Avukat tradutor Português
19,507 parallel translation
Avukat tutma hakkına sahipsiniz.
Tem o direito a ter um advogado.
Adele avukat zaten. Şu anda mahkemede sarhoş bulunmaktan dolayı uzaklaştırılmış durumda.
A Adele é advogada, embora esteja suspensa por se apresentar embriagada em tribunal.
Avukat sen misin?
É a advogada?
Avukat sen misin? Şu sıralar uzaklaştırıldım ama evet.
- Sim, estou de licença, mas sim.
Belki de avukat-müvekkil gizliliğinin sınırlarını yeniden gözden geçirmeliyiz.
Talvez seja melhor revermos os princípios da relação entre advogado e cliente.
Şimdi onun avukatı mı kesildin?
Agora és a sua grande defensora?
O neler olduğunu anlayana kadar avukatın naylon şirket dosyalarını kayda geçirmesinden çok daha büyük problemleri olacak önünde, inan bana.
E na altura que ele perceber, vai ter problemas maiores no prato dele do que o advogado que sigilosamente tratou dos documentos, acredite em mim.
Bir avukatın kartı.
É do advogado.
İyiysen gecenin bu saatinde, saati 1.000 dolar olan bir avukatı görmeye gelmezsin.
Não vieste ver um advogado de 1000 dólares à hora a esta hora da noite, se estivesse tudo bem.
Hala avukat istememiş olmamın tek sebebi o yalancı orospu çocuklarından nefret ediyor olmam.
A única razão porque não pedi um advogado ainda, é porque odeio aqueles filhos da mãe mentirosos.
Avukatın mı var?
Tens uma advogada?
- Saat beşten önce avukatı getireceğim.
- A advogada vai voltar antes das 17h.
- Bobo'nun avukatı mı?
- A advogada do Bobo?
Mülküme girmek için iznini almam lazım. Elektriği ya da gazı kesemem. Yasal tahliye başlatmak için avukat tutmam lazım.
Tenho de lhe pedir para entrar, não posso desligar a luz ou o gás e tenho de ter um advogado para o despejar.
Tahliye süreci resmi olarak devam ediyor ama avukatıma göre 1 yıl bile sürebilirmiş.
O processo de despejo está em marcha mas o meu advogado diz que pode levar até um ano.
Avukat tutmak istiyorsun demek.
Advogado, é?
Hayır, hayır. Avukatım hapishanede zaten.
Não, o meu advogado está na prisão, por isso...
O kadar iyi olsalar avukat olurlardı.
Se fossem assim tão bons, seriam advogados.
Baş komiserim ve sorumlu olduğunu düşündüğümüz bir kartelin avukatıyla görüşeceğim.
Daqui a 15 minutos, reúno-me com o Capitão e um advogado do cartel que julgamos ser responsável.
Bir kartel avukatına kaba davranmaya uğraşmana gerek yok özellikle bu davada yok.
Não faz mal ser mal-educado com um advogado de um cartel. E certamente não neste caso.
Kendi avukat ordusu, onu iki dakika serbest bıraktırırdı ve bunu sen de iyi biliyorsun.
O seu exército de advogados teriam-no ilibado em 2 minutos... e tu sabes disso.
- Avukat istemedim.
Não pedi para falar com um advogado.
Avukat olmadığım iyi olmuş o zaman.
Ainda bem que não sou um advogado.
Bu adam ve avukat kadın, Lara Bosch.
Este homem e a mulher, advogada, Lara Bosch.
Azaria'nın Botes Mahallesi'nde 20 blokluk alanın güvenlik güçleri tarafından kordona alınması akşam da devam ederken Avukat Lara Bosch, Amerikalı turist Timothy Smit ve kimliği meçhul üçüncü bir erkek kurbanın vahşice öldürülmesinden sorumlu kişilerin aranması da sürüyor.
20 blocos quadrados do bairro Botes Neighborhood em Azaria continua isolada pelas forças políciais hoje à noite para continuarem à caça dos suspeitos responsáveis para os assassinatos brutais da advogada Lara Bosch, e do turista Americano Timothy Smit, e agora há uma terceira vítima masculina ainda não identificada.
- Avukat olan adamla mı?
- Com aquele advogado?
Christy, sormak istediğim bir şey var okula dönüp avukat olmak için sana ilham veren şey ne?
Portanto, Christy, preciso de perguntar, o que a inspirou a voltar a estudar para se tornar advogada?
Bir avukat tutma hakkınız vardır...
Tem o direito a um advogado.
Saklı sırların ve ayinlerin içinden çıkılamaz ağları. O kadar karmaşık bir hâlde ki hiçbir din adamı, tarihçi veya avukat bu işi tamamen çözümleyemez.
Uma rede insondável de mistérios e liturgias arcanas de tal modo indefinida que nenhum clérigo, historiador ou jurista jamais conseguiria desembaraçar.
Avukatımı arıyorum.
Vou ligar para o meu advogado.
Bugün ise ofisimizin, şehrimizin ve ülkemizin ötesindeyiz. Dünya çapında binlerce avukatımız ile hizmet veriyoruz, Ve geçen yıl 2.1 milyar dolar kazanç sağladık.
Hoje temos mais de mil advogados em escritórios por todo o país e o mundo, e lucros o ano passado de 2,1 biliões de dólares.
Gelmiş geçmiş en iyi dava avukatıydı o.
Este era um dos melhores julgamentos de sempre.
Avukatım.
Sou advogado.
Kartım, avukat olduğumu kanıtlaması için.
Aqui está o meu cartão só para provar que sou realmente advogado.
Büyük avukat.
Pois. Grande advogado.
Söyledim mi emin değilim ama ben bir avukatım.
Não tenho a certeza se mencionei isso, mas sou advogado.
Orta yaşlı bir avukat üç tetikçiyi nasıl haklar?
Como é que um advogado de meia idade dominou três homens armados?
- Imam Ammar'in bir avukat tanidigi var!
Imam Ammar, ele conhece um advogado!
Avukat olmadan olmaz.
Não, sem um advogado.
- O adam avukat.
- Ele é um advogado.
Uyuşturucu avukatı.
Ele é um advogado de drogas.
Ben avukat falan tanımıyorum.
Eu não conheço nenhum advogado, meu.
Bak, avukat olmanın şartlarından biri bir şeye yaklaştığını bilmektir.
Olha, uma parte de se ser advogado é saber-se quando estás afim de algo.
Her avukatın eşit şartlarda yarışması gerektiğine inanıyor.
Ele considera qualquer advogado oficial fazer parte do jogo.
Baş avukatımız Billy McBride'ın gelmesini bekliyoruz.
Nós estamos à espera da chegada do advogado principal, William McBride.
Sorun hâlâ aynı, avukat bey.
A questão permanece, doutor.
Avukat bey, tutuklanmaya çok yakınsınız.
Doutor, está perigosamente próximo de ter a sua licença suspensa.
Arkadaşlarımız ayrılıyor ve iyi bir boşanma avukatına ihtiyaçları var.
Uns amigos nossos vão divorciar-se e precisam de um bom advogado.
Bu, avukatım. Bay O'Donnell.
Este é o meu advogado, Dr. O'Donnell.
Avukat...
- É a advogada?
- Avukat istiyorum.
Quero um advogado.