Başaramadı tradutor Português
2,354 parallel translation
Malesef, görevimi başaramadım.
Que pena. Falhei a minha missão.
Söylemeye gerek yok, başaramadım.
Nem preciso dizer que não consegui.
Başaramadım, başaramadım ufaklık.
Eu não consegui!
Bu kadar mı? Başaramadık mı?
- Então, fracassámos?
- Başaramadı.
Não conseguiu.
Makarnamız Cavalieri'ninkinden iyi olsun isterdik ama asla başaramadık.
Nós queríamos fazer uma massa melhor do que a Cavalieri's... Mas nunca conseguimos.
Başaramadılar, üzgünüm.
Eles não sobreviveram, lamento.
Siz hayatta kaldınız ama biz başaramadık. Olay bu mu?
Vocês sobreviveram e nós não, é isso?
Adamların başaramadı!
Justificável. O seu homem falhou!
Seyrüsefer, itici güç ve diğer birçoğu bir ana şifreyle korunuyor. Şu ana kadar kırmayı başaramadık.
Navegação, propulsão e muitos mais, foram bloqueados por um código chave que não somos capazes de decifrar.
Biz geminin kontrolünü almayı başaramadığımız için bizim varlığımız ikinci plana düşüyor.
Como não conseguimos tomar o controlo da nave, a nossa presença é secundária, em relação a isso.
Boca'da bir oto-tamir dükkanı bana 10 bin borcu var ve Burada yanımda oturan oğlum parayı almayı başaramadı.
Há uma oficina em Boca que nos deve dez mil, e aqui o meu rapaz ainda não os conseguiu cobrar.
Başaramadı.
Ele não se safou.
Başaramadık.
Não conseguimos.
Buraya geleceğimi söylemedim çünkü başaramadığımı görmeni istemedim.
Não te disse que vinha, porque não queria que me visses fracassar.
Senin yaşındayken babam da benim başaramadığımı görmek istemezdi.
Quando eu tinha a tua idade, o meu pai também não me queria ver fracassar.
Bir çok kez uğraşmasına rağmen bunu başaramadı.
No entanto, ela esforçou-se várias vezes para nos pôr na mesma posição.
Sanal dünyanın içeriğini kontrol edebileceğimizi düşünmüştük. Özellikle de çocuklar için, ama başaramadık, çok belli.
Pensámos que conseguíamos controlar o conteúdo do mundo-V, especialmente para as crianças, mas obviamente falhámos.
Ve yine başaramadın.
E você falhou também.
Daha sonra, ayrılınca denedik, ama başaramadık.
Nós dois tentamos separadamente, mas falhamos.
Ama başaramadım.
Mas eu falhei.
Arjantin'e git ve başaramadığımı söyle.
Vai à Argentina e diz-lhes que eu falhei!
- Başaramadım, Moira.
- Eu falhei, Moira.
Bazen başka insanların hayatlarına baktığımda, onların başarıp benim başaramadığım şeyleri gördüğüm zaman, çocuklarımdan birine bakarım, ve görürüm ki bir gününü bile boşa harcamamışım...
Às vezes, olho para as outras pessoas, para as suas vidas e tudo o que fizeram e eu não fiz... Depois, olho para um dos meus filhos e sei que não desperdicei um único dia e que o que importa são todos os dias que estão para vir.
Kimse zirveye çıkmayı başaramadı.
Nenhum homem chegou ao seu cume.
Eyaletten Komiser Frost'a ulaşmaya çalışıyorum ama, şimdilik başaramadım.
Tenho tentado ligar ao Capitão Frost. Ainda não tive sorte.
Mermer heykellerim bunu asla başaramadı.
Fiz estátuas de mármore para conseguir isso e não serviu de nada.
Geçen sene denedim, ama başaramadım.
Tentei no ano passado, mas não consegui.
Kopyalamaya çalıştık ancak başaramadık.
Tentámos replicá-lo, mas não conseguimos.
Jana'nın ailesinden birilerine ulaşmayı başaramadık.
Não conseguimos localizar nenhum familiar de Jana.
Mike onu üçüncü sınıftan beri korkutmaya çalışıyordu ama hiç başaramadı.
O Mike tenta assusta-la desde o 3º ano. Mas nunca conseguiu.
Daha önce bir kez denedin ama başaramadın.
Já tentaste isso antes e falhaste.
Korkarım görünüşe göre, başaramadın.
Mas não conseguiste, falhaste redondamente.
Başaramadın Nicci.
Falhaste, Nicci.
Bak, Sarah, eğer başaramadıysak, ve geç kaldıysak, Luc ve Ginny evlendiyse, bu sorun olmayacak.
Sarah, se não chegarmos a tempo, se for demasiado tarde, e o Luc e a Ginny estiverem casados, não faz mal.
Başaramadım.
Não consegui arranjá-lo.
Russel arabaya binip, yardım bulmaya çalıştı ama başaramadı.
Ele vai para o buggy para ter ajuda e não sobrevive.
Bunu sorun etmemeye çalıştım ama başaramadım.
Tentei aceitar esse facto, mas não consigo.
Fakat onun başaramadığını biz başarabiliriz.
Mas nós podemos ter sucesso onde ela falhou.
Üçüncü başaramadı.
O terceiro não se safou.
- Ama Newton başaramadı.
- Mas a tentativa do Newton falhou.
Sanırım ikimiz de kötü alışkanlıklarımızı bırakmayı başaramadık.
Parece que nenhum de nós conseguiu mudar o nossos maus hábitos.
Yapmak zorunda kaldığım şey için üzgünüm ama başaramadığım için daha da üzgünüm.
Lamento que o tenha feito... mas lamento mais pelo facto de ele não ter morrido.
Başaramadığım için üzgünüm.
Lamento ter-te falhado.
Başaramadım.
Eu falhei.
O zaman başaramadılar, şimdi de başaramayacaklar.
Não o conseguiram antes, também não o vão conseguir agora.
- Başaramadı.
Não se safou.
Desmond başaramadı sen nasıl hayatta kalacaksın?
Se o Desmond não se safou, como vais tu sobreviver?
Ama bu sefer başaramadı.
Quando ele quer uma coisa, encontra uma forma de a conseguir.
Başaramadım mı?
Não consegui?
Başaramadı.
Não sobreviveu.
başaramadım 52
başaramadın 18
başaramadık 18
başarısız 35
başarılar 28
başarılı 32
başarı 43
başarabilirsin 108
başardık 725
başardım 366
başaramadın 18
başaramadık 18
başarısız 35
başarılar 28
başarılı 32
başarı 43
başarabilirsin 108
başardık 725
başardım 366
başardın 415
başardı 180
başaracaksın 136
başaracağız 144
başarabiliriz 43
başaracağım 55
başarabilirim 18
başarısız oldum 33
başaramayacaksın 18
başaracak 37
başardı 180
başaracaksın 136
başaracağız 144
başarabiliriz 43
başaracağım 55
başarabilirim 18
başarısız oldum 33
başaramayacaksın 18
başaracak 37