English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ M ] / Mutlu değilim

Mutlu değilim tradutor Francês

432 parallel translation
Mutlu değilim.
Je ne m'y sens pas bien.
Artık iyiyim, ama mutlu değilim.
Maintenant, ça va bien, mais je ne suis pas heureux.
Ben de mutlu değilim, ama bundan keyif alıyorum.
Je ne suis pas heureuse. Mais j'ai de bons moments.
Mutlu değilim. Sadece kafam karışık.
Je ne sais pas que faire.
Ben de yıllardır resim yapıyorum ama mutlu değilim.
Je suis peintre depuis des années et je ne suis pas heureux.
Ben hiç mutlu değilim. Düğüne de katılmayacağım.
Je n'assisterai pas au mariage.
Bu tabi seni gördüğüm için mutlu değilim anlamına gelmiyor!
Mais je suis contente de te voir.
Aslında pek mutlu değilim.
Je ne suis pas très heureuse.
Orda askerliğini yapıyordu, ve nasıl diyeyim... burada mutlu değilim.
Il faisait son service là-bas. Je me déplais ici.
Kardinal hazretleri mutlu değilim.
Vôtre Eminence, je ne suis pas heureux.
Gerçek şu ki aslında ne burada ne de orada mutlu değilim, o yüzden gidiyorum.
La vérité c'est... c'est que je... je ne suis pas heureux, ni ici ni ailleurs. Aussi je pars.
Noel yaklaşıyor, fakat mutlu değilim.
Noël arrive et pourtant, je suis pas content.
Hediye almayı, Noel kartı göndermeyi ve ağaç süslemeyi falan severim, ama yine de mutlu değilim.
J'aime avoir des cadeaux, et envoyer des cartes de Noël, ou encore, décorer un sapin. Mais ça ne me rend pas heureux.
Cevaplarımdan dolayı mutlu değilim.
Je ne suis pas contente de mes réponses.
Claude, ben mutlu değilim.
- Claude...
Mutlu değilim.
Je ne suis pas heureux.
"Ben de" mutlu değilim.
Je ne suis pas heureux non plus
Mutluluk? Nedir mutluluk? Elbette mutlu değilim.
Les magouilles d'Anton avec la viande... c'était étrange...
Mutlu değilim. Baştan çalınmamalıydı.
Je ne suis pas contente qu'on l'ait volé en premier lieu.
Ben de bu Fransız yemeği konusunda mutlu değilim.
Ce dîner français ne m'enchante pas moi non plus.
- Hiç mutlu değilim ama işim işte.
- Ça m'emmerde mais c'est mon boulot.
Olaydan mutlu değilim o yüzden bu havaları bırak.
J'y suis aussi à l'aise que toi, alors garde tes sarcasmes, d'accord?
Stuckey'nin onu söylemiş ya da bunu yapmış olmasından pek de mutlu değilim.
Je suis furieux de ce que Stuckey a dit ou a fait.
Evet ama mutlu değilim.
- Un de perdu, dix de retrouvés. - Qu'est-ce que tu y connais, toi?
" Orada mutlu değilim. Burada mutlu değilim.
" Je ne suis pas heureux ici, ni là-bas.
Ben mutlu değilim.
Je ne suis pas content.
Bu iyi değil! Mutlu değilim! Hayır!
C'est pas bien, je suis pas content!
Mutlu değilim, ama üstesinden geleceğim.
Je suis pas gai, mais je m'y ferai.
Mutlu olmaya hiç alışık değilim.
"Je n'ai pas l'habitude d'être heureuse."
Yazarlıkta pek şanslı değilim, bilme mutluluğuna erişmelisin. Mutlu sona doğru çok önemli bir adım kaydettim.
Je n'ai pas eu de temps pour écrire, mais vous serez content de savoir que j'ai bien avancé dans l'élaboration de cette fin heureuse.
Mutlu oldunuz mu? Ben Dr. Germain değilim.
Il y a trois ans, je n'avais jamais fait d'accouchement.
Ben henüz mutlu değilim.
Je ne le suis pas encore.
Birlikte mutlu olabiliriz, ama sevgili Paulo, ben artık eski Nini değilim.
Bien sûr, on aurait pu être heureux ensemble. Seulement voilà, mon pauvre Paulo, je suis plus la même Nini.
Onları mutlu etme işinde değilim.
Leur santé m'importe peu.
Ben mutlu değilim.
Pas moi.
Madeleine, Madeleine, ne olur ağlama. Pek tutkulu değilim ama... eğer bu rüyayı gerçeğe dönüştürebilirsem... seçtiğimiz hayatta... ömürboyu mutlu olabiliriz.
Je n'ai pas beaucoup d'ambition, mais si je pouvais réaliser ce rêve... d'être heureux avec une femme, dans une vie que nous aurions choisie ensemble.
Mutlu olmam gerekiyor, ama değilim.
Je devrais être heureux, mais je le suis pas.
Ben kendi adıma pek mutlu değilim.
Pas moi.
Hayır, ben aynı fikirde değilim. Kız ona aittir. Siz çok mutlu olacaksınız.
Cette fille que je connais peut être son épouse et ils seront d'accord.
Bana mutlu geldin Basil. Yok, değilim aşkım.
Moi je trouve que tu as l'air heureux.
- Ben mutlu olmaya alışkın değilim.
Mais je n'ai pas l'habitude du bonheur.
ve ben mutlu bir adam olarak öleceğim ve bunun yanında, iki yıldır bu kasabanın şerifi ben değilim.
Et, de plus...
Mutlu değilim.
Je suis pas heureux.
Mutlu olmayı beklemek kadar cüretkâr değilim.
Je n'attends pas le bonheur.
- Bundan mutlu değilim.
Je ne m'attendais pas à te voir.
Mutlu olmalıydım, ama değilim. Bu ağırlığın bana baskı yaptığını hissediyorum.
Je ne fais que ressentir ce poids sur mes épaules.
Bakın, Tanrı'nın özellikle bizim mutlu olmamızı istediğinden emin değilim.
Il ne tient pas à ce que nous soyons heureux
Tanrı'nın bizim mutlu olmamızı istediğinden emin değilim.
Dieu ne tient pas à ce que nous soyons heureux Il nous veut capables d'aimer et d'être aimés
- Ben mutlu değilim. - Neden?
Allez-y.
Şey, efendim, bunu söyleyecek kişi ben değilim, ama... Bu avcılar Tosku geri götürmekten pek mutlu olmadılar.
Je ne saurais le dire, commandant, mais... ces chasseurs n'étaient pas heureux de ramener Tosk chez eux.
Dışarıda asla mutlu değilim.
Je me sens toujours mal.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]