Yaşayacak mı tradutor Francês
645 parallel translation
Ruh, söyle bana, Küçük Tim yaşayacak mı?
Fantôme, dis-moi si Petit Tim vivra.
O ağrıyı yine yaşayacak mı diyorsunuz?
Vous voulez dire que... la douleur va revenir?
Bunu her gece yaşayacak mıyım?
. En passer par là chaque soir? .
- Yaşayacak mı?
- Il survivra?
Bay Rochester, Grace Poole hala burada yaşayacak mı?
M. Rochester, Grace Poole va-t-elle continuer à vivre ici?
Sizinle sorun yaşayacak mıyım?
Vous allez me causer des ennuis?
Bebek yaşayacak mı?
L'enfant vivra-t-il?
Koca Baba yaşayacak mı ölecek mi emin olmadan mezarlardan bahsetme.
Ne parle pas de tombes! Grand Daddy est peut-être mourant!
Böyle büyük bir sorumluluğu taşımasını bildim çünkü daha iyi bir dünya için savaştığıma inanıyordum. Bunu görecek kadar yaşayacak mıyız?
J'ai supporté le poids d'une telle responsabilité car j'ai cru combattre pour un monde meilleur.
Yaşayacak mı?
Vivra-t-il?
- Gidip, orada yaşayacak mıyız?
C'est là que nous habiterons?
Doktor, Chobo yaşayacak mı? Chobo nerede?
Docteur, Chobo va-t-il être sauvé?
Yaşayacak mı?
Elle vivra?
- Yaşayacak mı? - Şimdilik iyi görünüyor.
- Elle va s'en sortir?
Yaşayacak mı?
Est-ce qu'elle survivra?
Diyelim ki Noel'e kadar yaşayacak mıyım?
à Noël?
O ben yaşadığım sürece yüzyıllarca yaşayacak.
Elle vivra pendant des siècles, tout comme moi.
Sonsuza dek yaşayacak olan, ışıl ışıl ruhunu selamlayalım. Genç nesil, onun aydınlattığı yolda ilham alıp ilerlesin.
Saluons plutôt son esprit brillant qui vivra éternellement, éclairant, tel un flambeau, la voie aux générations futures.
Yüz yaşına dek yaşayacak olsam bile, beni ayaklarımın üstünde durdurmaya çalışmanı... -... asla unutmayacağım.
Même si je vis cent ans- - jamais je n ´ oublierai que... tu as essayé de me remettre sur pied, aujourd ´ hui.
Yaşadığım sürece, hatıran da yaşayacak.
Votre souvenir restera impérissable aussi longtemps que je vivrai.
Yaşayacak bir hayatım var.
J'ai ma vie à vivre et je la vivrai.
George, şarkımız sonsuza dek yaşayacak. Sen gittiğinden beri çalıyorum ve komşular şikayet bile etmedi.
J'ai joué notre air sans arrêt depuis ton départ... et les voisins n'ont rien dit!
Yaşayacak bir yere ihtiyacım olur.
Si j'avais seulement un coin pour y vivre!
Onun tozunu atıp gölgesini sahnenin karşısına fırlatacağım. Bir kere daha dünyaya parmak ısırtmak için yaşayacak. Benim sayemde!
Je secouerai sa poussière et traînerai son ombre sur scène, en pleine lumière, et il sera vivant, et il étonnera le monde, encore une fois, grâce à moi!
97'sine dek yaşayacak. Dosyasına baktım.
Elle vivra jusqu'à 97 ans, j'ai vérifié son dossier.
Daha uzun yıllar yaşayacak. Umarım.
Pourtant, elle n'est pas âgée.
Daha yaşayacak yıllarım var.
Ma vie n'est pas finie.
Hayatım, önünde yaşayacak uzun bir hayat var.
Chacun doit vivre sa vie.
- Sonunda yaşayacak bir hayatım var demek.
- Ça signifie que j'ai une vie, désormais.
İhtiyacımız olan tek şey yaşayacak ve uyuyacak bir baraka.
