Kızgın değilim tradutor Francês
852 parallel translation
Ona kızgın değilim!
Je ne suis pas en colère!
Hayır, Raynald. Matmazele kızgın değilim.
Je ne suis pas en colère contre mademoiselle.
Espri yapmıştım. Bak, sana kızgın değilim. Beni tekrar buraya sürükledikleri için şu polislere kızgınım.
Je ne vous en veux pas, j'en veux aux flics qui m'ont ramené ici.
Hayır, Maymunyüz, kızgın değilim.
Non, je ne suis pas fâché.
Kızgın değilim.
Je suis pas en colère.
Sana kızgın değilim.
Je suis plus en colère.
Kızgın değilim, ama bu gerçekten üzücü.
C'est décourageant!
- Gerçekten mi? - Kızgın değilim!
- En colère, non.
- Çok kızgın değilim.
- Je me sens pas trop fier.
Kızgın değilim.
- Non, Joseph, pas du tout.
Hayır, kızgın değilim. Merak ediyor olabilirim, ama kızgın değilim. Olmam gerekirdi herhalde, ama değilim.
Je suis peut-être curieux mais pas en colère quoique je devrais l'être, sachant, à présent, qu'elle a été assassinée.
George için bile kızgın değilim, sadece üzgünüm.
Je regrette seulement pour Georges.
Sadece hurmalar için kızgın değilim. Kızgınım çünkü bu velet keçi gibi inatçı.
C'est pas l'affaire d'un ou deux kaki séchés, c'est son entêtement...!
Size kızgın değilim, Teğmen. Siz yalnızca işinizi yapıyorsunuz.
Je n'en ai pas après vous, vous faites votre travail.
Başkasıyla çıktığın için kızgın değilim.
Je suis pas fâché que tu sois sortie avec quelqu'un.
- Lütfen bana kızmayın. - Kızgın değilim.
Je ne suis pas furieux.
Kızgın değilim.
Je ne suis pas fâché.
Kızgın değilim!
Je ne suis pas fâché du tout.
Birde kızgın değilim diyor.
- Et il dit qu'il n'est pas fâché!
Sana kızgın değilim.
Je vous en veux pas.
- Kızgın değilim.
- Je ne le suis pas.
Hayır, kızgın değilim...
Pas furieuse.
İster inanın ister inanmayın daha kızgın değilim.
Croyez-le ou non, commandant, je ne suis pas fâché. Pas encore.
- Kızgın değilim. Üzgünüm.
- Je ne suis pas fâchée, mais désolée.
- Kızgın değilim.
- Je ne suis pas fâchée.
Hayır. Kızgın değilim.
Non, je ne suis pas fâchée.
Vurduğunuz için kızgın değilim.
Je ne vous en veux pas.
Ona kızgın değilim.
Je ne lui en veux pas.
Hayır, kızgın değilim.
Je ne suis pas fâchée.
Kızgın değilim sana kalbimi kırsan da
Je te pardonne malgré mon coeur brisé
Ve bu yüzden, hiç kızgın değilim sana.
Et je te pardonne Et je te pardonne
Ve bu yüzden, ebediye kaybettiğim dostum, hiç kızgın değilim sana.
Je te pardonne, ami à jamais perdu.
Sana kızgın değilim, Shannon'a kızıyordum.
C'est à Shannon que j'en voulais.
Demek istediğim, eğer kızgın değilim diyorsam, kızgın değilimdir.
Tu as oublié la crème.
Hayır, kızgın değilim.
Tu vois? Je souris.
Sana kızgın değilim.
Je ne le suis pas.
Bana ve kardeşime kızma sakın. Kızgın değilim ki.
N'en veux pas à moi et à mon frère.
Sana kızgın değilim.
Je n'ai rien contre toi.
Sana kızgın değilim.
C'est pas à toi que j'en veux..
Hayır! Carroll bana 'Dul Wardh'dediği halde kızgın değilim.
Non, je ne suis pas fâchée, même si Carol m'appelle "la veuve Wardh".
- Kızgın değilim, korkuyorum.
- Je suis pas fâchée. J'ai peur.
Sana kızgın değilim.
Je ne suis pas fâchée contre toi.
Hayır, kızgın falan değilim.
Je ne suis pas fache.
- Hayır, kızgın değilim.
Tu es sûr?
Bana kızgın değilsin, değil mi? Hayır, değilim.
Vous n'êtes pas fâchée contre moi?
- Kızgın değilim.
- Je ne vous en veux pas.
Sakin ol, beni tutukladığın için kızgın değilim.
- Ne vous y fiez pas.
Tek bir fark var. Onlar sana kızgın. Ben değilim.
Avec la différence qu'ils vous en veulent!
- Ama kimseye kızgın değilim ki!
Je suis fâché avec personne.
Kızgın değilim!
- Pourquoi êtes-vous fâchée?
Yemin ederim, kızgın değilim. Sana ders vermiyorum
Je ne suis pas fâché, je ne fais pas de sermon.