Başka bir şey yok tradutor Português
2,028 parallel translation
Onun için yapabileceğim başka bir şey yok.
Não há mais nada que possa fazer por ele.
- Senin sevgilin var. Açıklanacak başka bir şey yok.
Não precisas de explicar mais nada.
İyiliği kötülükten üretmen gerek, çünkü iyiliği üretecek başka bir şey yok.
Há que fazer o Bem a partir do Mal. Não há outra forma de o fazer.
Parker : Peki, denemeye devam et. Dornan hakkında başka bir şey yok mu?
Mais alguma coisa sobre o Dornan, passado, família, ou qualquer coisa?
Orada başka bir şey yok.
Não há mais nada ali.
Burada çölden başka bir şey yok.
Só há deserto por aqui.
Burada içi mayonez dolu sönmüş balondan başka bir şey yok.
Só vejo pequenos balões cheios de maionese.
Dışarıda onlardan başka bir şey yok.
Não há nada lá fora, excepto eles.
En iyi dansçılarımdan birisiydi. Ama ekleyebileceğim başka bir şey yok.
Era uma das minhas melhores dançarinas, mas não tenho mais nada a acrescentar.
Sadece, Donner'dan faydalanan bir arkadaşıyım, başka bir şey yok.
Para o Donner eu sou apenas um amigo, mais sexo.
Babam bana bu dünyada savaştan ve kötülükten başka bir şey yok demişti.
O meu pai disse-me que só havia guerra e maldade neste mundo.
- Tamam o zaman, modülü açıp bakalım. - Orada ek malzemelerden başka bir şey yok.
Certo, vamos abrir a cápsula, dê uma olhada.
Elimizde zamandan başka bir şey yok.
Leva o tempo que for preciso.
Başka bir şey yok.
E não há mais nada.
Elimizden gelen başka bir şey yok.
Não há mais nada que possamos fazer.
Karşılığında verebileceğim başka bir şey yok mu?
Não há outro preço que eu possa pagar?
Bunlar olmasa, bugünlerde yaptığımız başka bir şey yok.
Mas nos dias que correm, são as únicas que consigo obter de ti.
5-6 yıl önce evde izinsiz kalanlar hakkında birkaç şikayet olmuş. Başka bir şey yok.
Há 5 ou 6 anos houve algumas queixas por causa de uns "ocupas", mais nada.
Beni buradan çıkarmak için yapabileceğin başka bir şey yok mu?
Não há mais nada que possa fazer para me tirar daqui?
Tamam bunu geri alıyorum çünkü çöp kutusunda sakızdan başka bir şey yok ve o da bana ait.
Vou pescá-lo porque o cesto não tem nada dentro excepto uma pastilha minha.
Tuvalette şu hamamböceği otelinden başka bir şey yok.
Nada atrás da sanita à excepção desta barata de motel.
Sadece bakacağım. Başka bir şey yok.
Estou só a tentar pegar no meu...
Yapabileceğimiz başka bir şey yok.
Não podemos fazer mais nada.
Başka bir şey yok. Logan nerede?
- Onde está o Logan?
Daha fazla istediğimiz başka bir şey yok.
Não... Não há nada que desejemos mais.
Başka bir şey yok.
Só isso.
Elimde neredeyse hiç atlı yok, olanlarsa nazlı birer çiçekten başka bir şey değil.
Quase não tenho cavaleiros, e os que tenho são a flor do Norte.
Ve eğer bana bir şey olursa şunu bil ki, bu dünyada benden başka bunu yapmayı bilen biri yok.
E, se algo me acontecer, ninguém no mundo sabe fazer mais.
Bize karşı yaktıkları kin ateşini yellemekten başka yaptıkları bir şey yok.
Não fazem nada senão atiçar as chamas de ódio que têm por nós.
Bizimle ilgili başka bir şey yok.
Não falam mais sobre nós.
İki yıldır beni sevmeleri için onlara yalvarıyorum ama anlaşılan başlarına bela olmaktan başka yaptığım bir şey yok.
Há dois anos que lhes ando a implorar para que gostem de mim, e aparentemente sou apenas uma chata de primeira.
- Yok ama başka bir şey var.
- Não, mas há mais uma coisa.
Başka bilmem gereken bir şey yok değil mi?
Não há mais nada que deva saber, pois não?
Esperanza, orada yatmaktan başka yapacağın bir şey yok.
Esperanza, não tem de fazer nada a não ser ficar deitada.
Ninemle konuşma şeklimin yanlış olduğunu ben de biliyorum. Ama başka yapabileceğim bir şey yok.
Eu sabia que não eram maneiras de falar com a minha avó.
Yok, bu başka bir şey.
Não, isto é... outra coisa.
Başka söylenecek bir şey yok...
Está tudo dito.
Yapacak.. başka bir şey yok.
E sabe que mais?
Başka bir şey yok değil mi?
Se não houver mais nada...
Bak bana bir şey borçlu olmadığının farkındayım ama beni dışarı atmak üzere olduğunuzun farkındayım ve benim... benim gidecek başka yerim yok.
Olha... Sei que não me deves nada mas sei que estão prestes a expulsar-me... e eu não tenho mais nenhum sítio para onde ir.
Ama beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.
Mas tudo que podemos fazer é esperar.
Her yerde kötü haberden başka bir şey yok.
Em todo lado.
Kendini kızının öldüğüne inandırmış, ve ona umuttan başka verebileceğim bir şey yok.
Está convencida de que a filha está morta. E nada do que eu diga pode lhe dar... algum tipo de esperança.
Lütfen, hiçbir şey kanıtlamayan bir videodan başka bir şeyiniz yok.
Por favor, você tem um vídeo que não prova nada.
Artıklara bakarsak palto, pijama veya başka bir şey olma ihtimali yok.
Não há resíduos suficientes para ser um casaco ou um pijama.
Korkudan başka korkacak bir şey yok bir de betondan ama ben buradayım adamım.
Não tens nada a temer, a não ser o próprio medo... E o cimento. Mas estou aqui, companheiro.
Televizyon izlemek ve bir şeyler okumaktan başka yapılacak bir şey yok.
Não faço nada sem ser ler e ver televisão.
Bana söylemek istediğin başka bir şey yok mu?
Não há mais nada que queiras contar-me?
Ama bunların dışında başka bir şey yok.
Mas além disso, nada.
Beklemekten başka yapacak bir şey yok.
Já nada resta fazer, senão esperar.
Gerçekten çok güzel, benzersiz, başka bir yerde böyle bir şey yok.
Maravilhoso, absolutamente único, não há outro lugar assim.
başka bir şey yok mu 20
başka bir isteğiniz var mı 22
başka bir gün 31
başka biri mi var 22
başka bir şey ister misiniz 24
başka birşey 59
başka biri 45
başka bir şey istemiyorum 16
başka bir şey bilmiyorum 23
başka birini bul 21
başka bir isteğiniz var mı 22
başka bir gün 31
başka biri mi var 22
başka bir şey ister misiniz 24
başka birşey 59
başka biri 45
başka bir şey istemiyorum 16
başka bir şey bilmiyorum 23
başka birini bul 21