English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ E ] / Ele

Ele tradutor Português

961,301 parallel translation
Tüm dünyada böyle dolapları var.
Ele tem cofres como este espalhados pelo mundo.
Onu zehirlediğini düşünüyor.
Ele acha que o envenenaste.
O bütün paket haliyle ne olduğuna pek şaşırdım diyemem.
Não me surpreende. Ele tem todos os atributos.
- O öldü.
- Ele está morto.
Peki serbest mi bırakılmış?
E ele foi libertado?
Ancak onun adı Alex Sato değil.
Porém, ele não se chama Alex Sato.
Aram'la ilk tanıştığımda çok tedirgindi.
Quando conheci o Aram, ele era tão inibido.
Gerçekten kurtlarını dökmesi gerekiyordu.
Ele precisava de descontrair-se.
Yaptığı işi burada aksatırsa evet.
Tenho, caso interfira com o trabalho que ele faz aqui.
O üzgünmüş.
Ele pede desculpa.
Şanslıysam, şifreleme anahtarını o geri dönmeden bulabilirim.
Se eu tiver sorte, consigo achar a chave de encriptação antes de ele voltar.
- Yardımıma ihtiyacı vardı.
- Ele precisava da minha ajuda.
Red'in Dembe'ye zarar vereceğini sanmıyorum.
Reddington. - Ele não faria mal ao Dembe.
Dembe'nin yaptığını sanmıyorum ama her şey buna işaret ediyor...
Ele não o traiu, mas tudo aponta nesse sentido. Por isso...
Seni zarar veren o değil.
Não é ele que te está a atacar.
O kişiyi bulmak için Aram'ı kullanıyordu.
Ele estava a usar o Aram para achar essa pessoa.
Onunla mı konuşmak istiyorsun?
Falar com ele? O que quer dizer?
Ne demek istiyorsun? O nerede?
Onde está ele?
Bilmiyorum.
- Não sei. - Ele está em segurança?
Onu bulmanı istiyor mu?
Ele quer que o encontre?
Bazen bana paket gönderiyor.
Às vezes, ele envia-me encomendas.
Onunla konuştum. Bana bir şeyler anlatmaya başladı. Ama saldırıya uğradı.
Ele começou a contar-me algo, mas foi atacado.
- Benim için geleceğini düşündüğü kişi, bir kadın olabilir.
- Não sei. A pessoa que ele acha que virá atrás de mim pode ser uma mulher.
Seni serbest bıraktı.
- Ele libertou-te.
Lütfen, söyle bana, o iyi mi?
Diga-me, por favor. Ele está bem?
Bir erkeğin en büyük düşmanı, içindeki bastırılmış olan karanlık güçlerdir.
O maior inimigo de um homem são as forças do mal que ele reprime dentro de si.
Kate'i bulmuş.
Ele encontrou a Kate.
Beni Kate'e götürecek.
Ele vai levar-me até à Kate.
Çünkü yapmazsan, Victor, kardeşi ve üç kuzeni ateş ederdi.
Caso contrário, ele, o irmão dele e os três primos vão ripostar.
Sana ulaşmak için beni öldüreceklerini söyledin, bu sesimi son duyuşunsa, seni ele vermediğimi bil.
Disseram que me iam matar para chegar até ti. Se esta for a última vez que ouves a minha voz, fica a saber que eu não te denunciei.
Bana, eğer hala hayatta olduğunu anlamış olsaydı, sana tüm gücüyle saldıracağını söylemiştin.
Disseste-me que, se ele descobrisse que ainda estavas viva, viria atrás de ti com plena força.
- Bizi gördüğünü sanmıyorum.
Acho que ele nos viu.
- Buradan gittiğinde buna ikna olacağım.
Estarei convencida quando ele partir.
Ve bu Yüzbaşı Vander, Altın Filosu'nu o yönetiyor.
E este é o Capitão Vander, ele lidera o Esquadrão Ouro.
Bunu yapabilir.
Ele consegue.
Sana kilitlendi!
Ele tem-te na mira!
Geri gelecektir.
Ele vai voltar.
Gidin siz.
Ele tem razão.
- O yapamıyor, dolayısıyla sen de öyle.
Ele não consegue, por isso tu também não.
O iyon topunun etkisinden birazdan kurtulur fakat bize biraz zaman kazandırdın.
Ele vai recuperar da explosão de iões, mas ganhaste-nos algum tempo.
Lothal'a saldırmak için o İmparatorluk geçiş kodlarını ele geçirmemiz gerekiyor.
Precisamos de obter os códigos imperiais para o nosso ataque a Lothal.
Kodları kendim ele geçireceğim.
Vou recuperar os códigos eu mesmo.
Ele geçirme başlatılıyor.
Iniciar invasão.
Müfettiş, ele geçirme tamamlandı.
Controlador, invasão completa.
O envanter droidi ana bilgisayara girip Lothal yörüngesi geçiş kodlarını ele geçirmiş.
O dróide de inventário acedeu aos códigos de autorização a Lothal do computador principal.
Kodları başarılı bir şekilde ele geçirdim.
Consegui os códigos.
Biraz önce özür mü diledi?
Ele acabou de pedir desculpas?
Evet. Şimdi de benim daha iyi bir lider olduğumu kabul ediyor.
E agora ele está a admitir que... sou o melhor líder?
Benim rahatlamamı istiyorsun ki disketi ele geçirebilesin.
Queres que eu relaxe para apanhares o disco de dados.
Onu bulduğumda, garip bir şekilde sessizdi fakat onun her zamanki gibi beni görmezden geldiğini düşündüm.
Quando o encontrei, ele estava estranhamente silencioso. Mas pensei que estivesse a ignorar-me, como de costume.
O bir katil.
- Espera, ele é um assassino.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]