Yaşayacak tradutor Francês
2,400 parallel translation
Bizimle mi yaşayacak? - Niye olmaz mı?
Les potes viendront avec nous?
Sonuçta onlarla birlikte yaşayacak olan sensin.
parce ce que tu sais, c'est toi qui va devoir vivre avec lui.
Daha sonra, gelip bizimle yaşayacak mısın?
Tu viendras habiter avec nous?
Bu kocaman evde yaşayacak olan kız.
La fille qui va vivre dans son palace.
Bu dağ başından başka yaşayacak yer bulamadınız mı?
Merci d'habiter sur une colline!
Kötü yaralanmış ama yargılanacak kadar yaşayacak.
Il est gravement blessé, mais il vivra et sera jugé.
Bu adam yaşayacak mı, öteki ölecek mi? Ne kadar hızlı, ne kadar yavaş?
Qui vit ou qui meurt, Rapidement ou lentement,
- Yaşayacak mı?
Va-t-il survivre?
Önümde hala yaşayacak bir hayatım olduğunu fark ettim. Bunu kaybetmek istemedim.
l réalisé ce que je n'avait toujours de gauche à donner. / i l ne voulaient pas laisser passer
Sesiniz yükseldikçe ölüme yaklaşacak. Nina ölecek mi yaşayacak mı, Bobby?
Chaque fois que le niveau de décibels dans cette pièce s'élève au-dessus d'un chuchotement, tuer même plus tôt
Cale yaşayacak mı ölecek mi, Bobby? Seçim senin.
Est-ce que Cale vivre ou de mourir, Bobby Le choix est à vous
Ama eğer Dünya geri gelecekse bu uğurda ölsem bile bundan sonra yaşayacak her canlının içinde bir yerlerde aslında yaşamaya devam ediyor olacağım ve böylece seninle olmaya devam edeceğim.
Si je dois mourir pour que la Terre revive alors je serai vivant en toute chose qui vivra. et alors je serai avec toi.
Ve de yaşayacak olan herkesi...
Toutes les vies futures.
Onlarla yaşayacak olmak sence de şey olmaz mı?
- Tu ne crois pas qu'être près d'eux serait...
Cuddy ve Lucas beraber mi yaşayacak?
Même Alvie. Cuddy et Lucas s'installent ensemble?
Birlikte olamadığım kadın başkasıyla yaşayacak diye gidip küfelik olmayacağım. Zavallıca olurdu.
Me cuiter parce que la nana d'un autre s'installe avec lui, ce serait pathétique.
Yaşam boyu sürecek geziler ve devlet görevleri nedeniyle kendime ait olmayan bir hayatı yaşayacak olmamdan.
Je ne pouvais pas me faire à l'idée d'une vie de déplacements, de fonctions officielles, de... Bref, une vie qui n'était plus vraiment la mienne.
Yaşayacak, değil mi?
Il va s'en sortir, hein?
Sanırım yaşayacak. Hemen gitmemiz gerek.
Il s'en sortira, mais tu dois sortir d'ici.
Birgün, biryerlerde, kimsenin ona yardım edemeyeceği, ve tüm sorumluluğun onda olacağı şeyler yaşayacak.
- Et qu'arrivera-t-il? - Justin, elle est en sixième.
Ama artık önümüzde yaşayacak bütün bir ömür yok.
On a plus la vie devant nous.
Wilbur, domuz kurdelesini kazanacak. O ve Charlotte sonsuza kadar mutlu yaşayacak.
Wilbur va gagner la médaille, et avec Charlotte, ils vivront heureux.
Eğer kavga etmeyi bırakmazsanız, o benim odamda yaşayacak.
Si vous n'arrêtez pas de vous disputer, elle ira y vivre.
Çünkü 2083'de bütün Brezilyalılar burada yaşayacak.
En 2083, tous les Brésiliens pourrons vivre içi.
Bunun gibi kapalı bir tesiste yaşayacak.
Dans une copropriété comme celle--ci.
Çünkü, açıkçası sadece 3 ay yaşayacak birine yatırım yapmak istemem.
Je m'investirai pas s'il vous reste que 3 mois.
Sokakta yaşayacak değil.
- On ne le jette pas à la rue.
- Tabii ki yaşayacak.
- Bien sûr qu'il va bien.
Sence de yaşayacak yeni bir şehir araman biraz abartı değil mi?
Tu ne crois pas que changer de ville est une réaction un peu exagérée?
Bu sınavlar yaşanırken, bizim tıp öğrencisi sendromu dediğimiz şeyi yaşayacak bazılarınız.
Pendant ces travaux pratiques, méfiez-vous du "syndrome étudiant en médecine".
Depresyon, uğruna yaşayacak bir şeyin olduğunu anlamamak değildir.
Quand on est en dépression, on sait qu'on devrait garder espoir.
Onlara yaşayacak bir sebep veriyorum. Bir yön, bir umut, bir gelecek.
Je leur donne de l'espérance, une sorte de chemin, un futur.
Biliminsanları 150 yıl yaşayacak ilk insanın doğmuş olduğuna inanıyorlar.
Selon les scientifiques, le 1er homme à vivre 150 ans est déjà né.
En iyi ihtimalle, artık ameliyat yapamayıp ilaç veremeyene kadar yoğun bakımda yaşayacak.
Au mieux, il survit en néonat jusqu'à ce que je ne puisse plus opérer.
- Bebekler ne zaman yaşayacak?
- Les bébés seront viables quand?
Çocuk yaşayacak mıymış?
Le garçon va s'en sortir? À Dieu d'en décider, j'imagine.
Öngörülebilir bir zaman için yaşayacak değil mi?
Survivra-t-il dans un avenir proche?
Yaşayacak.
Il survivra.
Ama yaşayacak.
Mais il va survivre.
Bütün gün sarımsak kokusuyla yaşayacak olma fikrine alışmalısın.
Sympa. Tu vas devoir vivre avec le fait que tu sens l'ail toute la journée, mais ça devrait prendre le pas sur les médicaments.
Ben küçük kız yaşayacak diyorum.
Moi je dis que la gamine vit.
- Peki nerede yaşayacak?
- Où est-ce qu'il va vivre?
Eğer uzaylı yaşam formları Dünya'da bir yerde yaşayacak olsalar, okyanus dibinde yaşarlardı.
Si des formes de vie alien devaient exister sur la Terre, ce serait au fond de l'océan.
Onlar Maryland'daki Great Oak Mezarlığına gömülecekler, ama isimleri ve yüzleri, burada, Jeffersonian'da yaşayacak.
Ils seront enterrés au cimetière de Great Oak dans le Maryland, mais leurs noms et visages perdureront ici, au Jeffersonian.
Bugünden sonra Simpsonlar kesintilerle yaşayacak.
les Simpson vivent... par intermittence. danger
Seçim gününe yaklaştıkça, Sonsuzluk Önerisi unutulmaz bir hezimet yaşayacak gibi.
Les élections approchent. La proposition de loi Infini fonce droit dans le mur.
Tinh Võ Vôn sonsuza dek yaşayacak!
Chen Zhen vaincra!
Yaşayacak mı?
Il survit?
- Kurşunu çıkarıp kanamayı durdurdum yani yaşama şansı var. - Yaşayacak mı?
Il vivra?
Krypton yeniden yaşayacak.
Krypton renaitra.
Torunlarımız Florida'da yaşayacak. Frankie, Axl 16 yaşında.
Frankie, Axl a 16 ans.