Yolu tradutor Francês
36,087 parallel translation
Böyle bir şey olmayacak çünkü bunu kazanmanın tek yolu çamura bulanmak ve eğer senin avukatın olsaydım, ki asla olmayacağım çamura bulanmanın, bir çuval suçlamayla karşı karşıyayken iyi bir fikir olmadığını söylerdim.
Et bien ça n'arrivera jamais, Parce que la seule façon de remporter cette chose et de tomber dans la boue, et si j'avais été votre avocat, ce que je ne serai jamais, je vous aurais dit c'est le dernier endroit où vous souhaitez être face aux canons d'un acte d'accusation.
Onca yolu buraya sana şaka yapmaya mı geldim sanki?
Je serais venu juste pour ça?
Seni çıkarmanın bir yolu varmış.
Il s'avère qu'il a un moyen de te faire sortir.
- Çünkü bunu halletmenin yolu bu.
C'est comme ça qu'il acceptera.
- Onunla vakit geçirebilmemin tek yolu bu.
C'est le seul moyen de la voir. - Ah bon?
Adamın bütün hayatı elinden gidiyor,... ve onun için hayatını geri almanın tek yolu sadece onu yeterince önemseyen birine sahip olması. ... ona zamanından sadece yarım saat ayırabilecek birilerine.
Il a perdu sa vie entière, et sa seule chance d'un nouveau départ est uniquement que quelqu'un qui se soucie assez de lui veuille bien lui offrir 30 minutes de son temps.
Okulu bırakmıştım ve gidecek bir yerim yoktu. Bu yüzden, evet, param varken bir kaçış yolu aradım.
J'ai décroché de l'école en cours de route, et oui, j'ai cherché un moyen de me permettre de m'évader.
Donna başka bir yolu olsaydı sana gelmezdim ama tüm gece düşündüm, başka yolu yok.
Donna, je ne serais pas là s'il y avait un autre moyen, mais j'ai veillé toute la nuit et il n'y en a pas.
Bir korkağı durdurmanın tek yolu ödünü koparmaktan geçer.
Et la seule façon d'arrêter un lâche, c'est de le terroriser.
Umarım bu kadar yolu vaktimin kalmadığını söylemek için gelmemişsindir. - Çünkü bunu zaten biliyorum.
J'espère que tu n'es pas là pour me dire qu'on manque de temps, je le sais déjà.
Sean lütfen, başka bir yolu olmalı.
Sean, s'il te plait, il doit y avoir un autre moyen d'y arriver.
Sean lütfen başka bir yolu olmalı.
Sean, il doit y avoir un autre moyen.
Peki ya beş günden fazlasını almamızın bir yolu varsa? - Kullanalım.
Et si nous pouvions obtenir plus de 5 jours?
Çünkü Sutter'ı ne kadar istediğini biliyorum ve Jill ile anlaşmak bunun en iyi yolu.
Il veut Sutter à tout prix, et c'est la meilleure solution pour lui.
Yolu ve evin planını biliyoruz.
On connaît la maison.
Evet, evet. Daha çok takipçi kazanmanın en iyi yolu odur diye düşündük.
On croyait que c'était le meilleur moyen de gagner des followers.
Ve Tommy de size yolu göstersin.
Vous allez suivre Tommy.
Chen'ler bildikleri tek yolu kullanarak karşı koydular.
Alors, ils ont lutté à leur façon.
Lee'nin ismini temize çıkarmanın tek yolu Flora'yı canlı olarak bulmaktı.
Pour moi, le seul moyen de laver le nom de Lee était de retrouver Flora, vivante.
Hiçbir çıkış yolu yoktu.
Il n'y avait pas d'issue.
Çıkış yolu yoktu.
Il n'y avait pas d'issue.
Eti taze tutmanın bir yolu buymuş.
C'était le seul moyen de garder la viande fraîche.
İletişim çöktüğü için onları uyarmanın yolu yok.
Sans moyens de communication, on ne peut pas les prévenir.
Talamokortikal'ın düzenli çalışması için gereken uyarıcıları sentezlemenin bir yolu olmalı.
Il doit y avoir un moyen de synthétiser les neurotransmetteurs nécessaires pour réguler l'activité thalamocorticale.
Ya da tepkiyi tamamen engellemenin bir yolu.
Ou bloquer complètement la réception.
Peki ya bunca yılı kısa yolu aramak yerine bilimsel şeylerle harcadıysak?
