Annemın tradutor Português
3,817 parallel translation
Annemin, babamın çok kez uzun süreyle bizdenuzakta olmasından şikayet ettiğini biliyorum ama belki de şimdi babamın bizden uzakta olmasını annem de istiyordur.
A mãe reclamava sempre por o pai ficar tanto tempo longe. Mas talvez agora ela queira que ele fique longe.
Annem bu yılın Temmuz ayında vefat etmişti.
Mãe faleceu em Julho daquele ano.
Hafta boyunca kadının gözüne sokmana rağmen annem sana doğum günün için araba almayacak diyorum Thea.
O que achas? Andas há mais de uma semana a dar dicas, Thea, e a mãe sem te comprar um carro para os teus anos.
Annem de, Sabrina'nın onun yüzüğünü almaktan ne kadar hoşlanacağı konusunda.
E a mãe acertou no quanto a Sabrina iria gostar de receber o anel dela.
Annem polis olduğundan beri başardığın en önemli şey olduğunu düşünüyor.
A mãe achou o máximo tornares-te polícia.
Annem Parkinson'un erken safhalarındaydı ve bunun nasıl sonlanacağını biliyordum.
A minha mãe... Ela tinha Parkinson... num estágio inicial e eu sabia como aquela história ia terminar. Por isso fiz o acordo.
Sabahları giyerdin ama annem seni durağa bıraktıktan sonra çıkarırdın, çantana koyardın, dans ayakkabılarını giyerdin otobüs durana kadar parmak uçlarında dururdun.
Usava-os pela manhã, mas depois de a mãe te deixar na paragem do autocarro, tirava-os, guardavas na mochila, punhas os ténis e estavas na ponta dos pés na altura em que o autocarro parasse.
Küçük bir evde oturuyorduk. Annem ve babamın odasında ufak bir yatağım vardı.
Vivíamos numa casa minúscula, eu tinha uma caminha no quarto dos meus pais.
Annem "Asla. Duvarlarımı boyayamazsın. Olmaz." derdi.
"Nem pensar, não me vais pintar as paredes!"
[Alarm biplemesi] Hatırlarsın, annem her zaman çeyrek depo ile seyahat etme derdi.
A mãe implicava contigo por estar com um quarto de tanque.
Annem, uzun zamandır birbirinizi tanıdığınızı söyledi.
A mãe diz que vocês são amigos de longa data.
16 yaşımdayken annem beni karşısına çekip babamla ayrılacaklarını söyledi.
Quando tinha 16 anos, cheguei a casa e a minha mãe mandou-me sentar e disse que os meus pais se iam separar.
Benim koruyucum olan George, annem ölene kadar beni burada tutacak ve babamın servetinin üstüne konacak.
E vão manter-me aqui até a minha mãe morrer... Então George, o meu amoroso guardião, vai herdar toda a fortuna dos Warwick.
Izzy, annem konusunda haklıydın.
Izzy, estavas certa sobre a mãe.
Sence annem o kadın gibi yalnız mı öldü?
Achas que a mãe morreu sozinha? Tipo... aquela mulher?
Benim annem de aynısını yaptı.
A minha mãe fez o mesmo.
Annem, babamın ölüm şeklinden dolayı çok korktu. Babamın bütün eşyalarını alıp attı.
A minha mãe ficou tão abalada pela forma como ele morreu que pegou e desfez-se de tudo o que era dele.
Annem, ona verdiğin ilk ve tek hediyeyi senin çaldığını her zaman biliyormuş.
A mãe sabia que o primeiro presente que lhe deste... Sempre soube que o tinhas roubado.
Annem'e bir şey yaptığını mı düşünüyorlar?
Acham que tem alguma coisa a ver com a minha mãe?
Bakın, annem 6 yıl önce organlarını bağışlamış bunu anlıyorum.
- Veja. A minha mãe concordou ser doadora há 6 anos, eu compreendo.
Kahvaltı hazırlayınca tekrar annem olduğunu mu sandın?
Achas que preparar-me o pequeno-almoço volta a fazer de ti minha mãe?
Müziğin sesi olacaktı ama annem çocukların daha küçük olduğunu söyledi.
Ia ser o Som da Música, mas a minha mãe disse que as crianças são muito novas para os nazistas.
Annem bakire olabilir, ama ben de anasının gözüyüm!
Eu estava bem sendo um escritor medíocre até descobrir que vivia numa casa com um escritor brilhante. Eu sei que não falamos muito dos anos de cão, mas eu apenas queria que tivesses esperado para descobrir o quão talentoso eras até que eu desaparecesse.
Sen benim için hiç bir şey yapmadın, ama annem yanımdaydı.
Tu nunca fizeste nada por nós, mas ela estava ali.
3 yaşındayken anneme bakıcımın banyodayken vajinama vajinama dokunduğumu söylediğimi hatırlıyorum ve annem yalan söylediğimi düşündü ve büyük ihtimalle de yalandı.
Com três anos lembro-me de ter dito à minha mãe que a minha ama me tinha tocado na vagina no banho. A minha mãe pensou que eu estava a mentir, claro. E se calhar estava.
Annem A'nın hedefi mi oldu?
A minha mãe é o alvo de "A"?
Annem öldükten sonra umursamaya başladın zaten.
So começaste a cuidar apenas depois de ela partir.
Ama sonra annem geldi ve beysbol eldiveninin parasını karşılayacak kadar mağazanın yerlerini silmem konusunda oranın sahibiyle anlaştı.
