Cennet gibi tradutor Português
346 parallel translation
Eve, karıma gidiyorum hoş, daha iyi bir ortama gittiğim söylenemez. Ama yine de cennet gibi gelecek, bana bir kez daha gülümsersen eğer!
Vou ter com a minha mulher, o que não é muito animador, mas se voltares a sorrir para mim, ficarei no céu!
Paris, baharları cennet gibi.
Então foi aí que nos conhecemos?
Oh, cennet gibi.
Isto é um paraíso.
Cennet gibi.
Que dia glorioso.
Cennet gibi gözler Ama ah, bu ölçüler
Olhos cor de céu Mas com esse tamanho...
Cennet gibi gözler Ve tam uygun ölçüler
Olhos cor de céu E da altura certa
# Belki, yıldızlarla kaplı cennet gibi bir gecede
O acaso, numa noite estrelada,
Cennet gibi. Emekli olunca gitmeyi hayal ettiğin bir yer gibi.
É como um paraíso das brochuras, para onde um homem sonha ir quando se reformar.
Dondurma ve pastayla öyle bir şişmanlatacağım ki cennet gibi gelecek sana.
Farei que engordes tanto com gelados e bolos... que te sentirás como um miúdo no paraíso.
- Kafayı çekmiş - Cennet gibi kokuyordu.
- Ele está se fortalecendo.
Cennet gibi yüksek ve taştan yapılmış, tahtadan değil ve pencereleri gökkuşağının renklerinde.
Altas como o céu... e feitas de pedra, não de madeira. Com janelas com as cores do arco-íris.
Çarşafları cennet gibi kokuyordur.
O seu leito deve ter o cheiro do paraíso.
- Cennet gibi kokuyorlar, değil mi?
- Cheiram tão bem, não?
Cennet gibi.
Igual ao paraíso.
öyle mutluyum ki, uçabilirim... ne güzel bir gökyüzü, cennet gibi bir çatı... böyle güneşli bir gün daha olamaz bunun bir tekrarı olamaz... kimin bu kadar parası var?
ela é tanta que julgo voar que céu de um azul celestial um dia assim ensolarado não pode haver dois iguais onde está um homem rico que dê metade do preço?
Çevre koşulları yorumunuz Gideon'u bir cennet gibi gösterdi.
Descreveu as condições ambientais que fariam de Gideon um paraíso. E assim foi.
Bu cennet gibi yer birbirimize karşı açık ve dürüst olmamız için mükemmel bir fırsat.
- Vá lá. Este paraíso? É a oportunidade perfeita para sermos... frontais e honestos um com o outro.
Cennet gibi bir yer.
É tipo um paraíso.
Venüs cehennemi ve nispeten cennet gibi olan komşusu küçük gezegen evimiz Dünya arasında büyük zıtlıklar vardır.
O inferno de Vénus é um forte contraste, com os comparativos céus do seu mundo vizinho, a nossa pequena casa planetária, a Terra.
Ve Demir Perde'den rahatlıkla kurtulduktan sonra San Pedro limanı gözüme ufak bir cennet gibi göründü.
E depois de dançar a valsa, através da Cortina de Ferro, o porto de San Pedro parecia um pedaço de paraíso. Mas não para todos.
Hayır, bu cennet gibi.
Nada disso. Parece o paraíso.
Küçük altın palmiye ağaçları olan bir cennet gibi.
O paraíso, com palmeiras douradas.
Tıpkı cennet gibi.
Soa divinal.
Cennet gibi, değil mi dostum?
É o Paraíso.
Cennet gibi bir yerde oturmuş, 1., 2., 3. bobinde başlarına gelenlere göre yaşam ve ölümlerine karar veriyoruz.
Sentamo-nos num local celestial e decidimos se vivem ou morrem... E decidimos se eles têm o direito de viver.
- Cennet gibi mi?
- Estás a falar do paraiso?
Olağanüstü, cennet gibi bir şey.
É absolutamente maravilhoso.
Cennet gibi bir yerde güzel bir ev yapmış... ve bunların mahvolmasını görmek istemiyorum.
Espero que vocês sintam o mesmo.
Ama ağabeyim, sen de benzeme sakın şu iki yüzlü papazlara. Bizi dikenli, sarp cennet yollarına sürerler kendileriyse, aldırmayıp verdikleri öğütlere, göbekli, gamsız sefihler gibi zevkin göl bahçelerinde gezerler.
Mas, meu bom irmão, não façais como certos ruins pregadores, que mostram o caminho escarpado do Céu enquanto eles, libertinos, calcam os atalhos floridos do prazer
Bayan Wilberforce, tam şu an hasta, tatlı ve yaşlı bir bayan - sizin gibi onun da ilerde mekanı cennet olsun - korkacak hiç bir şeyi olmadan bir sükunet ama büyük bir umutla bekliyor.
É que, neste momento, Sra. Wilberforce, há uma senhora muito querida e entrevada... Que Deus a ajude, esperando pacientemente, e esperançosa de não ter mais nada a temer :
Dünyada cennet kurmaya niyetli herkes gibi. O yüzden, sadede gelebilir miyiz?
