?
Il faut que tu confirmes tout ce que je dirai.
Bay Robinson diye bana seslenmen gerek. Açıkmı? [Papağan ciyaklıyor]
- Vous devez m'appeler M. Robinson.
Ama herkes kitabınıza bayılıyor ve endişe etmemeniz gerek.
Mais enfin je vous assure, tout le monde l'adore, ce livre.
Bazen sevişirken kalbime ağrı saplanıyor ama bu zevkli bir rahatsızlık, ilaca gerek olmuyor.
Si, le cœur flancherait parfois, à cause des femmes, mais c'est une maladie bien plaisante et qui ne nécessite pas de médecine.
Bunu anlamamız gerek, ne demek istediğimi anlıyor musunuz?
C'est ce qu'on doit découvrir, vous comprenez?
Bay Baldi üst katta yaşıyor, etraftan dolanmanız gerek.
C'est au-dessus, il faut faire le tour.
Dokuzuncu sınıf köpek gibi çalışıyorsun demek Jersey'de biryerlerde benzicinde çalışıyor olman gerek.
Que tu t'entraines comme un gosse qui ferais mieux de devenir pompiste dans le Jersey. Ouais?
Ama her ay kiramı ödediğin gerçeği... Buna gerek yok. Anlıyor musun?
Mais ce n'est pas nécessaire que tu paies toujours le loyer.
Militan örgütler kurmamız gerek. Anlıyor musun?
Il faut des organisations de combat.
Bana inanıyor musun bilmem gerek peter.
Je dois savoir que tu me croies, Peter.
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerekmiyor 26
gerek yoktu 39
gereksiz 31
gerek kalmadı 36
gerekmez 98
gerekirse 81
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerekmiyor 26
gerek yoktu 39
gereksiz 31
gerek kalmadı 36
gerekmez 98
gerekirse 81