Şa tradutor Francês
267,845 parallel translation
Dark kafalı olmak bir yaşam tarzı değildir diyen sendin.
Tu es celle qui a dit qu'être mesquin n'est pas un moyen de vivre sa vie.
- Atı C3'e oynadı ve yüzünü dışa çevirdi, numaralara doğru. - Neden?
Il vient de bouger le cavalier en C3, et l'oriente vers l'extérieur, vers les chiffres.
Bize yüzyılın ihbarını veren ve sonrasında hayatını yaşamak için yuvasına dönen adamla uğraşmak yerine Frank Gaad'ı Bangkok'ta kimin, neden öldürdüğünü bulmaya ne dersiniz?
Cherchez plutôt qui a tué Frank Gaad à Bangkok et pourquoi. Au lieu de vous en prendre au type qui vous a filé le tuyau du siècle avant de reprendre sa vie chez lui.
Bize yüzyılın ihbarını veren ve sonrasında hayatını yaşamak için yuvasına dönen adam Burov.
Burov nous a filé le tuyau du siècle avant de reprendre sa vie chez lui.
Buradaki hayattan nefret ettiği ve onu Amerika'da yaşamak zorunda bıraktıkları için yaptığı yazıyor.
Il a écrit qu'il détestait sa vie ici. Qu'ils l'ont obligé à vivre aux États-Unis.
Patronum her iki yılda bir kampanyasında çalışmamda ısrarcı.
Mon patron insiste pour que je travaille sur sa campagne tous les deux ans.
Ünü, ona devlet yetkilileriyle görüşme ve ülkenin sıradan vatandaşların görme yetkisi olmayan yerlerini görme olanağı veriyor.
Sa célébrité lui permet de rencontrer les chefs du gouvernement, de voir des parties de la nation auxquelles les habitants normaux n'ont pas accès.
Bu kadar kısa sürede kazanıp o turnuvaya katılacak biri varsa o da Scorpion'dur.
Si n'importe qui peut gagner leur entrée dans le tournoi en si peu de temps, c'est Scorpion.
- Sen bir de zafer dansını gör.
Attends de voir sa danse de la victoire.
Hayır, burası bir çıkıştan daha çok onun ölümüne giden 12 metrelik bir dalış.
Non, ce ne sera pas une sortie mais une chute de 12 mètres jusqu'à sa mort.
Burada işleri toparlamamız lazım ki birimiz kadının karşısına en kısa zamanda otursun.
Nous devons en finir ici pour que l'un de nous puisse s'asseoir face à elle le plus vite possible.
En kısa sürede o odadan çıkmak isteyecek... -... ki bu da onu diskalifiye ettirecek.
Il va vouloir sortir de cette salle le plus tôt possible, ce qui le fera disqualifier.
Perozzi sahneyi terk etti, belli ki bayağı hasta... -... pozisyonunu feda ediyor.
Perozzi a quitté la scène, apparemment très malade, perdant sa position!
Walter, Natalya'ya güvenlik de dâhil olmak üzere herkes duymadan tuvalete gitmesini söyleyemez.
Walter ne peut pas dire à Natalya d'aller aux toilettes sans que tout le monde entende, y compris sa sécurité!
Ona görevini tamamlayacağıma dair yemin ettim.
Je lui devais de finir sa mission.
Babası, anavatanından, geldiği topraklardan nefret ediyor.
- Son père déteste sa patrie. - Vous faisiez quoi, là-bas?
Üç hafta sonra Güney Afrika'dan ziyarete kız kardeşi gelecek.
Sa soeur arrive d'Afrique du Sud dans 3 semaines, pour le voir.
Güvenini nasıl kazandığına dair söyleyebileceğin bir şey var mı?
Pourriez-vous nous dire comment vous avez gagné sa confiance?
Adam buraya gelip önemli biri olmak istedi.
Il se foutait de ce que pensait sa famille.
Bir pilot ve hostes eşi.
Un pilote et sa femme hôtesse de l'air.
Yemek seçiyor.
Il touche à peine à sa nourriture et sa mère lui dit quoi manger, comme pour un bébé.
- Savaşta mı? - Yok, sonrasında. Ama öncesinde...
Après, mais avant sa mort, il n'y avait pas assez à manger.
Annesi iltica etti, kendini tutuklattı şimdi de hiç görmediği babasının peşinden buraya geldi.
