Yaslan tradutor Francês
2,993 parallel translation
Yaslan biraz.
Appuyez-vous dessus.
Yaslan, yaslan.
Prenez l'appui, prenez l'appui.
Bu uydurduğun hikaye gerçeğiyle kıyaslanınca hiç bir şey.
Ce que t'as pondu, c'est minable à côté.
Arkana yaslan.
C'est bon.
Arkana yaslan ve rahatla.
Baisse ton siège et détends-toi.
Araca yaslan.
Contre le van.
Araca yaslan!
Contre le van!
Arkanıza yaslanın, rahatlayın ve gösterimizi izleyin
Asseyez-vous, détendez-vous et regardez-nous faire notre numéro
Sen, sadece arkana yaslan ve manzaranın tadını çıkar.
Bon... Restez tranquillement assis... et appréciez le panorama.
Bu yüzden arkanıza yaslanın ve uçuşun keyfini çıkarın.
Donc, relaxez-vous.
Bi'kaç çörek alır, arkama yaslanır bu eğlencenin keyfini sürerim.
J'attrape des donuts, je m'assois et je profite du spectacle.
Kıyaslanırsa sönük kalır. Bir daha yemek yenebilir mi?
Ce serait pâle en comparaison.
Duvara yaslanın.
Contre le mur.
- Geriye yaslan. - Şoförü öldürülen sensin.
Votre chauffeur s'est fait buter.
Sadece arkana yaslan ve kız içkini yudumla.
Assois-toi, acquiesce, et bois ton foutu cocktail de nana.
Sadece arkama yaslanıp, bataryamı yeniden şarj edeceğim.
Je vais lever le pied, recharger mes batteries.
Arkanıza yaslanın, rahatlayın ve en önemlisi keyfini çıkartın.
En citant la légende elle-même : "Si vous m'aviez rencontrée, vous auriez dit un petit bonjour et auriez pensé que j'étais une fille sympa".
Şimdi siz arkanıza yaslanın, rahatlayın ve işi profesyoneline bırakın.
Maintenant, détendez-vous et laissez faire le pro.
Sen sevgilimi çalarken arkama yaslanıp seyredeyim.
Bien sûr, je vais te laisser me piquer ma copine sans rien dire.
- Şimdi geriye yaslanın.
Allongez-vous.
En azından bir şeyler denemeden arkama yaslanıp da onun ölmesini bekleyecek değilim.
Je ne vais pas regarder un homme mourir sans au moins essayer de l'aider.
Bu neydi? duvara yaslanın!
Plaquez-vous contre le mur!
Yaslan arkana.
Allonge toi. Allonge toi.
Duvara yaslanın.
Contre le mur!
Voss Kol Bükme için arkaya yaslanıyor.
Voss s'assied pour l'Armbar.
Ben de arkama yaslanıp bursumu alırım.
Je resterais assise et je prendrais ma bourse.
Eski kız arkadaşlarım seninle kıyaslanınca birer hiçler.
Mes ex ne sont rien comparées à toi.
Bir keresinde emniyet arabasına yaslanıp polis üniforması giyen bir domuz çizmişti. Aynasız arabanın içindeyken!
Un jour il a peint un porc en uniforme de flic sur un panier à salade alors qu'il y avait un flic dedans!
Yaşlanınca seni de görürüz.
Tu verras quand tu seras plus vieux.
Köpek yaşlanıp ölene kadar Manny arka bahçede mi yatsın?
Manny dort dehors jusqu'à la mort du chien?
89 ve giderek yaşlanıyorum.
Quatre-vingt-neuf et des poussières.
Umarım annemle sen birlikte yaşlanırsınız.
Ma mère et toi êtes faits l'un pour l'autre.
* Ve yaşlanıyorum ben de *
? And l'm getting older, too.?
* Yaşlanıyorum ben de *
? Well, l'm getting older, too.?
Santana ve Brittany'ye yardım etmek, Stevie Nicks'le problemlerini çözmek ne kadar içe dönük olduğumu anlamama yardımcı oldu. Ben de yaşlanıyorum.
Enseigner à Santana et Brittany comment se comporter comme Stevie Nicks m'a permis de comprendre combien je m'étais fermée.
♪ Yaşlanıyorum ve güvenecek bir şeye ihtiyacım var. ♪
♪ l'm getting old and I need something to rely on ♪
Edwin hızla yaşlanıyor ama sen hep aynısın.
Edwin grisaille très rapidement, mais vous êtes la même.
Bunun için yaşlanıyorum artık.
Je suis trop vieux pour ça.
Hayır, hayır. Bunun için yaşlanıyoruz.
Non, nous sommes trop vieux pour ça.
İyice yaşlanıyorlar ve tek çocukları benim.
Ils sont très âgés, et je suis fille unique.
Hele yaşlanınca daha da çok kullanmak gerekiyor.
Quand on est vieux, on doit en utiliser bien plus encore.
- Yaşlanıyorum Jack.
Je vieillis trop, Jack.
Hepimiz yaşlanıp ölmeden önce bu adamı otopsi odasına götürsek iyi olacak.
Vous devriez vraiment amener cet homme en autopsie. Avant que nous mourions tous de vieillesse.
Ben yaşlanıyorum ama o yaşlanmıyor.
Je commence à vieillir, et lui non.
Ölümsüz aşkın gerçekliğinde yaşayarak birlikte yaşlanın.
et votre fidélité. Puissiez-vous vivre et vieillir ensemble, en partageant l'amour éternel.
Geriye yaslan.
Cambrez le dos, appuyez-vous.
Irina gittiğinde burada iki ahmak gibi yaşlanıp kalmak mı?
Qu'on se retrouve comme 2 couillons, quand Irina sera partie?
- Tanrım, yaşlanıyor muyum ne.
- 15 ans? Bon Dieu. Ça me rajeunit pas.
Ölümsüz aşkın gerçekliğinde yaşayarak birlikte yaşlanın.
Puissiez-vous vivre dans l'amour éternel.
Arabaya yaslan Bak, vurmak istemezdim sana
Désolé je ne voulais pas te frapper.
Galiba yaşlanıyorum ha?
Je crois que je vieillis.