Tıpkı eski günlerdeki gibi tradutor Francês
198 parallel translation
- tıpkı eski günlerdeki gibi.
- À nous deux, on y arrivera!
Tıpkı eski günlerdeki gibi, ha?
C'est comme autrefois.
Tıpkı eski günlerdeki gibi, değil mi?
C'est comme autrefois.
Tıpkı eski günlerdeki gibi, değil mi?
Comme dans le bon vieux temps.
Değerli bu, tıpkı eski günlerdeki gibi.
Quel délice! Le bon goût d'autrefois.
Nasılsınız dostlar? Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Salut, les gars, mais c'est une réunion de famille.
Tıpkı eski günlerdeki gibi, uçaklar arasında yakalıyorum seni.
Comme au bon vieux temps, toujours entre deux avions.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Ah! Comme le bon vieux temps.
Tıpkı eski günlerdeki gibi olacak.
Comme dans le bon vieux temps.
Yemek yeriz. Biraz müzik yaparız. Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Nous ferons un peu de musique.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Toi, moi, le cinéma... comme dans le temps.
Son kullanımı üzerinden epey geçti, lordum. Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Personne ne passe plus par là depuis longtemps.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
C'est comme au bon vieux temps ici.
Tekrar beraber olmak çok güzel tıpkı eski günlerdeki gibi, ve kendimi şimdi çok daha iyi hissediyorum.
C'est merveilleux d'être réunies... comme autrefois. Je me sens aussi beaucoup mieux.
Tıpkı eski günlerdeki gibi, ha?
Comme au bon vieux temps!
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Tout comme autrefois.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Comme dans le temps...
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Comme au bon vieux temps, hein?
Onlara bir saat vereceğiz. Gelmemiş olurlarsa, sadece sen ve ben kalırız tıpkı eski günlerdeki gibi.
S'ils tardent à venir, toi et moi on va se retrouver comme autrefois!
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Comme autrefois...
Eğer benim için son bir şey yaparsan, son bir kötülük, önce onları gömeceğiz, sonra da seni balığa götüreceğim, ya da istediğin başka bir şeyi yaparız, tıpkı eski günlerdeki gibi
Allez. Si tu fais juste cette dernière chose pour moi... une mauvaise chose... après, on va l'enterrer et je vais t'emmener à la pêche... ou tout ce que tu veux, comme avant.
Sam, ikimizin Boston'lu kızların tıpkı eski günlerdeki gibi 10 dakika önde başlamalarına izin verip, sonra da onları toplamamıza ne dersin?
Sam, et si on donnait aux femmes de Boston dix minutes d'avance et qu'on allait les retrouver?
Tıpkı eski günlerdeki gibi, değil mi Samantha?
C'est comme dans le temps, n'est-ce pas, Samantha?
- Tıpkı eski günlerdeki gibi, ha Sammy? - Aynen Koç.
- Comme au bon vieux temps, Sam.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Comme au bon vieux temps.
" Tıpkı eski günlerdeki gibi.
" Comme autrefois.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
C'est comme au bon vieux temps.
- Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Comme au bon vieux temps.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Vous avez dû bien vous amuser.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
La semaine des retrouvailles.
Hepimiz bir yöne gidersek tıpkı eski günlerdeki gibi olur.
Chacun dans une direction. Comme au bon vieux temps.
Tıpkı eski günlerdeki gibi!
C'est comme jadis!
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Comme avant, hein?
Evet, tıpkı eski günlerdeki gibi.
Comme au bon vieux temps.
Gördün mü, tıpkı eski günlerdeki gibi.
Vous voyez, comme au bon vieux temps.
O zaman tıpkı eski günlerdeki gibi olurdu.
Tout serait comme avant.
- Tıpkı eski günlerdeki gibi.
- Comme au bon vieux temps.
Joe'yla tıpkı eski günlerdeki gibi güldük. Ama Joe'yla eski günlerimizi düşünürken atladığım bir şey vardı.
On se marait, moi et Joe comme au bon vieux temps... et, si je croyais l'avoir imaginé, je me trompais.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Comme dans le bon vieux temps.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Ca me rappelle le bon vieux temps.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Comme elle le faisait auparavant
Gideriz, tıpkı eski günlerdeki gibi... Yaşlı Ngeunpo'm.
On va repartir comme avant, mon vieux Ngeunpo.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Comme au bon vieux temps, pas vrai?
Harika, tıpkı eski günlerdeki gibi.
C'est comme au bon vieux temps.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Ca fait un bail.
Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Ça rappelle le bon vieux temps.
Tıpkı bana anlattığın o eski güzel günlerdeki gibi.
Comme à cette Belle Epoque à laquelle vous faites référence.
Angie! Tıpkı eski günlerdeki gibi, ne dersin kaplan?
Comme au bon vieux temps, hein?
- Tıpkı eski güzel günlerdeki gibi.
- Comme au bon vieux temps.
Eski günlerdeki gibi tıpkı yaptığım gibi, öğrendiğim gibi.
Comme dans le temps, tel qu'on me l'a enseigné.
Tıpkı... eski günlerdeki gibi.
Comme... au bon vieux temps.