Sa mère a déserté, il s'est fait arrêté, et maintenant il est venu ici pour voir un père qu'il n'a jamais vu.
- Hayat kısa.
Eh bien, la vie est courte.
Pasha, annesinin işi aldığını söyledi.
Pasha a dit que sa mère avait obtenu le travail.
Annesinin onu da alıp Moskova'ya dönmesini isteyeceği kadar mı kötü?
Assez pour que sa mère veuille rentrer avec lui à Moscou?
Muhtemelen patronunu da alacağız, kadın işbirliği yapmasa bile.
On coincera sans doute son patron, avec ou sans sa collaboration.
Ayrıca listesindeki diğer insanlarla ilgili de çalışmaya başladık.
On enquête aussi sur d'autres gens de sa liste.
- Sevgilisi mi şimdi bu kız?
- C'est sa petite amie?
Haftanın iki günü, sabahları torununa bakıyor.
Elle garde sa petite fille deux matinées par semaine.
Boyu ve yaşı, Anna Prokopchuk'la çok yakın bir şekilde eşleşti.
Sa taille et son âge correspondaient à ceux d'Anna Prokopchuk.
Her gün "senin sayende" işe gelip bu kahrolası makineye bakıp da zamanda geri gidip karısını hayata döndürebilecekken Jessica'nın ölmesine nasıl izin verebilirdi?
Comment pourrait-il accepter le sort de Jessica quand, grâce à vous, chaque jour, il doit venir au travail et voir une machine qui peut remonter le temps et ramener sa femme à la vie?
Onca çağrıma cevap vermemiş olmasının tek nedeni bu olabilir.
C'est la seule raison pour laquelle il ne décroche pas sa demi-douzaine d'appareils.
Rufus, kızın odasına gitmemeli.
Rufus, il ne doit pas finir dans sa chambre.
Onu takip ediyoruz.
On suit sa trace.
Evine gittim ve kapısını çaldım.
J'ai été chez lui, frappé à sa porte.
Kısa boylu, garip görünümlü.
Il est petit et a l'air bizarre.
Onun odasına gittiler.
Ils sont partis dans sa chambre.
Anahtarlığını görmüştüm.
J'ai vu sa clé.
Oda numarasını biliyorum.
Je connais le numéro de sa chambre.
Ailesine ne söyleyeceksiniz?
Qu'allez vous dire à sa famille?
" Ama o baktığında dudaklarımı kumbara deliğine dayayıp dileklerimi fısıldıyorum.
Mais quand elle regarde, je mets mes lèvres vers sa fente et je chuchote mes vœux.
Betty... Pug cinsi köpeğimiz Betty ayağını, Arnold'ın başına doluyor ve onu zorla oral seks pozisyonuna getiriyor.
Betty, notre carlin Betty, elle passe sa jambe autour de la tête d'Arnold et le met dans une position de cunnilingus
Ve... Kocam, pijama donunu minik sakalına kadar çekti.
Et... mon mari remonta son pyjama, jusqu'à sa barbe.
Weissman sınırı da o zamanlar farklıydı.
Et sa limite de Weissman n'avait rien à voir.
Bunlar Richard'ın vizyonu hakkındaki endişelerim.
On s'inquiète de sa vision.
O ve o at hırsızı, zalim ekibi seni anında harcayacak.
Où tu veux en venir? Lui et sa bande de truands et d'égorgeurs, ils vont te trahir.
Bir adamın fikrini çalıp, şirketini değersizleştiriyorsunuz demek.
Voler l'idée d'un homme et dévaloriser sa boîte?
Bana bütün hikayeyi anlattı, Periscope'la olan görüşmesini, uygulamayı denerken, Bachman'ın cinsel organının fotoğrafı sayesinde bulduklarını, ve bir anda aklına gelen fikri, "sosisli değil" teknolojisini Periscope'un kendi teknolojisi haline dönüştürmesini anlattı.
Il m'a raconté toute l'histoire. Son entretien chez Periscope. Sa découverte de la photo des parties de Bachman sur son écran lors de la présentation.
Gavin Belson'un iğrenç zengin kucağında oturan bu aptallar, ruhlarını satmalarının zorluklarını anlatıyorlardı. Onu kaçırdın.
Tu as loupé l'histoire de ces idiots qui se sont vendus pour travailler avec cet enculé de Belson dans sa dégoûtante débauche de luxe.
Cumartesi kız kardeşinin düğünü var.
Ce samedi, sa sœur se marie.