Kalmadı tradutor Francês
15,347 parallel translation
Calvin, bu büyük günahın yanında sadece onu utandırmakla kalmadım seninde mezuniyet konuşmanı mahvettim.
Calvin, avec cette transgression en particulier, non seulement l'ai-je embarrassé mais j'ai ruiné ton discours.
Artık bakılacak bir tarafı kalmadı.
- Maintenant, il ne ressemble plus a grand chose.
Nefret ederek mi? Onu son gördüğümde seni ne kadar çok sevdiğini söylerken dilinde tüy kalmadı.
Quand je l'ai vu, il m'a rabâché combien il t'aimait.
Tutamıyorum Hansel! Gücüm kalmadı!
Je vais pas tenir, Hansel, je l'ai pas en moi.
Zaten bende de kalmadı.
Je ne peux rien garder.
50'lerin başında, boksu Amerika'nın her yerine taşımak istedim. Ama New York'un mafya adamları bundan pek memnun kalmadılar.
Au début des années 50, je voulais que la boxe soit présentée dans toutes les villes du pays, mais ça ne plaisait pas à la mafia new-yorkaise.
Çok geç kalmadık.
On n'est pas trop tard.
Hiçbiriyle benimle tanıştıracak kadar uzun evli kalmadın.
Tu les quittais avant que j'aie pu les voir.
Benim yapmama gerek kalmadı.
Moi pas.
Çıkmamıza gerek kalmadı.
On économise un voyage.
Senin üç kuruşuna kalmadım.
Écoute bien. J'ai pas besoin de ta pension minable.
Dünyada konuşacak başka konu kalmadı mı?
Est-ce vraiment l'info du siècle?
Son saldırıda 96. Bölük'ten geriye kimse kalmadı.
La dernière fois il ne restait rien à réparer.
Hiç bölük kalmadı.
Il n'y a pas de nouvelle troupe.
Tavrından pek hoşnut kalmadım Bennie.
- Je n'apprécie pas ton attitude, Bennie.
Fakat provada bile prova metnine bağlı kalmadı.
Même pendant la répète, il a changé le texte.
Bilmiyorum, fazla kalmadı.
Je ne sais pas. Pas trop.
Öyle bir mevzu kalmadığı zaman bu şehre musallat olan savaşa da bir son verebiliriz.
Quand ce ne sera plus le cas, ça signifiera la fin des affrontements qui ont agité cette ville.
Hiçbir şeyim kalmadı.
J'ai rien à perdre.
Bence gitmek zorunda kalmadığın bir iş için % 15 iyi para.
15 %, c'est bien payé pour rester chez soi.
- Sağ ol, gerek kalmadı.
- Merci, ça ira.
Dördüncü katta bilmeyen kalmadı.
Tout le troisième étage le sait.
Mecbur kalmadıkça erkenden ölmek zorunda kalmayalım diye.Gidelim.
Pour ne pas avoir à mourir avant que ce ne soit nécessaire. Allons-y.
Seyahat vizesi hakkında da endişelenmene gerek kalmadı.
À partir de maintenant, je suis ton agent de voyage personnel, mon cher...
Oradayken çoğu gün diyorum ki, "Yeter artık askeriyeyle işim kalmadı".
- Quand j'étais là-bas, je me disais que j'en avais ras le bol.
Zaten başvuracak çok erkek de kalmadı.
Peu d'hommes sur le marché, en ce moment.
Onu yeterince tanıyorsam akşamdan kalmadır.
Il a découché, c'est tout lui.
Yardım et, gücüm kalmadı.
Aidez-moi, je n'ai pas la force!
Siz zavallı çatlakların yaptığı bu ucuz şakalara daha önce maruz kalmadığımı mı sanıyorsunuz?
Est-ce que les idiots que vous êtes pensez vraiment que je n'ai jamais entendu ces blagues nulles auparavant?
Bitmek bilmeyen saldırılar yüzünden, sabırları kalmadı.
Les agressions rendent les Romains nerveux.
Onlardan çok fazla kalmadı.
Ils se font rares.
Bana söylemesine gerek kalmadı. Evrakı okudum.
- C'est marqué sur le papier.
Burada bir ağırlığın kalmadı artık.
Tu comptes plus ici.
Anlıyorum. Burada ağırlığım kalmadı.
Ah, je compte plus ici?
Birdenbire öyle bir büyüyüverdin ki babanın artık burada bir ağırlığı kalmadı, öyle mi?
T'es si grand que ton père compte plus?
Birdenbire öyle bir büyüyüverdin ki babanın artık burada ağırlığı kalmadı.
Tout d'un coup, t'es adulte et ton père compte plus?
İzin istemene gerek yok çünkü artık babanın burada bir ağırlığı kalmadı. - Öyle mi?
Tu dis pas pardon parce que ton père compte plus, c'est ça?
Onu hemen hastaneye taşıdılar ama buna gerek kalmadığını biliyordum.
Ils l'ont emmené à l'hôpital mais ça servait à rien.
- Hayır, kalmadı.
- Non. - Beurk!
Bundan birkaç yıl sonra acele ettiğin için kesecek bir şey kalmadığında ne olacak?
Et dans quelques années, il n'y aura plus rien, à force de foncer tête baissée.
İnternet'in girmediğim köşesi kalmadı ama piston yapan görmedim.
J'ai parcouru Internet, et j'ai jamais vu de "Push Pop".
Son kez söylüyorum, boş yerimiz kalmadı.
Pour la dernière fois, nous sommes complet.
Bizden fazla kalmadı.
L'extinction nous guette.
Bence konuşma seçeneğimiz kalmadı.
Les pourparlers, c'est fini.
Havuç çiftliğinde kalmadığına pişmansındır şimdi.
Vous auriez dû rester dans votre champ de carottes.
Yani, balı almam için yardım ettin ve artık sana ihtiyacım kalmadı pek ama...
Tu m'as aidé pour le miel. J'ai plus besoin de toi.
Tanık olduğumuz onca şeyden sonra bizi şaşırtan pek bir şey kalmadı.
Après tout ce que nous avons vu, plus grand-chose ne nous fait peur.
Hiç arkadaşım kalmadı.
Je n'ai pas d'amis.
Hiç param kalmadı.
Parce que j'ai le portefeuille un peu léger.
Çok şükür ki... Gerek kalmadı.
Heureusement, je n'ai jamais eu à le faire.
Hoşuna gitsin ya da gitmesin sen yeni Alton Meyer uzmanısın. Onlarla işin kalmadı.
- Terminé.