Alır tradutor Português
36,363 parallel translation
- Ben alırım.
- Sim, eu vou lá.
Belki yemeğim biterse gidip kendim alırım.
Talvez se ficar sem comida, eu possa ir comprar.
Diyor ki bu odada, Zeus bulmacası yer alır.
Aqui diz " Esta sala é o desafio de Zeus.
Ve bunu gözönüne alır mıdın bilmiyorum ama, zaman Stewie'nin sevimliliğiyle ilerliyor.
Ele falou sobre isso? E não sei se pensaste nisto, mas o fascínio do Stewie está a dar as últimas.
Alır mısın?
- Mudei de ideias.
Akıl alır gibi değil.
O que é incrível.
Ruh eşlerinin birbiriyle tam olarak uyuşması bazen aylar alır.
Almas gémeas podem levar meses para se encontrarem de verdade.
- Önemli değil, ben alırım.
- Deixa estar, eu levo-a.
Seni kahvenin yanına şeker diye alırım.
- Vamos discutir isso no café.
O zaman kısa bir süre için ödünç alırız ve bitkileri hayatta tutarız.
Bem, vamos só usar por um tempo e manter-nos vivo, está bem?
Ya hemen verirsin ya da silahı alır ve seni topluluğumuzdan göndeririz.
Dê-me a arma ou tiro-a de si. E vai ser expulsa da nossa comunidade.
Buradan sonrasını biz alırız. Ben Gezgin 3185.
Não diria tanto, Major, mas não conseguimos chegar às instalações.
Bugün kumai mağazasına gideceğim. Annen için bir şeyler seçtikten sonra beni alır mısın?
Vou à loja de tecidos, queres que traga os lençóis para a tua mãe?
Trevor, iki kişilik statiz alanı nasıl daha fazla kişi alır söylemen lazım.
SALVE O BISHOP
Haber alır almaz seni bilgilendireceğim, olur mu?
Aviso-te assim que souber alguma coisa, está bem?
Buradan sonrasını ben alırım. Teşekkürler dostum.
Eu trato do resto, obrigado.
Şu çöp poşetlerini alır mısın? Elbette, sanki çöp poşetlerinin nerede olduğunu biliyorum da!
Está bem, afinal eu sei bem onde estão.
İstersen ilk nöbeti ben alırım.
Fico com o primeiro turno, se quiseres.
Onu da yanıma alırım.
Vou levá-la comigo.
Siparişinizi Darla alır.
Ali a Darla vai atendê-lo.
- Bu durumda, biraz alırım.
- Então vou beber um pouco. - Câmbio, desligo.
Bak, ihtiyacımız olursa, insanları oraya götürürüz, Ancak istasyonu hazırlamak zaman alır.
- Levaremos pessoas se for preciso, mas vais levar tempo para preparar a estação.
Sonra da herkese mantar biblosu alır.
Em seguida, gastou em cogumelos.
Bu işte birlikteyiz, beraber yaparsak daha iyi sonuç alırız.
Alinha nisto comigo. Funciona melhor se o fizermos juntos.
İstersen hemen bir tane alırım.
Posso ir comprar-te uma nova agora.
- Alçı askısı da alırım.
- Uma faixa nova, se quiseres.
- İki saniyemi alır!
- Não vou demorar!
İlginç. - Yarın içeri alırız.
- Amanhã, levamo-la.
Mahkeme emri gerekirse alırız.
E estamos dispostos a ir a tribunal.
Sabah seni doktora götürürüm, ilaçlarından alırız ve yavaş yavaş azaltmaya başlarsın.
Amanhã levo-te ao médico e começas a fazer o desmame.
Çünkü kaybetmekten çok değerli dersler alırız. Bir portakal dilimi alın.
Porque perder ensina lições valiosas.
Şimdi, ya o imzayı alırız ya da Çernobil'deki fabrikayı yeniden başlatmak için seni görevlendiririm.
Agora, ou consegues essa assinatura ou ficas encarregue de reiniciar a nossa planta em Chernobyl.
Beş dakikamı alır.
Faço isto em 5 minutos.
Altıncı yatakta aşırı alkol alımı var.
Cama 6, bêbeda de festa. O nome dela é Emma.
İşe alındığım an, o vakaya tabiatı gereği bağlanırım.
Uma vez contratado, fico plenamente ligado ao caso.
Kolların vücudunun iki yanında sallansın ve ağır ağır nefes al.
Os braços suspensos paralelamente ao corpo e a respiração reduzida.
Ben Marcy'yi alırım.
O que significa?
Orası saldırı kuvvetlerinin ikiniz arasında duracağı ateş sahası olacak, anlaşıldı mı? Protokol 3 aksıya alınmamış.
Assim, uma força atacante ficará sob o vosso fogo, entendido?
Ne zaman ve nerede bir fikrin var mı? - Pekala, eğer onu bulamıyorsak, alıcıyı bulmalıyız. - Hayır.
- Tem ideia de quando ou onde?
Sorularından sor. Ve o da ne verdiyse onu alır.
Faz as tuas perguntas.
Ceketini alın. Hayır.
Kat, segura-lhe o casaco.
Hayır değil. Biraz sorumluluk al! tanrı aşkına biraz adam ol!
Assume a responsabilidade como um homem!
Her kimden alıyorlarsa ortaya çıkmayacak gibi düşünmeye başlıyorum. Her şey sabırda saklıdır.
Começo a pensar que o comprador não vai aparecer.
Fırtınalar onları denizden alıp iç bölgelere taşır.
Então como chegaram aqui? As tempestades apanharam-nos e largam em terra.
Hırıltılı nefes alıyor gözbebekleri irileşmiş.
Respiração ofegante, pupilas dilatadas.
Pompa olmadan, burası 48 saat içinde su altına alınacaktır.
Sem as bombas, este lugar estará submerso em 48 horas.
Noel alışverişini hep son güne bırakır.
Economizou nas compras de Natal até ao dia 24.
Yemek yiyemiyoruz o yüzden her yeni Janet nesli geldiğinde yaş pastadan bir parça alıp ağız bölgeme yapıştırıyorum.
Não posso comer, então a cada nova versão eu gosto de pegar num pedaço de bolo e esmagá-lo à volta da minha boca.
Sadece süpürgeni al ve kötü bir çocuğu süpürmeye hazır ol ihtiyar.
Pega na tua vassoura, velhote, e prepara-te para varrer um rapaz todo partido.
Sanırım o biraz Sherri alıyor.
Acho que ele está... a ter uma pequena Sherri.
Keşif aracını alıp mümkün olduğunca yaklaşırız.
Vamos pegar o Rover, chegar o mais perto que pudermos.