Fışt tradutor Português
5,408 parallel translation
- Fıstık ezmeli ve ballı sandviç.
- Manteiga de amendoim e mel.
- Ya da fıstık ezmesinin bitmiş olmasıyla.
- E nem compraste a manteiga de amendoim.
- Fıstık ezmesi bitti mi?
- Estamos sem manteiga de amendoim?
Sana teşekkür etme fırsatı bulamamıştım hiç.
Nunca tive hipótese de te agradecer.
Şehre fırsatlar sunduğumu sanmıştım.
Eu pensei que estava a dar uma oportunidade a esta cidade.
GCMS * şüphelinin pantolonunda fıstık ezmesi yağı buldu. Ayrıca çantasının üzerinde de buldu.
O espectrómetro identificou óleo polinsaturado como óleo de amendoim nas calças do suspeito e nos fragmentos da bolsa.
Bir meslektaşım ben fakültedeyken, yarış için Dubai'ye gönderilen bir grup safkan at üzerinde bir araştırma yapmıştı. Fırtına çıkmış ve nakliye uçağının Ürdün'de iniş yapması gerekmiş.
Uma colega minha fez um estudo de caso durante o curso, sobre um grupo de puros-sangues que foram levados para as corridas no Dubai, e houve uma tempestade que obrigou o avião de transporte a uma aterragem forçada na Jordânia.
- Gece fıstıklarım onlar.
- São os amendoins para a noite.
Gece veya gündüz fıstığı olmaz!
Não devia haver os de dia e os de noite.
- Sadece fıstık onlar!
São só amendoins!
Minik Laura Ingalls'e bak. Fıstık ezmeli sandviç yiyor.
Olha para a pequena Laura Ingalls, a comer aquela sanduíche de manteiga de amendoim.
Fıstık ezmesi mi?
Manteiga de amendoim?
Çok garip çünkü fıstık ezmesi 1900'lerin başlarına kadar çıkmamıştı.
Isso é estranho, visto que a manteiga de amendoim não existia até cerca de 1900.
Dönemin iktidardaki Yüce'si Prudence Mather tükenmeye başlamıştı ve yolculuğu tamamlayamayacak kadar zayıf olduğunu biliyordu.
A Suprema daquele época, Prudence Mather, tinha tuberculose e sabia que estava muito fraca para viajar.
Adam Henchy, artı bir fıstık.
Adam Henchy, e "umaravilhosa".
Ne zaman fıstık yedim ki ben?
Quando é que eu comi pistáchios?
Ama S.T.A.R. Labs CEO'su Harrison Wells, bu geceki fırtınanın parçacık hızlandırıcıyı hiçbir şekilde etkilemeyeceğini, onun sorunsuz bir şekilde çalıştığını temin etti.
Harrison Wells, assegurou-nos que a tempestade não afectará o acelerador de partículas, que será ligado e funcionará sem problemas.
Sanırım üzerlerine fıstık ezmesi sürülmüş.
Com manteiga de amendoim.
- Alvin ve Ölüm Fısıldayanların saldırılarından sonra hiç durmadan alıştırma yaptığını duydum.
Parece que desde que o Alvin e as Whispering Death's atacaram ele tem treinado sem parar.
Falan filan fıstık.
Blá, blá, blá.
- Ruh Çevrim sınıfında tanıştık.
E conhecemo-noss na aula do Ciclo da Alma. Sim, pois foi.
Onu son gördüğünde tuğladan bir duvara fırlatmıştın.
Da última vez que se viram, atirou-a contra uma parede de betão.
Jeanine Locke dosyasında beraber çalışmıştık ve düşündüm ki yeni bir fırsatla ülkene hizmet etmek istersin.
Já que trabalhámos bem juntos no caso da Jeanine Locke, achei que gostava de servir o seu País outra vez.
Donanmaları bir fırtınada batmıştır.
Vês?
Marshall ve Daphne'yse şiddetli bir fırtınaya yakalanmıştı.
Quanto ao Marshall e à Daphne, tinham sido apanhados numa grande tempestade.
Biliyorsun, düşünürsen, son defa yollarımız kesiştiğinde, kötü bir kızdın, bni basının önüne fırlarmıştın.
Pensando bem, a última vez que os nossos caminhos se cruzaram, a Bizzy foi uma menina má ao expor-me como homossexual na imprensa.
Uçuş okulunda çok başarılıydım, sınıfımın en iyisiydım, ancak senin yüzünden, bana sürekli bayrakları indirtip kaldırttılar ve sürekli el sıkıştım.
Fui o melhor na escola de aviação, e por tua causa hasteei bandeiras e apertei mãos.
- Fıstık gibi kolay.
- É canja.
- Fıstık gibi kolay mı? - Evet.
- É canja?
Fıstık kısaltma oluyor.
É um acrónimo.
Onu da seninle seve seve paylaşırım ama önce fıstıklı kraker yiyelim.
Ficava feliz em discutir contigo sobre algum amendoim na lata.
Zavallı yer fıstığı.
Pobrezinha!
Birinci sınıfı bitirdiğim için annem bana bunlardan bir yığın yapmıştı.
A minha mãe fez-me um pote como este para a minha formatura do Liceu.
Keten parçası ve bir fıstık.
Gaze e um amendoim.
Bayat fıstık.
Um amendoim rançoso.
Usta fırıncılık üzerinde sıkı çalıştığım bir konudur.
Ser mestre pasteleiro é algo que trabalhei no duro para ser.
Bu boru F.D.A tarafından deneysel olarak kullanım için onaylanmıştır.
Este método foi aprovado pelo FDA, com uso compassivo.
"Deve bu. Koşar koşar yorulur." fındık fıstık. Sizin de ne tuhaf adetleriniz var.
"Os camelos correm, ficam cansados, etc." Homem, tens tradições estranhas!
Biraz Brezilya fıstığı, tel peynir ve atıştırmalık aldık.
Castanhas-do-pará, queijo e snacks.
Kendi deyişimle fıstıklı.
Pistachos, disseram-me.
Ve şimdi de fıstık geliyor.
E aqui vai o pistacho.
Burada bir dargınlık var. Ostermueller sezon başlarında Robinson'ın kafasına olmayacak bir şekilde top fırlatmıştı.
Há aqui ressentimentos, já que Ostermueller atingiu Robinson na cabeça, no início da época, causado grande confusão, na altura.
Tanıştığımız günden beri seni fırlatmak istiyordum biliyor musun?
Sabes, eu queria atirar-te para longe desde que te conheci.
Fıstık ezmesi mi o?
É manteiga de amendoim?
Selam fıstık.
Oi, frango.
Tadı fıstık ezmesi gibi.
Sabe a manteiga de amendoim.
Fıstık ezmesi sevmiyor musun?
Não gosta de manteiga de amendoim?
Fıstık ezmesi sever misin, Kim?
Gostas de manteiga de amendoim, Kim?
Daha sonra, idam yolundaki mahkûmların son yemeklerinde sıkça fıstık ezmesi ve jöleli sandviç istediğini okudu.
Mas pensando melhor, tinha lido que os condenados à morte geralmente pedem sandes com manteiga de amendoim como última refeição.
Misyoner pozisyonu, seksin fıstık ezmesi ve jöleli sandviçiydi.
Certamente que a posição do missionário seria como a sandes.
Fıstık ezmesi yemiştik, hatırlıyor musun?
Lembras-te de quando comemos manteiga de amendoim?