Et si on avait passé toutes ces années à faire de la science au lieu de chercher des raccourcis.
Başka bir yolu var.
- ou une punaise sous la langue. - C'est le contraire.
Üzgünüm ama en hızlı giriş yolu bu.
Désolé, mais c'est la route la plus rapide.
Bunu kapatmanın yolu yok.
On ne peut plus l'arrêter.
Ama kitap onlara farklı bir şekilde güç verme yolu göstermiş olabilir.
Mais le livre peut leur avoir montré une autre façon de générer de la puissance.
- Hayır, başka bir yolu olmalı.
- Non il doit y avoir un autre moyen.
Seni mutlu edecek bir çözüm yolu bulmalıyız, ve beni ve çocukları ve beni.
On doit trouver une solution pour que tu sois heureuse, que je sois heureux, que les enfants soient heureux et que je sois heureux.
Ama bu sefer, yani bu noktada, sadece, yani, bir şekilde... orta yolu bulamaz mıyız?
Mais maintenant, on ne pourrait pas... tourner la page?
Bu kadar yolu şimdi durmak için gelmedim.
Je ne suis pas arrivé jusqu'ici pour arrêter maintenant.
Öyle görünüyor ki görsel ikizi yok etmenin tek yolu... orijinali öldürmek...
Nous venons de découvrir que la seule manière infaillible de détruire le double de quelqu'un... est de tuer l'original.
Diyorsunki... Kötü Kraliçeyi yok etmenin tek yolu...
Tu dis... que le seul moyen d'éliminer la Méchante Reine...
O kadar fedakarlığı ve yolu Aladdin'i aramaktan vazgeçmek için gelmedim.
Je n'ai pas fait tout ce chemin et sacrifié autant pour abandonner la recherche d'Aladdin.
Artık yolu yükselttik ve farkı görebilirsiniz.
On a surélevé la chaussée et on peut voir la différence.
Bunu başarmanın tek yolu karbon vergisi koymak.
La seule solution, c'est la taxe carbone.
Muhteşem bir şey bu. Bunu yapmanın yolu bu. Bu şekilde ne olduğunu gerçekten görüyoruz.
Comme ça, on voit vraiment ce qui se passe.
İnsanların, bu kafa karışıklığından veya bir sorunun beraberinde getirdiği ilk belirsizlikten kurtulup, tehdidi gerçekçi bir şekilde kabullenip, bundan kurtulmanın en iyi yolu hakkında bilgilendirilirse harekete geçeceğini düşünüyorum.
Quand le brouillard de confusion se dissipera, les gens verront que le problème est réel, ils prendront la pleine mesure de la menace. Quand ils seront informés des solutions pour la combattre, ils passeront à l'action.
Anlaşılan siz Amerikalılar... işlerinizi kaba kuvvetle çözmeyi seviyorsunuz, ama daha kolay bir yolu var.
Je réalise que vous les Américains aimer résoudre vos problèmes par la force, mais il y a un moyen plus facile.
Her zaman kolay yolu arıyorum.
Toujours choisir le chemin le plus simple.
İşkenceyle başka çıkmanın tek yolu bu. Sanırım bu sefer kendi kısa filmimi çekeceğim. Kısa film mi, pardon.
Pour espérer survivre à cette torture je vais bosser sur mon court-métrage.
Lütfen söyle arkadaşına. Bazen zor olan yolu sırf bir sebeple tercih ederiz. Çünkü önemli işler başarmak isteriz bu yüzden zor olanı seçeriz.
Dites à votre amie que... on choisit parfois le chemin le plus difficile, uniquement parceque... on se dit que pour accéder à la réussite... il faut passer par la difficulté.
Neden kolay olan yolu tercih etmiyoruz?
Pourquoi ne pas choisir la facilité?
Özellikle zorlu olan yolu hazır değilken tercih ediyoruz.
Surtout quand on a pas les armes pour affronter le chemin périlleux.
Bazen hayatta sadece zor olanı tercih ederiz çünkü... Önemli işler başaracağına inandığında zor olan yolu tercih etmen gerekir.
Parfois on emprunte un chemin compliqué... parcequ'on pense que pour réussir... il faut forcément choisir la difficulté.
Ama bazen kolay olan yolu tercih etmek daha önemlidir.
Mais parfois, il faut choisir la facilité.
Ama onu babasını ele vermeye ikna etmekten başka bir yolu olmalı.
- Tu peux.
Başka yolu yoktu adamım.
C'était la seule façon.