Ingilizce tradutor Francês
5,843 parallel translation
- Belki ingilizce bir isim istersin.
Pas mûr. Que dis-tu d'un nom anglais? Un nom anglais?
- Adam ingilizce bile konuşmuyor dostum.
Il ne parle même pas notre langue.
Ve şimdi İngilizce sınavıma çok geç kaldım.
Et maintenant, je suis très en retard pour mon test d'anglais.
İngilizce bilen teknoloji dehaları.
Avec des capacités en anglais
Latinleri görmek istiyorum ama aynı zaman onların... - İngilizce konuşmasını istiyorum. - İngilizce konuşmasını...
J'ai envie de voir des Latinas, mais je veux qu'elles parlent anglais.
O yaşta İngilizce ve Japonca konuştuğun için dahi olduğunu düşünmüştüm.
J'ai pensé que tu étais incroyable. Une fille de 10 ans qui parle anglais au téléphone et se parle à elle-même en japonais.
Bana öğrettiğin İngilizce kelimeleri bir bir söyledim.
Je leur ai dit très clairement de me contacter s'ils entendent quoi que ce soit sur elle.
Size İngilizce öğretmek için boşa harcadığım üç ayı saymazsak tabi.
Sauf pour les trois mois que j'ai gâché à essayer de vous apprendre l'anglais.
İngilizce dersinde yanında oturuyorum.
Je suis assise à côté de toi en anglais.
Paris'ten buralara kadar geldin. Bu yüzden sana İngilizce öğretmeliyim.
Tu as fait tout ce chemin depuis Paris, donc je dois t'apprendre l'anglais.
İngilizce konuşabilen var mı?
L'un de vous parle anglais?
İngilizce'ye nasıl çeviriyorduk?
Comment on met ça en français?
Tamam evet. Girişken ve enerjik, ama İngilizce konuşamıyor.
C'est un auto-entrepreneur ambitieux, mais il ne parle pas anglais.
Yani, Candice'in İngilizce'si çok mu iyi?
Candice est juste douée en anglais?
Güzel, İngilizce'de "aptal" demek çünkü.
Oh, on n'avait pas compris.
Ölü yürüyüşçümüz David Morrison'ın ilk kitabını yayınlamadan önce yedek İngilizce öğretmeni olarak çalıştığı yazıyor
Il s'avère que notre jogger mort, David Morrison a été envoyé en tant que professeur d'anglais remplaçant avant qu'il ne publie son premier livre.
İngilizce biliyor musunuz?
Vous parlez ma langue?
İngilizce biliyor musunuz?
Parlez-vous ma langue?
İngilizce konuşuyorsun puşt herif!
Pas de charabia avec moi, fils de pute.
- Peki. - İngilizce konuşmanız gerek.
Je vais le faire pour vous.
Görünüşe göre sizi duyamıyorum. Buradan pek çekmiyor galiba. İngilizce mi konuşuyorsunuz?
Je ne vous entends pas bien, sûrement un mauvais réseau.
Hızlı, hemen İsviçre'ye gelmem gerekiyor? İngilizce konuş lan, İngilizce konuş!
Vite, il faut que j'aille immédiatement en Suisse.
İngilizce dersine yazıldım, bir yıl sonra bölge üniversitesine gidip ön lisans diplomamı aldım, şimdi de Teksas State'te lisans eğitimi görüyorum.
J'ai pris des cours du soir et un an après, j'ai commencé à prendre des cours à l'université. Je travaille à mon master maintenant. Et je suis un des gérants ici.
- İngilizce bir isim mi? Ne gibi?
Quoi, par exemple?
Geç bunları Clyde. İngilizce bile konuşamıyorlarmış.
Elles connaissent même pas l'anglais.
Ama hiç uğraşma Walter, tek kelime İngilizce bilmiyor.
Mais oublie, il ne parle pas un mot d'anglais.
- İngilizce de biliyorsun?
Tu parles français?
- İngilizce kullanın lütfen.
Est-ce que c'est clair?
İki metre kadarlardı ve İngilizce konuşuyorlardı.
Qui mesurent deux mètres et qui parlent notre langue.
Şimdi gününün büyük bir kısmını İngilizce sınıfında sahne alarak geçiriyor.
Maintenant, il est prof d'anglais dans un lycée bien hardcore.
İngilizce ana dilim değil.
Je viens tout juste d'arriver au pays.
İngilizce konuş, orospu çocuğu.
Parle anglais, enfoiré.
Bugün İngilizce sınavın yok muydu?
N'as-tu pas un examen d'anglais?
İngilizce biliyorum zaten.
Je parle déjà anglais.
15 yaşındaydın ve o senin İngilizce öğretmenindi.
- T'avais 15 ans. C'était ton prof d'anglais!
İngilizce konuşuyorum?
Vous parlez anglais?
Janko yok, İngilizce konuşmak yok.
Pas de Janko. Pas parler Anglais.
Amit işe oturdu. Nokta adam oldu çünkü çocuklar İngilizce bilmiyordu.
L'aide d'Amit a été précieuse, car aucun d'eux ne parle notre langue.
İngilizce öğrenmeye devam.
Continuez à pratiquer notre langue.
Hayır, hayır. İngilizce söyle!
Non, non.
- Hayır, hayır. İngilizce söyle!
Non, non, pas en hindi.
- Ben pek hızlı İngilizce konuşamıyor.
Mon anglais n'est pas si rapide.
Sonra, 55 kiloluk, ufak bir Filipinli çocuk geldi ve İngilizce bile konuşamıyordu.
Et un jour, ce petit philippin de 55 kilos, qui parlait à peine anglais, a débarqué.
İngilizce dersi için şiir yazmıştın.
T'avais écrit un poème pour le cours de français.
İngilizce bu!
C'est en anglais.
İngilizce bu - tek kelime anlamıyorum.
C'est tout en anglais. Je pige que dalle.
Sen İngilizce okuyabiliyor musun?
Tu lis l'anglais?
- İngilizce de konuşabiliyormuşsun.
En plus, tu parles notre langue.
İngilizce konuşsam bile sana başka bir dil gibi geliyor yani.
Mais j'ai toujours un accent...
- İngilizce, İngilizce!
- En anglais, Anna!
İngilizce dersini beraber alıyoruz.
Elle est dans ma classe d'anglais.