English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ I ] / Işığı aç

Işığı aç tradutor Francês

299 parallel translation
Işığı aç Slim.
Allume cette lampe, Slim.
- Işığı açın! - Işığı açın!
De la lumière!
Işığı açık bırak, bu sayede uyursun.
Laissez la lumière allumée, vous dormirez mieux.
Işığı aç.
Allumez!
Işığı açık unutmuşsun.
Il y a de la lumière.
Işığı aç.
Allumez.
Işığı aç.
Allume.
Işığı açık mı bırakıyorsun?
Vous laissez la lumière allumée?
Işığı aç Billy.
Allume, Billy.
Işığı açıyorum.
- Et en plus, t'es dans le noir. Je vais allumer.
Işığı açık bırakın.
Votre avenir peut en dépendre.
- Kim sence? Işığı açık bırakacakmısın?
- Tu vas laisser ta lumière allumée?
Geleceğiniz buna baglı olabilir. Işığı açık bırakın. "
Votre avenir peut en dépendre.
Işığı aç anne!
Allume-la, maman!
Işığı açık.
La lumière est allumée.
Işığı açık bırakmanı isterim.
Laissez la lumière allumée.
Işığı açın!
Allumons la lumière.
Tamam! Işığı aç!
- C'est chouette d'être ensemble.
Işığı açınca, yanlış dairede olduğumuzu anladık ve... cesedi gördük.
On a allumé, on a vu qu'on s'était trompés et on a vu le corps.
Işığı açık bırakıyorum.
Je laisse la lumière allumée.
Işığı aç, o zaman daha çok güvende hissediyorum.
Rallumez, la lumière me rassure.
Açıklamana gerek yok. İş saatleri dışında ne yaptığın senin bileceğin iş.
Ce que vous faites apres le travail ne regarde que vous.
Triana'dan ayrıldığımızda, Francisco'dan bana iş için kapıyı açık bırakmasını istedim.
Francisco m'a gardé mon travail au café.
yatar yatmaz uyumuşum. Işığı da açık bırakmışınız.
Après le travail, je suis tombé dans mon lit comme une brute.
Bu işe koyulduğumuzda benim sadece bir iş olduğumu bunun hiç eğlencesi olmadığını açıkça beyan etmiştin, unuttun mu?
Au début de cette expédition, vous avez précisé que ce boulot n'était pas réjouissant, non?
Ve iş bulamadığı zaman onun karnı acıkır.
Et quand on n'a pas de travail, on a faim.
Işığı onun için açık bırakırım hep.
Je lui en ai déjà laissé là.
Bu açığı telafi edebiliriz. Zor bir iş değil.
On pourra ajuster ça.
Hayır! Işığın bana acı verdiğini biliyorsun! Hayır!
- La lumière me fait souffrir le martyre.
- Işığın açık olduğunu gördüm ve...
- J'ai vu une lumière...
Açıkçası insanlar oğlumun ne iş yaptığını sorduklarında hep utanırdım.
Pour être sincère, j'avais toujours un peu honte. Quand on me demandait ce que faisait mon fils, le sang me montait aux joues.
- Yaptığını açığa vuracak bir iş.
Quel boulot pour l'expliquer.
Kanun der ki, suçlu cezalandırılmalıdır. Ben de diyorum ki, bu iş gün ışığında açık olarak yapılmalıdır, gizli saklı değil. Sanki suçlu onlar değil de sizmişsiniz gibi.
Le Code dit que le coupable sera puni... et je dis qu'il le sera en pleine lumière, pas à la sauvette... comme si on était les coupables.
"Işığın sunduğu bakış açısıyla bakarsak,... bu deneylediğimiz şey nasıl görünürdü?"
vue du point de vue de la lumière.
Neden, ne demek istiyorsun? Işığın açık kalmasını mı istiyorsun? Evet.
Pourquoi, tu aimerais qu'il y ait une lumière?
Ama karım bir iş buldu, çocuklarım aç değil, hepimizin sağlığı yerinde çok şükür.
Ma femme a pris un boulot, les garçons mangent... on est en bonne santé.
Isırdı beni. - Kancığın acısına son versek iyi olacak.
- On va lui régler son compte.
Işığı aç.
Allume la lumière.
Işığını senin için açık bıraktım.
j'ai laissé la lumière pour toi.
Işığı aç.
Allumez ces lumières, voulez-vous?
Rahatsız ettiğim için üzgünüm. Işığın açık olduğunu gördüm. Eskiden burası kızımın odasıydı.
Excusez-moi de vous déranger Mais j'ai vu de la lumière et comme c'était la chambre de ma fille...
Bu iş size yıllık 60.000 gelir getirir. .. Vasiyet açısından bakıldığında bu bir değer sayılır.
Le poste est rémunéré 60 000 dollars par an, ce qui représenterait un capital selon les termes du testament.
Açıkçası, bu adamın avukatlığını yapmak bana göre bir iş değil.
Être l'avocat infiltré de Rick Masters ne me convient pas beaucoup.
Şu Harry Yung denen adam acılı gününde iş yerini bastığın için sana çok kızmış.
Harry Yung n'est pas content que tu sois entré chez lui un jour de deuil.
Işığı ve sireni de aç.
Allumez le gyrophare et la sirène.
Sanmam. Işığı hep açık bırakır.
- Elle allume pour les voleurs.
Acınacak bir durum. Bildiğimiz kişilerin yaptığı bir iş değil.
En tout cas, il est déplorable qu'il ou elle ne se soit pas fait connaître.
Işıklar açıkken, buranın Matmazel Patricia'nın mutfağı olmadığını hemen anlardın.
Voyez-vous, quand la lumière est allumée, il est évident qu'on n'est pas chez Mlle Patricia.
Işığı biraz daha açık bırakabilir misin?
Tu laisses la lumière allumée encore un peu?
Işığı biraz daha açık bırakacak mısın?
Tu laisses encore la lumière?
Kesinlikle. Bunu yapmaya kalktıklarında, Atılgan ve Tian An Men geri dönecek, açığı kapatacak ve onları iş başındayken yakalayacak.
Quand ils essaieront de passer, l'Enterprise et le Tian An Men feront demi-tour et refermeront la brèche.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]