Quem quer criar um paraíso na terra tem pressa, portanto, é melhor despacharmos isto, não?
Ortodoks olmalısın ya da cennet, cehennem, araf gibi şeylere inanmalısın demiyorum.
Não que fosse ortodoxo... ou que acreditasse em Céu, Inferno e Purgatório.
Ondan vazgeçmeyelim, ona sığınalım bir ok gibi gerelim ve arkamızda bırakacaklarımızı unutarak sonsuz cennet hayatına sahip olmanın yollarını arayalım.
Não cedamos na ascese, estiquemo-la como um arco, e, esquecendo o que deixámos para trás, prossigamos o nosso voo para alcançar o chamado Eterno, a voz celestial.
Tek söyleyebileceğim : Cennet, dünyada düşündüğün gibi değil.
Aquilo é muito diferente do que pensais.
Sonunda, Tahiti isimli, topraklara gitti ve orada görüldü. Güney Denizinin cennet topraklarına. Gördüğünüz gibi tüm insanlar çıplaktı.
Por fim, avistaram terra e logo chegaram a Taiti a ilha paradisíaca dos Mares do Sul por todos andavam nús, como podem ver.
Daha çok kutsal kitaptaki Cennet Bahçesi gibi.
É mais como o Jardim do Éden, alferes.
Burada, Joseph Lee, Adem ve Havva gibi cennet bahçesindeyiz.
Aqui estamos nós, Joseph Lee, no Jardim do Éden. Assim como Adão e Eva.
Burada Adem ve Havva gibi cennet bahçesindeyiz.
Aqui estamos no jardim do Éden. Assim como Adão e Eva.
- Burası huzur dolu. Tıpkı cennet gibi.
é como o paraíso.
Ali'nin göğsüne ve Malik'in sırtına dokunan hamamcı ne mutludur. Hamam cehennem gibi görünebilir ama aslında bir cennet. Güneş ve ay kadar güzel vücutlar bulacaksın.
Quando sua mão toca o peito de Ali... e as costas de Malik o banho parece um inferno... mas na verdade é um paraíso, e acima de tudo... encontram-se lá corpos belos como sóis e como luas ".
- Onu benim için öp. " Cennet bizi buraya sıcak bir yaz rüzgarı gibi gönderdi.
" O céu manda como que um hálito quente de Verão.
Ve hala yapılacak şeyler var. Sizin gibi insanlardan kurtulduğumuzda, Burası Cennet Bahçesi gibi olacak.
Ainda temos de exterminar alguns seres indesejáveis, mas quando estivermos livres de pessoas como você, teremos aqui um Jardim do Éden.
Tamamen el değmemiş ve büyük ama aşağı yukarı aşağı yukarı 5 mil zannedersin ki cennet dünyaya düşmüş gibi bir çiçek bahçesiydi.
Agora está tudo abandonado, mas ao longo de... ao longo de uns 8 Km, pensavas que... o Céu tinha descido à Terra... em forma de gardênias.
Görene kadar sabredin, cennet köşesi gibi olacak.
- Vai ver que ficará maravilhosa.
Dünya suyun bulunduğu bir cennet gibi.
Meu Deus!
Cennet gibi!
Dois políticos para cada lavanderia chinesa... e duas prostitutas por político. Um paraíso!
Ve eğer bir cennet varsa - ve bir Tanrı, umarım ki vardır - o, orada oturmuş, sarhoş bir maymun gibi otunu tüttürüyordur, çünkü acılarını geride bıraktı.
E se há um Céu, e meu Deus, espero que haja, sei que ele está lá sentado, bêbedo que nem um cacho e a fumar ganzas, porque ele deixou as suas aflições aqui.
Cennet ayaklarının altındaymış gibi.
É como ir ao céu com os pés ainda na terra.
- Cennet bahçesi gibi. - Şuraya bak!
Tem cheiro de Éden.
Sonra efendimiz ilahi düğün ziyafetine geldiğinde cennet odalarındaki bütün azizler gibi onunla tanışabilecek ve sonsuza dek yaşayabileceksin.
Quando o Senhor vier para a festa do casamento celestial, poderás reunir-te com Ele e com todos os santos do céu. e viver eternamente.
Ben katledilmiş bir babnın oğlu... Hem cennet hem cehennem öcünü al derken... Kalbimi kahpeler gibi lafla ortaya seriyorum...
Pois eu, filho de um caro pai assassinado... incitado à vingança pelo céu e pelo inferno... devo, como uma marafona, aliviar meu coração com palavras.
gibi 298
gibi mi 48
gibi görünüyor 21
gibi şeyler 18
gibi bir şey 16
cennet 163
cennet bahçesi 20
cennette 31
cennete 16
cennetteyim 20
gibi mi 48
gibi görünüyor 21
gibi şeyler 18
gibi bir şey 16
cennet 163
cennet bahçesi 20
cennette 31
cennete 16
cennetteyim 20