Seninle tradutor Francês
91,043 parallel translation
Seninle tanışmak çok güzel.
C'est tellement génial de vous rencontrer.
Seninle bir dakika konuşmak istiyorum.
Je voudrais te parler de toi, juste une minute.
Seninle bir saniye konuşabilir miyiz?
Je peux te parler une minute?
Sadece seninle uğraşıyormuş gibi mi yaptı?
Il faisait seulement semblant de t'avoir trahi?
Bu durumun telefonlarına yanıt vermeyeceği ya da seninle zaman geçirmeyeceği kadar kötüleşmesini istemezsin.
Ça ne doit pas dégénérer au point qu'elle ne vous rappelle plus, ou qu'elle ne vous voie plus.
Seninle iş yapmak bir zevktir Lev.
C'est un plaisir de faire affaires avec vous, Lev.
Bence beni seninle beraber önüme bakmaktan alıkoyan şey de geçmişimdi.
Mon passé n'a pas à être mon ancre, et je pense que mon passé était... ce qui m'empêchait d'avancer avec toi.
Seninle Susan Williams gibi mi mesela?
Comme toi et Susan Williams?
Seninle geleyim mi?
Euh, vous avez besoin que je vous accompagne?
- Seninle geleceğim.
- Je viens avec toi.
Seninle konuşmuyordum.
Je ne vous parlais pas.
Seninle Zoe hakkında konuşmak istiyorum.
Je veux te parler de... Zoe.
Seninle gurur duyuyorum.
Je suis fier de toi.
Seninle çalışmak çok güzeldi.
J'ai aimé travailler avec toi.
İyi bir haber aldım, seninle paylaşmak istedim.
Je viens d'avoir de bonnes nouvelles. Je venais les partager.
Seninle konuşması gerektiğini söyledi.
- Salut, Thea a appelé. Elle dit qu'elle a besoin de te parler.
Bu hayatta pek gurur duymadığım bazı şeyler yaptım Thea ama seninle gurur duyuyorum.
J'ai fait certaines choses dans ma vie, Thea, dont je ne suis pas fier, mais je suis fier de toi.
Undertaking'den önceki gece ahbaplarımdan bazıları özellikle seninle ters düşen ahbaplarım kapüşonlunun bilgisayarla arası iyi demişti.
La nuit avant le Soulèvement, certains de mes associés, plus précisément ceux qui étaient du mauvais côté de ton arc, pensaient que la capuche avait des compétences en informatique.
Seninle bağ kuramazlar.
Ils ne le relieront jamais à toi.
- Şimdi seninle beraber.
- Elle est avec toi, maintenant. - Je ne sais pas.
- Seninle oynuyor da olabilir.
Il pourrait jouer avec vous.
- Seninle herhangi yere gitme defterini kapattık ve şimdiye dek kıçına tekmeyi basıp bu istasyondan defetmen gerekirdi.
On n'ira nulle part avec toi. Et vous auriez dû le jeter hors de cette station.
Roci seninle beraber gerektiği sürece otomatik pilotta uçacak.
Le Roci restera avec toi en auto-pilote, aussi longtemps qu'il le faudra.
Bu yüzden seninle konuşuyoruz ya.
Non. C'est pourquoi on s'adresse à vous.
- Seninle ya da sensiz, biz gidiyoruz.
On y va, avec ou sans vous.
Seninle konuşmak istiyor.
Elle veut vous parler.
Seninle görüşmeye başlamış.
Elle m'a parlé de vous.
Seninle konuşmak istiyorum.
Je voulais vous parler.
Dinle, eminim seninle ilgilenen ve sıçıp batırmayacak birçok adam vardır.
Je suis sûr que plein de mecs s'intéressent à vous et qu'ils assureront.
Seninle konuşmayı çok isterim.
J'aimerais vraiment te parler.
Seninle takılmayı seviyorum.
J'aime bien être avec toi.
Seninle gurur duyuyorum.
Je suis fière de toi.
Seninle bazı bilgiler paylaşmak istedim.
Je voulais te laisser des informations.
Buraya seninle açıkça konuşmaya gelmiştim.
J'étais venue te parler en toute franchise.
- Seninle mi yaşıyor?
- Chez vous?
Bir sonraki görüşmemizde seninle iletişime geçmesini sağlayacağım.
Quand elle se manifestera, je vous promets de lui dire de vous contacter.
Seninle arkadaş olabiliriz.
Finalement, on peut s'entendre.
Seninle konuşmam lazım.
Je dois te parler.
Lütfen, seninle acilen konuşmam lazım.
Il faut absolument que je vous parle.
Lütfen, seninle konuşmam lazım.
Il faut absolument que je vous parle.
Şimdi de ben seninle konuşmak istiyorum.
Là, c'est moi qui veux vous parler.
Seninle konuşmam lazım.
Il faut que je vous parle.
Seninle istediğin kadar görüşmediğimizi biliyorum ama seni seviyorum ve sana çok değer veriyorum.
Je ne t'ai pas vue autant que tu l'aurais souhaité. Mais je t'aime et tu comptes énormément pour moi.
Ama seninle bir şey paylaşma zorunluluğu hissediyorum.
Mais... je me sens dans l'obligation de vous faire part de quelque chose.
Seninle Sidney'den pek farklı değiliz aslında.
Nous ne sommes pas si différents de vous et Sidney.
Seninle konuşmam lazımdı.
Je voulais te parler.
Monica, seninle... Aa...
Monica, j'ai besoin de...
Hooli'deki işimi bırakıp seninle çalışmaya geldim, Richard. ve... sen şimdi ayrılıyor musun?
J'ai plaqué mon boulot chez Hooli pour bosser avec toi.
Otoyolun altında karton bir kutuda bile yaşasak seninle olduğum sürece mutlu olurum.
Moi, je serais heureux dans un carton sous un pont, tant que c'est avec toi.
Karanlığa gideceksin ve ben de seninle tanıştığımı dahi unutacağım.
Vous irez dans les ténèbres et j'oublierai vous avoir jamais rencontrée.
Seninle olmaya ihtiyacım var.
Je veux être avec toi.
seninle olmak istiyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
seninleyim 95
seninle gurur duyuyorum 314
seninle evleneceğim 47
seninle mi 82
seninle konuşuyorum 151
seninle konuşmak istemiyorum 39
seninle konuşmak güzeldi 57
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
seninleyim 95
seninle gurur duyuyorum 314
seninle evleneceğim 47
seninle mi 82
seninle konuşuyorum 151
seninle konuşmak istemiyorum 39
seninle konuşmak güzeldi 57