Gorevim tradutor Francês
3,017 parallel translation
Affedin ama şu andaki tek görevim, şu Walker denen adamı acilen yakalamak.
Pardonnez-moi, mais mon boulot pour l'instant... mon seul boulot... c'est de capturer ce Walker dès que possible.
Hayatın boyunca seni korumak benim görevim.
Toute ta vie, mon boulot a été de te protéger.
Benim tek görevim bu topraklardaki insanlara karşı.
Je ne me dois qu'à ce royaume.
Birileri sana karşı planlar yapıyor ve her ihtimali soruşturmak benim görevim.
Un complot se trame. Il est de mon devoir d'envisager toute possibilité.
Bu benim görevim.
Je le dois.
Juliet'in bir sorunu var ve onun erkeği olarak bu işi düzeltmek benim görevim.
Juliet a un problème et en tant qu'homme... C'est mon boulot d'arranger ça.
Bu benim ilk resmi görevim. O yüzden yarı yolda bırakırsam pek hoş olmaz. Sahip olduğum yeteneklerle elimden geleni yapıp başarılı olmak istiyorum.
C'est moi qui vous ai embauchée. je me sens responsable. vous vous en sortirez très bien.
Görevim elimden alınsa bile ben bu davayı bırakmayacağım!
je démissionnerai et découvrirai la vérité moi-même! OK?
görevim tamamlandı... nazi saldırısının gücü benim elimde... ve kötü sona kadar güzel vakit geçireceğiz.
Une fois ma mission accomplie... les envahisseurs nazis seront appelés sous ma direction... et nous mettrons un terme aux bons temps des mauvais gens.
Her zamanki görevim.
Toujours, c'est ma partie.
Bugünkü görevim listedeki evleri incelemek olduğundan, sizinkine de girmem gerekiyor.
Ma mission d'aujourd'hui, c'est à dire... cocher des fermes sur une liste, exige que j'entre chez vous.
Bir baba olarak benim görevim, o küçük pisliklerin peşine düşüp kızımın kızlık zarına zarar vermelerini engellemek.
En tant que père, je traque les petits cons qui menacent l'hymen de ma fille.
Donanmada görevim neydi, biliyor musun?
Tu sais ce que j'ai fait dans la marine?
Klausener son adam. İcabına bakınca görevim tamamlanacak.
Klausener est le dernier.
- Senin için yeni bir görevim var.
J'ai une nouvelle mission.
Benim görevim başkan yardımcısının seçilmesini sağlamak ve görevi bırakmadan önce geçmişimize bir güzel cila çekmek.
Mon travail consiste à faire élire le vice-président tout en justifiant nos actions passées avant de quitter nos postes.
Seni, o silahlı cahilden uzak tutmayı görevim olarak görüyorum.
Il est de mon devoir de t'arracher des griffes de ce philistin.
Size bir görevim var. Benimle gelin.
J'ai un travail pour vous.
Her iki ayda bir fotoğraf makinelerini görmeye gitmek benim görevim.
C'est mon boulot d'aller là-bas régulièrement pour vérifier les caméras.
Ve bir bilim insanı olarak benim görevim de... öğrencilerin ve onlardan alıntı yapanların yanıldığını kanıtlamak.
Et c'est mon rôle en tant que scientifique... de prouver à ces écoliers et à leurs enseignants, qu'ils ont tort.
Benim görevim bunu sağlamak.
Et il est de mon devoir... de maintenir ce parfait équilibre.
Leydim, benim görevim size duyduklarımı söylemek... - Duyduklarım, maalesef ki...
Majesté, j'estime qu'il est de mon devoir de vous informer des dernières rumeurs.
– Yemin ettiğim bir görevim var.
- Je respecterai ce que j'ai promis.
– Görevim kanuna.
- Je sers la loi.
Kimse bilmiyor. Liide haklı. Görevim, ülkemi ve sizleri korumak.
personne ne sait liide a raison mon devoir est de défendre mon pays et nous aussi
Ama bir görevim var.
Mais j'ai un devoir.
Benim görevim benden yardım isteyen bu insanları korumak.
Mon devoir est de protéger les gens qui viennent me demander de l'aide.