Mas a minha mãe foi lá e... convenceu-o a deixar-me pagar o custo da luva ao limpar o chão da loja.
Ama annem onunla konuştu ve Christie'nin tamir masraflarını karşılayana kadar babamın ofisini temizlemesi konusunda anlaştılar.
Mas a minha mãe falou com ele e resolveu que a Christie poderia pagar o conserto indo limpar o escritório do nosso pai.
Annem ışığın yandığını görürse buraya gelir.
Se a minha mãe vê luz, vai entrar.
Annem ağzını birden nasıl da değiştirdi, gördün mü?
Vê como a mamã mudou o discurso?
Tacını taktığında annem önümde diz çökecek ve bana Margaret Regina diye seslenecek.
Quando você for coroado rei... a minha mãe vai ajoelhar-se por mim e ela vai chamar-me'Margaret Regina'.
Bir kitap anlaşmam var, annem söyledi mi bilmiyorum ama hayatımın en önemli anı sayılır bu.
Estou a escrever um livro. Não sei se a minha mãe lhe disse. É um momento profissional muito importante para mim.
Annem bana saklanmamı söylemişti. Yani onu hiç görmedim..... ama adını duydum.
Minha mãe mandou-me esconder por isso nunca o vi, mas ouvi o nome dele.
Annem bu yüzden "Pamuk" adını verdi.
Foi por isso que ela me deu o nome de Branca.
Vay canına bir de annem senin dünyanın açık ara en sıkıcı insan olduğunu düşünüyor.
E a minha Mãe pensa que o senhor é de longe o homem mais aborrecido em todo o planeta Terra.
Belki de annem için iyisindir ve belki tekrar sinirlerim bozulmadan çeneni kaparsın.
Talvez cale-se antes que perca a paciência novamente.
Annem hep kalbimdeki iyiliği yaşatmamı söyledi. Ve bu kadın annemin haklı olduğunu kanıtladı.
A minha mãe sempre me disse para ser bondosa, e esta mulher provou que ela tinha razão.
Annem, içinde seks kasetleri olan depoyu almak için Domuzcuklar'ını satıyor.
- A minha mãe vai vender os Mini-Porcos para licitar uma garagem onde está o vídeo pornográfico dela.
Annem hep "tesadüf, Tanrı'nın sana göz kırpma şeklidir" derdi.
- A minha mãe dizia sempre que as coincidências eram a forma de Deus nos piscar o olho.
Benim annem bu kadar cana yakın değildi.
A minha mãe não seria tão amável.
Bir ay önce annem arayıp babamın bir iş gezisine gittiğini ve üç gündür ondan haber alamadığını söyledi.
À um mês atrás a minha mãe ligou-me e disse-me que o meu pai tinha saído numa viajem de negócios e que ela não ouvia dele à três dias
Annem, kız kardeşimin hâlâ yaşadığını söyleyerek çıkageldi ve babam sırf onu dinlediğim için bile bana ateş püskürüyor. Ben ise kime inanacağımı bilemiyorum.
A minha mãe aparece e diz que a minha irmã está viva, o meu pai está furioso porque a escutei, e não sei em quem acreditar.
Ve annem hapse girerse sen de yanıma taşınacaksın.
E, se ela for presa, vens para lá morar comigo.
- Annem eşyalarını getiriyor.
A mãe foi só buscar as coisas dela.
Belki de annem artık hamile kalamıyordur ve boş yere bu kadar ileri gitmişizdir ayrıca her defasında da kocamın becerdiği kişinin ben olmadığımı çubuğa işeyen ve bebeğe hamile kalacak kişinin ben olmadığımı hatırlıyorum!
Se calhar a minha mãe não pode mais engravidar, e passámos dos limites sem razão, e todas as vezes que me lembro que não sou eu a foder com o meu marido, não sou eu a fazer o teste, não sou que vou ter o bebé!
Ama mesela annem uyurken yatağını aleve vermek yahut garaj kumarı olayını polise ispiyonlamak gibi çok büyük şeyler yaptığımdaysa ince taraf devreye girerdi.
Mas se fiz alguma coisa hediondo, como pegar fogo à cama quando ela dormia, ou tirá-la do círculo das apostas : lado fino.
Annem geçen sene öldüğünde onun eşyalarını karıştırırken Bo'nun bana yazdığı bu notu buldum.
Quando a minha mãe morreu no ano passado, achei nas coisas dela este bilhete que o Bo me escreveu.
Annem ve amcam, onların bir şansı olmadı.
A minha mãe e o meu tio, não tiveram hipótese.
Annem ve babam hayatları boyunca hayalini kurdukları rock roll hayat tarzını yaşıyorlardı.
A mãe e o pai estavam finalmente a viver a fantasia do rock and roll com a qual sonharam a vida toda.
Annem ve babam, Foghat'ın bile başaramadığı şeyi yaptılar doğdukları yerin marketinde yıldızları oldu.
E a mãe e o pai tinham uma coisa que o Foghat nunca teve. Estrelas no corredor dos vegetais do supermercado da sua cidade natal.
annemin 46
annem 830
annem hasta 26
annem ve babam 43
annemi 40
annem nerede 136
anneme 47
annem geldi 21
annemle 28
annemle babam 17
annem 830
annem hasta 26
annem ve babam 43
annemi 40
annem nerede 136
anneme 47
annem geldi 21
annemle 28
annemle babam 17