Yaşayan tradutor Francês
8,807 parallel translation
# Yalnız bir dünyada yaşayan #
♪ Vivant dans un monde isolé ♪
Şu ünlü Philly sokak sanatçısının grafiti çizdiği travma sonrası stres bozukluğu yaşayan Irak Savaşı veterineri Amerikan Elçiliği tarafından serbest bırakılmış onun sevdiği Hip-Hop onun hayatını kurtarır mı?
Le vétéran d'Irak qui a été renvoyé pour avoir couvert l'ambassade Américaine avec le graffiti qui l'a rendu l'artiste le plus célèbre de Philly street, quand il est rentré chez lui estropié avec un stress post-traumatique, c'est seulement son amour pour le hip-hop qui peut sauver sa vie?
Ben hep gölgelerde yaşayan bir adamdım.
Je suis quelqu'un qui a toujours vécu dans l'ombre.
Bu şehirde yaşayan herkes Cindy Richards'ı sever.
Tout le monde dans cet état aime Cindy Richards.
Sadece benim için yaşayan bir ordum var.
J'ai des légions qui ne vivent que pour voir mes voeux réalisés.
Bu olaya tanıklık etmiş yaşayan tek bilim insanları olabiliriz ve bunu göstermek için elimizde ne var?
Nous sommes le seul scientifique à avoir vu ce phénomène, qu'en résulte-t-il?
Benim adım Bary Allen, yaşayan en hızlı insan benim.
Je suis Barry Allen, l'homme le plus rapide au monde.
Yaşayan en hızlı insan ben değilim.
Je ne suis pas l'homme le plus rapide au monde.
Nina, Bu civarda yaşayan çalışan ve emekli olmuş ordu da görevli keskin nişancıların bir listesini yapabilir misin?
Nina, vous pouvez nous sortir la liste des actuels et anciens snipers de l'armée dans la région?
Etiketli barutlara ulaşabilen ve park etrafında yaşayan ya da çalışanların ehliyetlerinde ki fotoğraflar.
Les permis de conduire des personnes qui ont eu accès à la poudre marquée et qui vivent ou travaillent près du parc.
Onlar, üç gündür internetsiz yaşayan ergen kızlar.
Elles ont vécu sans Internet pendant trois jours.
Bunu yaşayan çok kişi var ve hiç biri mutlu değildi.
Rien de se qui s'est passé n'était joyeux.
Şimdiyse 29 yaşında, bodrumda yaşayan bir bakıcısın.
Et tu es baby-sitter à 29 ans et tu vis en sous-sol.
İkimizin, bir de galiba havalandırmada yaşayan eski öğrencinin arasında kalsın Lefkovitz'in işi pamuk ipliğine bağlı..
Entre vous, moi, et l'ancien élève qui vit dans le conduit d'aération,
Bu kasabayı, burada yaşayan insanları sevdiklerimizi birbirimizi.
Cet endroit... Ces gens... Ceux qu'on aime...
Gıda zehirlenmesi yaşayan birkaç hastayı tedavi ettim.
Non. Je viens juste de traiter un groupe de patients. Intoxication alimentaire.
Hayır, San Diego'da yaşayan evlatlık, siyahi Alman Yahudisi bu konuda ne anlayabilir ki? - Aynen öyle.
Non, qu'est-ce qu'un Noir juif ashkénaze adopté vivant à San Diego comprendrait à ça?
Uykulu sürtükler, sadece fahişeler, uyuşturucu bağımlıları ve çöplükte yaşayan sorumsuz insanların kullandığı telefondan kullanabilir!
Les meufs fatiguées n'ont le droit d'utiliser qu'un mobile fait pour les prostituées, les toxicomanes et les gens merdiques et irresponsables!
Biliyorum, tam şu anda korku ve şiddet içinde yaşayan kadınlar var.
Je sais qu'en ce moment précis il y a des femmes qui vivent dans la peur, qui vivent dans la violence.
Annem bana yaşayan en büyük adam olacaksın demişti
Ma maman m'a dit Que je serais le plus grand
Yaşayan bir kadın.
Une... femme vivante.
Bu anları benim için yaşayan sensin.
Toi, tu peux le faire!
Bir kralın özlemini duyduğu hayatı yaşayan sensin.
Tu peux avoir la vie dont un roi rêverait.
Adım Barry Allen, ben yaşayan en hızlı insanım.
Mon nom est Barry Allen, et je suis l'homme le plus rapide du monde,
Yalnız bu oğlanı şimşek çakar ve yaşayan en hızlı insan olur.