Başkanlık kadar şaşalı olmayabilir ama benim görevim bu!
Ce n'est pas aussi important que d'être présidente, mais c'est mon devoir.
Ama Tanrı tarafından birbirimize bağlandığımızı ve bu bağın yalnızca Tanrı'ya karşı suç işlendiğinde bozulacağını hatırlatmak benim görevim.
Mais je te rappelle que nous sommes unis par Dieu. Ce lien ne peut être brisé que par un crime contre Dieu.
Bu benim görevim.
C'est mon rôle.
Görevim, bilgi toplamaktı.
Mon domaine était l'information.
Çünkü sana kendini iyi hissettirmek artık benim görevim değil.
Parce que c'est pas mon boulot de faire que tu te sentes bien avec toi-même.
Arkadaşın olarak görevim.
C'est mon devoir.
Benim kendime ait bir görevim var!
Je mène ma propre mission! Sortez de ma tête!
Lector'un senin için sarhoş balo kraliçesini getirdiğinden emin olacağım, çünkü bu akşamki görevim senin bu işi yapman.
Tu auras ça ce soir.
Tek bildiğim bunun benim görevim olmadığı.
Tout ce que je sais, c'est que ce n'est pas mon devoir.
Sadece buna odaklanmak kolay ancak görevim sanık için de adil olmamı gerektiriyor.
C'est facile de se concentrer uniquement sur ça, mais mon travail est aussi de me soucier de la justice pour l'accusé.
Müfettişe bir rapor göndermenin benim görevim olduğunu bilmenizi isterim!
- Tu dois savoir que mon devoir serait d'envoyer une note à l'inspecteur d'académie.
Benim asıl endişem onu geri almaktı. Böylece benim görevim başlayabilecekti, soruşturma başlayabilecekti. Bu çocuğa ne olduğunu öğrenebilecektik.
Je voulais avant tout les faire revenir aux USA afin de pouvoir commencer mon enquête et savoir ce qui lui était arrivé.
Benim görevim hizmet etmektir.
Mon devoir est de servir.
İlerde seninle beraber dört gözle bekleyip, şerefle yerine getireceğim görevim bu mu olacak?
Est-ce que c'est le type de dignité à quoi je peux m'attendre avec toi dans le futur?
Bu bir savaş, Beca ve askerlerimin mükemmel senkronla üç dehşet şarkıyı söyleyeceğinden emin olmak da benim görevim.
On fait la guerre, Beca, et je suis chargée de préparer mes soldats à toute éventualité, avec trois chansons sensass, parfaitement chantées et chorégraphiées.
Ben senin annenim, uyarmak görevim ve yasa böyle.
Je suis ta mère, c'est mon boulot et c'est la loi.
VGC-60L ile sözlü etkileşimi gerektiren hiçbir işlev ya da görevim yok.
Aucune de mes fonctions ni de mes tâches n'exige d'interaction verbale avec le VGC-60L.
Orada çalışmak gibi üzücü bir görevim vardı, Majesteleri.
J'avais le triste devoir d'y œuvrer, Votre Altesse.
Eğer görevim buysa, onunla görüşmeliyim.
Si c'est mon devoir, je vais le rencontrer. Oh.
Benim görevim bu, Papa Cenapları.
C'est mon devoir, Votre Sainteté.
Onları öldürmek benim görevim.
C'est mon devoir de les tuer.
Hayır, benim görevim masum bir kişiyi seri katil olmakla suçlamamaktır.
Non, c'est mon devoir de m'assurer que je n'accuse pas une innocente personne d'être un tueur en serie.
Rekabetle ilgili her şeyi bilmek benim görevim.
Je suis toujours à la recherche d'un avantage supplémentaire.
Benim temel görevim?
Mes tâches principales?
görevim 43
görevimiz 59
görev 62
görevli 39
görevi 115
görev tamamlandı 49
görevin 17
göreviniz 18
görev çağırıyor 20
görevdeyim 28
görevimiz 59
görev 62
görevli 39
görevi 115
görev tamamlandı 49
görevin 17
göreviniz 18
görev çağırıyor 20
görevdeyim 28