Nan tradutor Francês
7,959 parallel translation
Bekle, ben Rack'i Şirketin kendisi sanıyordum.
Attends, je pensais que le Rack était la Compagnie. Nan.
Bu Dutch'un endişelendiği zorla girilmede çalınan ya da sistem erişimi oldu mu?
Donc Dutch était inquiète au sujet d'une intrusion forcée... y a t il eu quelque chose de volé ou des systèmes piratés?
Söyleyeceğim işte.
Nan. J'arrête.
Tanıyabileceğin en iyi insanlardan biridir.
Nan, y a pas plus gentil que lui.
Tüm bunların, hakları elinden alınan insanların cefası yanında bir önemi yok.
Tout ceci compte peu aux yeux des parties lésées.
Çok büyük bir isim.
Nan, il ne le ferait jamais.
Yapma, adamım.
oh nan mec
Çocuklar benim günlerden beri burada takılıyorlar.
Nan, les gosses squattent ici depuis mon époque.
"Özgürlük, o korkunç sözcük fırtınanın savaş arabalarının üstüne yazılmıştır."
"La liberté, ce nom terrible écrit sur le char des orages."
Bak, günlerini arkana bakarak, korkmuş, fırtınanın ne zaman kopacağını merak eder halde geçirmek istiyorsan, evlenene kadar bekleyebilirsin.
Écoute, si tu veux passer tes journées à regarder par-dessus ton épaule, effrayé, à te demander quand le couperet va tomber, attends juste de te marier.
Bizden alınanın yerine hiçbir şey konulamaz ancak umuyorum ki burada daha güzel bir şeyler yapabiliriz.
Rien ne peut remplacer ce qui t'as été pris, mais j'espère que nous pourrons faire mieux.
Şu internetten alınan rahiplik sertifikalarından olur mu?
Ok, et pourquoi pas avoir un de ces certificats en ligne?
Kınan daha yaş. - Alia.
Qui peut s'occuper de ton buzzer?
İyi bakarsan görürsün ki iki kurbanın da saçı profesyonel olmayan biri tarafınan kesilmiş. Biri eline bir makas almış ve kesmiş.
donc, pour des yeux perçants, il est évident que les cheveux des deux victimes n'ont pas été coupés par un professionnel que quelqu'un les a juste attrapés et coupés.
Benim anlamadığım şey, ben sana 120 Broadstreet'den Çalınan ehliyetten bahsettiğim zaman Neden hiçbir şey söylemedin?
- Ce que je n'arrive pas à comprendre, c'est pourquoi vous n'avez rien dit quand je vous ai dit pour le permis qui a été volé à 120 Broadstreet, depuis que votre femme y va une fois par semaine pour voir son psy.
İMF başkanı, alınan ekonomik tedbirler hiç inandırıcı değil, dedi.
Mme Lagarde a déclaré que les mesures de l'Italie manquaient de crédibilité.
O korkunç ve gereksiz bir şekilde ailesinden alınan bir adam, iyi bir evlat, bir savaş gazisi, bir koca oldu.
C'était un bon fils, un vétéran, un mari, un homme arraché à sa famille d'une manière horrible et inutile.
Alınan iş...
Jobs décrochés..
Ölüm sebebi kafaya sert bir cisimle alınan darbe.
La cause de la mort est un coup violent.
Alan aradı, çalınan meteor parçasıyla ilgili bir ipucu bulduk.
Alan m'a appelé. On a une piste sur la météorite volée.
Demek Caspere'in kasasından alınan elmaslar delil deposundan kayboldu.
Les diamants de Caspere ont disparu des scellés.
Caspere'in evinden alınan eşyaları rehinciye vermiş.
Elle a mis en gage des objets de Caspere.
Pazzi'nin asıldığı urgandan alınan parmak izleri ona ait olacak.
Les empreintes digitales trouvées sur la corde de Pazzi - seront les siennes.
- Önemli bir şey değil, sadece ruh eşinle tanışırken en iyi hâlinde olmak istersin diye düşünmüştüm.