Une cabane nous suffit... Pour vivre et pour dormir.
İhtiyacımız olan tek şey üzerinde yaşayacak ve ölecek bir parça toprak.
Un peu de terre suffit... Pour vivre et pour mourir.
Bu gidişle ya Afrika'ya varamadan senin işin bitmiş olacak ya da yaşayacak ve Peterson'u yetkililere ihbar edeceksin ki bu da tüm planlarımı ve umutlarımı suya düşürecek.
Si ça continue, ils vous feront disparaître avant d'arriver en Afrique ou vous vivrez et dénoncerez Peterson aux autorités et ce sera la ruine de tous mes projets et de mes espoirs.
Kız kardeşimle ben de öldükten sonra, adımız herhalde arabalarda yaşayacak.
Quand ma sœur et moi disparaîtrons, ils donneront nos noms à des voitures.
Çünkü benim yaşayacak bir şeyim var, dönecek bir hayatım.
Parce que j'ai une raison de vouloir rentrer au pays.
İşimizi bitereceğimizi düşünüyordum, halkımız özgür kalacaktı ve bizim yaşayacak birkaç yılımız daha olacaktı.
J'espérais achever mon travail, faire libérer notre peuple, vivre encore quelques années...
ve o burada şu çukurda mı yaşayacak?
Et elle est vient vivre dans ce taudis?
Daha önce yaşadım bunları, tekrar yaşayacak değilim.
J'ai vécu ça. Je ne veux pas recommencer.
Ben hiç olacağım ve o yaşayacak.
Je serai plus rien et il sera en vie.
Benim bilmek istediğim, senin yaşayacak cesaretin var mı?
As-tu le courage de vivre?
Yine de anlamadığım şey sen kadınlarla tanışmak konusunda sıkıntı yaşayacak birine benzemiyorsun.
Ce qui m'échappe, c'est que vous ne devez pas avoir de mal à rencontrer des femmes.
Kalplerinizde yaşayacak hatıram dışında,... bırakacak tek bir mirasım var, İsrail'in bütünlügü,... 12 kabile şimdi birarada, ayrılırlarsa hepsi bağımsızlık isteyecek,... ama şimdi siz kabilelerin büyükleri önümde yıkılmaz,... bir bütünlük içinde duruyorsunuz.
À part mon souvenir qui vivra dans vos coeurs, je ne laisse qu "un monument à mon nom : I" unité d " Israël, symbole des 1 2 tribus jadis divisées, en lutte pour prédominer. Maintenant, vous, les anciens, vous tenez devant moi, alliés, indissolublement unis.
Ben böyle bir yerde yaşayacak tipte bir adam mıyım?
Suis-je le genre d'homme qui vivrait ici?
Yaşayacak ve ona başka bir beden bulacağım.
Elle peut vivre avec un autre corps.
Onun en mahrem anlarını yaşayacak, gölgelerle dolu bir alana adım atacaksınız.
Vous pénétrerez des secrets, des zones d'ombre auxquels vous n'avez jamais eu accès.
Sokakta mı yaşayacak?
La putain?
Yeğenim, bilincine kavuşursa, bunları mı yaşayacak?
Mon neveu, s'il reprend connaissance, subira-t-il la même chose?
- Doktor, yaşayacak mı?
- Docteur, est-ce qu'il va vivre?
- Yaşayacak mı?
Survivra-t-il?
Benim işim bu.Ben bir doktorum ve sana yardım etmeye... ve sana öğretmeye çalışıyorum, konsantre olduğunda partnerinle orgazm yaşayacak, biraz olgunlaştığında da bütünüyle seksten zevk almaya başlayacaksın.
Mais c'est ma spécialité, je suis médecin et je suis là pour vous aider - .. vous apprendre comment vous concentrez sur le plaisir de votre partenaire, - vous êtes adulte et seulement alors, vous serez capable d'apprécier complètement.
- Yaşayacak mıyım?
- Je vais mourir?
Yaşayacak mı?
Il s'en sortira?