Sauf que ce garçon a été frappé par la foudre et est devenu l'homme le plus rapide du monde.
Adım Barry Allen, yaşayan en hızlı insan benim.
Mon nom est Barry Allen, et je suis l'homme le plus rapide au monde.
La Rochelle'de yaşayan 27,000 Fransız vatandaşı vardı.
27 000 Français vivaient à La Rochelle.
O yaşayan, kolları ve ayakları kendisinin olmayan adam.
Cet... homme vivant, respirant, a réuni ensemble... des armes et des jambes qui ne sont pas à lui.
Katil eminim ki burada yaşayan biri.
Le tueur, il est du coin, j'en suis sûr.
Köyde yaşayan her erkeğe kanlarının alınacağı merkeze gelmelerini isteyen bir mektup yollayacağız.
Chaque habitant recevra une lettre lui demandant de se présenter dans un centre pour un prélèvement sanguin.
- Enderby'da yaşayan bir kadın komşusunun ikinci mektubu aldığını ve şimdi de eşyalarını topladığını söylüyor.
Une femme à Enderby : son voisin a reçu son 2 ° courrier et il fait ses valises.
8 km'lik alanda yaşayan her erkeğin adını biliyoruz.
Nous avons les noms de chaque homme dans un rayon de cinq miles.
- Skye, kaybettiğinin yaşayan bir örneği.
- Skye est la preuve vivante que tu l'as fait.
Yaşayan vârisleri olmadığı için banka beş yıl önce eve el koymuş.
Sans héritiers vivants, la banque a pris possession de la maison il y a cinq ans.
" Geriye dönüp baktığımda, burada kıt kanaat geçinerek yaşayan yoksul bir kadınmışım gibi geliyor bana...
Quand je regarde derrière moi, il me semble que c'est comme si j'avais vécu comme une pauvre femme avec le strict minimum.
Bak, eğer onun binasında yaşayan kız hakkında haklıysa ona rastladığında kendine bir iyilik yap ve öldürmek için ateş etmeye başla.
Si elle a raison à propos de la fille dans l'immeuble, tu cours vers elle et tu te fais une faveur... Commence la fusillade pour tuer.
Neden burada yaşayan birinden fikir almıyoruz?
Allons parler à quelqu'un qui vit ici, d'accord?
O şehri ve içinde yaşayan insanları sevmişti.
Il aimait la ville et tous ses habitants.
En yüksekteki sığınakta yaşayan her kim olursa Yüce'nin gölgesinde dinlenecek.
" Celui qui se tient dans la demeure du Souverain, se loge à l'ombre du Tout-Puissant.
Köpek deliğinin ardında yaşayan adamı merak etmişler anlaşılan.
Oh. Regarde les voisins qui sont curieux a propos de l'homme derrière le chien.
Senin gibi aynı sorunları yaşayan kadınlar, birbirlerine tavsiyelerde bulunuyorlar...
Des femmes qui traversent les même choses que toi. Donnant à chacune des conseils, astuces...
Cassie, bak sana söylüyorum. Bu adamın gerçekten hayal dünyasında yaşayan bir aktivist olabileceğini söylüyorlar.
Ils pensent qu'il pourrait être un genre d'activiste délirant ou...
Yolun karşısında yaşayan küçük sevimli bir Siyam kedisinin arkasından yola fırladı.
Il a foncé au milieu de la route derrière un mignon petit chat siamois qui vivait juste en face.
Adım Barry Allen, yaşayan en hızlı insan benim.
Je suis Barry Allen, et je suis l'homme le plus rapide du monde.
Adım Barry Allen ve yaşayan en hızlı insanım.
Mon nom est Barry Allen, et je suis l'homme le plus rapide au monde
Ama ben yaşayan en hızlı insanım.
Mais je suis l'homme le plus rapide au monde.
Adım Barry Allen, yaşayan en hızlı insan benim.
Mon nom est Barry Allen, et je suis l'homme le plus rapide du monde.
Adım Barry Allen, yaşayan en hızlı insan benim.
Je m'appelle Barry Allen, et je suis l'homme le plus rapide au monde.
Adım Barry Allen, yaşayan en hızlı insan benim.
Je suis Barry Allen et je suis l'homme le plus rapide du monde.
Tost makinemizde yaşayan fareye yaptığımız gibi.
Comme on fait avec la souris qui vit dans le grille-pain.
Size tokat atmaya çalışan bataklık kenarında yaşayan, güneyli kenar mahalle süprüntüsü.
J'ai passé un long moment à essayer de l'enfouir en moi pour avoir le prince.