Olan tradutor Francês
176,283 parallel translation
Onun hapsolmasına sebep olan herkesi idam etmem şart.
Je dois exécuter toute personne impliquée dans sa détention.
Ölmekte olan bir kadın ya da adam gördüm.
Je vois un homme ou une femme mourante.
Biz hep doğru olanı yapmaya çalıştık.
On essaie... toujours de bien faire les choses.
Bizimle ilgili olan kısmı yok edeceğiz.
Quoi qu'il raconte de nous, on détruira ce chapitre.
İyi olan yanı fotokopi makinesi olan bir oda vardı.
Heureusement j'étais dans une salle avec une photocopieuse.
Tekrar insan olan Major Lilywhite'ın iğrenççe birkaç kilo dondurma yemesini izliyordum.
Regarder un Major Lilywhite nouvellement humain consommer de manière dégoûtante plusieurs litres de crème glacée.
Sana lazım olan tıbbi malzemelerin listesini gönderiyorum.
Je t'envoie une liste des ingrédients dont j'ai besoin du magasin de matériel médical près de chez toi.
Sahip olan?
Le propriétaire?
Aspirin veya ibuprofeni olan var mı?
Est-ce que quelqu'un a de l'aspirine ou de l'ibuprofène?
Çalışma yerinde dalak örneği olan bir tepsi var.
Il y a un plateau sur ton bureau avec une rate dedans.
Güven fonu dolu olan bir çocuk.
Un enfant en fiducie. Plein aux as.
İsmi John olan çok insan var.
Il y a beaucoup de personnes qui s'appellent John.
İçi karışık beyin dolu olan yoğurt tüpü gibi bir şey.
C'est comme un tube de yogourt rempli de purée de cerveaux.
Cindy'nin arkadaşıyla olan görüşmemiz için bir fikrim vardı ama iyi bir fikir olup olmadığına emin değilim.
J'ai pensé à notre entretien avec l'ami de Cindy mais je ne sais pas si c'est une bonne idée
Bıyıklı sanatçılar, para klipsleri olan adamlarla onu mahvetmeye çalışan avcılar gibi böyle.
Des artistes à moustaches et des mecs avec des pinces à billets, comme des chasseurs de gros gibier essayant de la faire tomber.
Önemli olan bu.
C'est ce qui compte.
Çünkü şu an bir savaştayız ve kaybediyoruz. Ve sen şu an hayatta olan en güçlü mutant olabilirsin.
Parce qu'on est en guerre, et on perd, et tu pourrais être le plus puissant mutant vivant.
Tek umurumda olan şey Amy.
Tout ce qui m'importe, c'est Amy.
Roan'la olan anlaşmamız ne olacak?
Et le marché avec Roan?
Toplanmış ve şafakla gitmeye hazır olan herkese ihtiyacımız var.
Tout le monde doit être prêt à partir à la... première heure.
Kaçınılmaz olan tek şey Praimfaya.
La seule chose qui est inévitable est Praimfaya.
İhtiyacımız olan her şey bu mu?
C'est tout ce qu'il nous faut?
Kaçınılmaz olan tek şey Praimfaya.
La seule chose qui est inévitable, c'est Praimfaya.
Doğru olanı yaptık, Clarke.
Nous avons fait le bon choix, Clarke.
Beynime olan şey mücadele edilecek bir şey değil.
Ce qui arrive à mon cerveau n'est pas quelque chose qu'on peut battre.
Hepimiz gerekli eleman olamayız ya da yerlilerin kraliçesi olan kardeşimiz yok.
On ne peut pas tous être essentiels ou avoir une soeur reine des natifs.
Evet. Doğru olanı yapıyoruz ve 364 insan ölüyor.
Nous avons fait ce qui était juste, et 364 personnes sont mortes.
- Bunda zor olan ne?
Pourquoi ça serait si dur?
Zor olan ne Raven?
C'est quoi le plus dur, Raven?
Başka söyleyecek şeyi olan var mı?
Quelqu'un a encore besoin d'être convaincu?
- Evet seçtim, ihtiyacımız olan yere laboratuvara döndü...
- Je l'ai fait. Elle est au labo, où il faut...
Şu terörist olan?
Le terroriste?
Daha açık olmak gerekirse, bunu yapan Savunma Bakanlığı anlaşmalı olan Blackthorn Kincaid.
- Plus précisément, l'entrepreneur de la défense Blackthorn Kincaid l'a fait.
Süpernovalar bölge şampiyonluğunu kazandı. Lionel ise, meme ucunda küpe olan taze üniversitelilerle çıkmaya başladı.
Les Supernovas ont gagné Le championnat régional, et Lionel a commencé à sortir avec quelques nouveaux camarades et s'est fait percer le téton.
Teröristlere destek olan insanlar için cehennemde özel bir bölüm var. Sen ne düşünüyorsun?
Qu'est-ce que tu en penses?
Ama yeterince yakın olan bir görüntü buldum.
Mais j'ai trouvé une image qui était assez proche pour scanner.
Ara sıra katkıları olan bir yardımsever olarak biliniyorum.
Je suis connu pour faire des contributions caritatives.
Bu kadar komik olan ne?
Qu'est-ce qui est drôle?
O halde, bu odayı asla terketmeyecek olan tek kişi sensin.
Ensuite, il semble que vous êtes le seul ne quittant jamais cette pièce.
Önemli olan, ikimizde de diğerinin istediği şey var.
Ce qui compte, c'est que nous avons ce que l'autre veut.
Aidiyeti olan birine güvenemezsin.
Quelqu'un dont les allégeances font que vous ne pouvez avoir confiance.
İhtiyacı olan insanlar geliyor. Ben de onları rahatlatıyorum.
Les gens dans le besoin viennent à vous et vous les réconfortez.
Uzun zamandır kayıp olan baban.
ta longue perte, ton père fâché?
Sana mümkün olan bütün sevgimi veriyorum çünkü onun doktorusun ve sana inanıyorum.
Je vous donne autant d'amour qu'il est humainement possible car vous êtes un médecin et je crois en vous.
Doğru olanı yapmaya çalıştım.
J'ai essayé de bien faire les choses.
Özür dilerim, bariz olanı belirtmekten nefret ederim ama hafızasını kaybetti.
Je n'aime pas déclarer une évidence, mais sa mémoire a été effacée.
Jane'e olan bağlılığından yararlanabiliriz.
Nous pouvons tirer profit de sa connexion à Jane.
Hastaneye gelmek üzere olan bir annenin doğumu başlamış.
J'ai besoin du Dr Robbins. Une maman en plein travail va arriver.
Önemli olan o değil aptal!
Ce n'est pas le problème, petit génie.
Bebeğini doğurmak üzere olan ve tıbbi travma yüzünden acı çeken bir kadını tarif etmek için çok çirkin bir yol.
C'est une manière dégoutante de parler ainsi d'une femme qui souffre d'un trauma médical et donne naissance à un bébé.
Önemli olan yalnız bu.
C'est tout ce qui compte. Oui.