Diye sordum tradutor Português
950 parallel translation
- İçki var mı diye sordum.
- Perguntei se tinhas bebidas.
- İlginç buluyor musunuz diye sordum.
- Achais o torneio interessante?
Adını unuttum. Ve tanıyor mu diye sordum.
Não me lembrava do nome dele e perguntei-lhe se ela o conhecia.
New York'ta saat kaç diye sordum.
Perguntei que horas são em NY.
Alman mısınız diye sordum?
- Pergunto se são alemães.
Ve ben de onu dilenci sandım. Hokkabazlık yapabilir mi diye sordum.
Perguntei se fazia malabarismo!
Sadece evlenecekler mi diye sordum.
Só disse : "O Vin vai casar com a Carol?"
Ukulele çalamaz mı diye sordum önce.
Primeiro lhe perguntei se não podia tocar um cavaquinho.
İçecek bir şeyin var mı diye sordum.
Perguntei se tem alguma coisa que se beba.
Sek sek oynuyorlardı. Ben de oynayabilir miyim diye sordum.
Brincavam a saltar ao pé coxinho e eu quis entrar.
- Sadece nereye diye sordum.
- Só perguntei para onde?
Tony Cumberland'den döndü mü diye sordum.
Perguntei se o Tony já voltou de CumberIand.
Ben de : "Böyle bir şeyi kim söyledi?" diye sordum.
Perguntei-Ihe quem Ihe tinha dito uma coisa dessas.
Babamı mı yoksa beni mi görmeye geldin diye sordum sen de aynen, "Aslında ikinizi de değil" dedin.
Eu perguntei se você queria falar com o meu pai ou comigo... e você disse, pelas suas exactamente, "Bem, nenhum na verdade."
"Kim için takıyorsun diye sordum ;"
Quando lhe perguntei Porque usava a fita amarela
Damsız mısın yoksa bir kızla mı geldin diye sordum.
- Veio sozinho ou acompanhado?
Saat kaç diye sordum?
Perguntei que horas são!
"Neden..." diye sordum, "... taç için her zaman yeni rakipler çıkar? "
Perguntei por que sempre trazia novos rivais para o trono?
"her daim küçük kırmızı bir şapkayla dolaşan bir kız için" ne düşünürsün? Hızlı biri midir? " diye sordum. Ne dedi biliyor musun?
" O que acha de uma rapariga que usa... roupas berrantes e coloca batom na boca... e anda sempre com um chapézinho vermelho?
Bayan Fabian, Ockham adını daha önce hiç duymuş muydunuz diye sordum?
Sra. Fabian, perguntei-lhes se tinham ouvido o nome Ockham antes.
Ben ona sadece "telefonunu kullanabilir miyim?" diye sordum?
Só lhe perguntei se podia telefonar.
Sadece makineye bağlandı mı diye sordum.
Só perguntei se ele lhe fez o teste.
Bir hastayla moral verici bir konuşmadan... feda etmeli miyim diye sordum kendime.
- Muitas vezes tenho que sacrificar o que poderia ser o momento decisivo... - em uma conversa espiritual com um paciente.
Ama sana neden Dude'a sataşıyorsun diye sordum.
Por que embirras tanto com ele?
Bana ne dedin diye sordum.
Eu só perguntei como você me chamou?
- Sana kapıcı nerede diye sordum?
Perguntei-lhe onde está o bagageiro.
Kendime 9.cu süvariye ne olacak diye sordum Benim umurumda olamazdı.
Tentei convencer-me que o que aconteceria à 9a cavalaria não me dizia respeito.
Yenecek mi, diye sordum.
Eu perguntei se ele vai vencer.
Kaybolan para senin miydi, diye sordum?
Perguntei se era seu dinheiro.
- Hayır. İçini kemiren ne diye sordum.
Perguntei o que te consome a ti.
Neden diye sordum size?
Perguntei que quis dizer.
Sonra ona ; "Beni seviyor musun?" diye sordum.
Perguntei-lhe, amas-me?
Sonra ; "Bana elini verir misin?" diye sordum.
Perguntei-lhe, dás-me a tua mão?
"Fiyatın ne Katie" diye sordum.
Assim, perguntei-lhe qual o preço.
"Kimin" diye sordum.
"Um funeral." Perguntei-lhe de quem.
Bu oyun nasıl oynanır diye sordum?
Perguntei como se joga este jogo.
Daha kaç adam diye sordum?
Eu perguntei, quantos mais homens tens?
Ben de havuç ister mi diye sordum!
Um rabanete!
- Buruk mu, tatlı mı diye sordum!
Eu... Era seco ou doce...
- Adil döğüşler miydi diye sordum?
Perguntei-lhe se foram lutas justas.
- Aç mısın diye sordum.
- Perguntei-te se tinhas fome.
O da "tabii ki" dedi. Ben de "Merak ediyorum, fabrikanın yeri neresi olacak?" diye sordum.
Ele disse "Claro." Eu disse " E onde é que vai ser?
Paranı kim ödüyor diye sordum, Caleb?
Perguntei quem te paga, Caleb.
Kış uykusundaki adam konusunu duydunuz mu diye sordum.
Estou a perguntar-lhe se já ouviu falar do hibernado?
Bir keresinde... Ona ne iş yaparsın diye sordum.
Sabe, uma vez... uma vez Perguntei-lhe "¿ a que te dedicas?"
- Nasılsın diye sordum.
- Perguntei-lhe como se sentia.
Makineli tüfek zırhı deliyor mu, diye sordum. Hayır, dedi.
Perguntei se as balas das metralhadoras perfuravam a blindagem e ele respondeu : "Não, senhor".
Ben sana içeri girmek ister misin diye sordum sadece.
Tudo o que te perguntei foi se queria lá entrar.
Ben kendi kendime hep sordum : Benim neyim eksik diye.
Comecei a pensar que algo não estava certo.
'diye sordum.
O que tem de prazenteiro ser czar?
- Onu gördüm mü, diye sordum.
- Perguntei se tu o viste. Eu não diria se o tivesse visto.