- Nan, rien. Je me suis dit avant que tu rencontres ton âme soeur, tu voudrais t'assurer d'avoir la meilleure allure possible. - Quoi?
- Bazen geri dönmeyi istiyor musun?
Tu as déjà souhaité y retourner? Nan.
O.J. tarihte siyahi olduğu için salınan ilk siyahi.
O.J. est le premier accusé noir de l'histoire à s'en sortir parce qu'il est noir.
Orduda alınan sıhhiye eğitimini tanıyan ve senin gibi adamlara EM acil merkezlerinde iş sağlayan bir program varmış.
Ils ont un nouveau programme de médecin qui ont été dans l'armée et prennent des gars comme toi.
Yukarıdan bakınca çok zarif ama altında çırpınan iki şişko palet var.
Il est gracieux en surface, mais sous l'eau, il a deux grosses palmes qui s'agitent sans relâche.
Hayır, demek istediğim bu değil.
Nan ce n'est pas ce que je voulais dire.
Rebecca, kayda alınan itirafında :
Dans ses aveux, Rebecca a affirmé...
Her neyse, bu sadece içeriden alınan bir bilgi.
Quoi qu'il en soit, c'est une affaire interne.
Bu senin ortakların ile çalınan mücevher ve öldürülen bir çocuk arasındaki bağlantı.
Tes associés sont liés à un vol de bijoux et à la mort d'une petite fille.
Çalınan bir kalp ama gerçekten istenen bu değil.
- Tout ce vole un cœur mais ne le veut pas,
- Hayır.
Nan.
Hayır, sadece bu işin peşini bırakmam için beni uyardı.
Nan, m'a juste conseillé de me retirer.
Kan sonuçlarını eskiden alınan bir numuneyle değiştirdim.
J'ai échangé tes résultats sanguins avec tes vieux échantillons. Donne moi ta main.
Kan sonuçlarını eskiden alınan bir numuneyle değiştirdim.
J'ai échangé tes tests sanguins avec les anciens.
- Yani sana baktığımda hayatı boyunca riske girmekten kaçınan ama son zamanlarda coşkusunu yitirmiş gibi hisseden bir adam görüyorum.
Tu... tu sais, j'ai regardé, et j'ai vu un homme qui jouait la sécurité tout sa vie, mais là on sent qu'il est dans l'impasse
- Tamam. -... tutuklandı ve kayıt altına alınan sorguda suçunu itiraf edince Dawn'nı öldürmekle suçlandı.
Il a été arrêté et lors d'un interrogatoire enregistré il a avoué et a été inculpé du meurtre de Dawn. "
- Kan alınan her erkek soruşturmadan eleniyor.
- Chaque test innocente un suspect.
- Hiç bir Güçlü'yü gözaltına almaya çalıştın mı?
T'as jamais délivré un mandat à un Power? Nan.
Aynen, Howard Stark'ın çalınan aletleri.
Ouais, les inventions volées d'Howard Stark.
Dışarı çıkmak için çırpınan? Tüm bu her şey Tanrı'nın bir planı değilse?
luttant pour sortir, s'il ne fait pas partie des desseins de Dieu?
Otelden alınan bir dikiş setiyle dikmeni istemem pek, ama...
Je préfère pas utiliser un kit de couture sur mon visage, mais...
- Ben de dün gece bankadan çalınan mücevherleri satmaya çalışan bir adam ilgili seni arayacaktım.
Hey, j'ai reçu un appel au sujet d'un gars qui vend des bijoux qui on été volé hier soir à la banque.
Bu yüzden seni temin ederim ki benden alınan her şeyi geri alacağım.
Parce que... Je peux vous l'assurer. Je retrouverai tout ce qu'on m'a pris.
Ondan alınan her şeyi geri almanın anahtarı olduğunu söyledi.
Il a dit que c'était sa clé pour retrouver tout ce qui lui a été pris.
Ayrıca, çalınan mücevher kutusundan hiç iz yok.
Aucune trace, également, de la boîte à bijoux volée.
Hayır.
Nan.
Yok.
Nan.
Olmaz.
Nan!